İkinci cild, 11.ci mektûbda diyor ki, (Hak teâlâ, insanları başıboş bırakmadı. Emrler ve yasaklar verdi. Nefsine uyarak, emrlere uymazsa gazab-ı ilâhiyyeye sebeb olur. Azâblara düçâr olur. Aklı olan, fânî lezzetlere dalarak, ebedî lezzetleri kaçırmaz. Evvelâ, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi îmân eder. Sonra farzlara ve harâmlara uyar. Farzların en mühimmi, nemâzdır ki, dînin direğidir ve mü’mini kâfirden ayırır. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Her gün beş vakt nemâz kılana Cennet kapıları açılır, Allahü teâlâ ile arasındaki perdeler kalkar) ve (Beş vakt nemâza devâm eden, sırât köprüsünden şimşek çakar gibi geçecek ve sâbık denilen Evliyâ ile haşr olacakdır) buyuruldu. Zekâtı, emr olunan kimselere vermelidir ve Ramezân orucunu seve seve tutmalı ve şartları bulununca Kâ’beye giderek hac yapmalıdır. Hadîs-i şerîfde, (Hac ve umre fakîrliği ve günâhları yok eder) buyuruldu. İslâmın binâsının beş direğinden birincisi, kelime-i tevhîdi söylemek, ya’nî, LÂ İLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH demekdir. Îmânı düzeltdikden ve emrlere, yasaklara uydukdan sonra, (Tarîka-i sôfiyye)ye bağlanmak lâzımdır. Ma’rîfet-i ilâhiyyeye bununla kavuşulur ve nefsin şerrinden bununla korunulur. Ma’rifet-i ilâhiyye, (fenâ fillah) ile hâsıl olur. Ya’nî, kul, kendini yok bilmelidir).
12.ci mektûbda diyor ki, (Tevbe ediniz. Afv ve magfiret isteyiniz!).
26.cı mektûbda diyor ki, (Aslının adem ve şer olduğunu düşünmelidir. İnsanın kemâli, asldan emânetdir. Bunun için, kelime-i tevhîdi çok okumalıdır. Dünyâ yokluk âlemidir. Varlık âhıretdedir. Nefse tapınmağa son vermelidir).
29.cu mektûbda diyor ki, (İstihâre yapıp, kalbde hâsıl olana tâbi’ olunuz! Fenâ düşünceler sebebi ile hayrlı işleri terk etmeyiniz. İ’mel vestagfir!).
33.cü mektûbda diyor ki, (Dünyâ istirâhat yeri değildir. Tâ’at ve ibâdet için çalışmalıdır. Dünyâda sıkıntı çekmek, âhıretde râhat etmeğe sebeb olur. Vaktleri fikr ve zikr ile ma’mûr etmelidir. Kalbin huzûru için, çok kelime-i tevhîd söyleyiniz! Bin ile beş bin arası olmalıdır. Her nemâzdan sonra ve yatarken Âyet-el kürsî, istigfâr ve İhlâs ve Kul e’ûzüleri ve her sabâh ve akşam yüz kerre (Sübhânallah ve bi-hamdihi) ve on def’a Lâ havle okuyunuz! Her sabâh, (Allahümme mâ esbeha bî min ni’metin ev bi-ehadin min halkıke fe minke vahdeke lâ şerîke leke fe-lekel hamdü ve lekeşşükr) okumalı, akşamları mâ esbeha yerine mâ emsâ demelidir ve her gün, (Estagfirullah el’azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüverrâhmânürrahîm el hayyül kayyûm ellezî lâ yemûtü ve etûbü ileyh Rabbigfir lî) okumalıdır. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bu istigfârı, hergün yirmibeş kerre okuyanın evine, şehrine hiç zarar gelmez) ve hâcetlere kavuşmak için, beşyüz kerre (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah) okumalıdır).
36.cı mektûbda diyor ki, (Resûlullahın yapdığı ibâdetleri yapmak için, kimseden izn almak lâzım değildir. Hâcetlere kavuşmak, tehlükelerden kurtulmak için izn almak iyi olur. Peygamberin ve Evliyânın rûhları, her yerde, cesed şeklinde görünür. Kabrleri hiç boş kalmaz. Kabrlerinde diridirler. Fekat bu, dünyâ hayâtı değildir. Hatm düâsına Peygamberi katmak şart değildir. Fekat fâidesi vardır. İmâm-ı Alî, kimseye la’net etmedi. La’net etmek ibâdet değildir. Şeytâna la’net edilmez. Şerrinden korunmak için, istigfâr olunur. Kimsenin îmân ile öldüğüne hükm olunmaz. Hüsn-i zan olunur. Kâ’benin aslı Evliyâyı ziyârete gider. Binâsı gitmez. Hiçbir velî Peygamberin derecesine yükselmez. Hızır aleyhisselâmın Peygamber olması haberi dahâ kuvvetlidir.
Peygamberlerin adedi kat’î ma’lûm değildir).
37.ci mektûbda diyor ki, (Akşam yemeği bulunmıyan fakîrin dilenmesi halâldir. Leş ve domuz eti yimek de böyledir. Zarûret olunca harâmlar, halâl olur).
38.ci mektûbda diyor ki, (Allah ile kul arasında en büyük perde, kulun nefsidir. Mürşid-i kâmile muhabbet, feyz gelmesine sebebdir).
51.ci mektûbda diyor ki, (Diri kimsenin kabrini hâzırlaması mekrûhdur. Peygamberimiz doyuncaya kadar yimezdi. Yemeğe besmele ile başlamak sünnetdir. Resûlullahın gözleri uyur, kalbi uyumazdı. Nefîs elbise de giyerdi. Resûlullah, Pazartesi günü öğleden sonra vefât etdi. Salıyı çarşambaya bağlıyan gece defn olundu).
59.cu mektûbda diyor ki, (Fenâ ve bekâ kelimelerini evvelâ Ebû Sa’îd-i Harrâz söylemişdir. Bir sâat düşünmek, bin sene ibâdetden hayrlıdır. Tarîkatlar, imâm-ı Ca’fer Sâdıka bağlıdır. İmâma, babalarından hazret-i Alînin nisbeti, analarından hazret-i Ebû Bekrin nisbeti gelmişdir).
61.ci mektûbda diyor ki, (Ulemânın ma’rifeti, nazar ve istidlâl iledir. Evliyânın ma’rifeti, keşf ve şühûd iledir. Fenâ derecesi yüksek olanın îmânı kâmil olur).
63.cü mektûbda diyor ki, (Sünnetler yerine kazâ kılmak lâzımdır. Kazâ nemâzı olmıyan, sünnet yerine kazâ kılarsa, sünneti kılmış olur. Sünnet olarak niyyet etmesi lâzım değildir. Sünnet sevâbına kavuşmak için, sünnet olarak da niyyet edilir).
71.ci mektûbda diyor ki, (Karanlık geceleri ağlamak ile ve istigfâr ile aydınlatınız. Dünyâ arzûlarından kurtulmak için, kelime-i tevhîdi çok okuyunuz!).
72.ci mektûbda diyor ki, (Keşflerden, tecellîlerden kurtulup, cehâlet ve hayrete varmalıdır. Bunun için kelime-i tevhîdi çok okumalıdır).
75.ci mektûbda diyor ki, (Vefât edenlere düâ ve Fâtiha okumalıdır).
77.ci mektûbda diyor ki, (Mevtâlara yetmiş bin kelime-i tevhîd okumak fâidelidir).
80.ci mektûbda diyor ki, (Belâlardan kurtulmak için, istigfâr okuyunuz. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Çok istigfâr okumak, insanı sıkıntıdan kurtarır. Nemâzlardan sonra yetmiş kerre okumalıdır.) İmâm-ı Rabbânî, 174.cü mektûbda diyor ki, (Kelime-i Temcîd, ya’nî Lâ havle okumak, insanı cinden ve sihrden korur.).)
83.cü mektûbda diyor ki, (Dînin sâhibine uymak ve üstâdı sevmek, insanı feyz almağa kavuşdurur. Bu ikisinden biri olmazsa, hâller ve kerâmetler bir şeye yaramaz. İstidrâc olurlar. Kazâ ve kader üzerinde konuşmamalıdır. İnsanın her işi Allahın takdîri ve irâdesi ile olmakdadır. Takdîr, halk ve îcâd demekdir. Mu’tezile ve Kaderiyye, câhil ve alçak olduklarından kazâ ve kaderi inkâr etdi. İnsan kendi kuvveti ve ihtiyârı ile, işlerini yaratıyor dedi. Bunlar, ateşe tapanlardan dahâ fenâdır. Önce insan birşey yapmak ister. Sonra Allahü teâlâ bunu halk eder. İnsanın irâdesine, istemesine (kesb) denir. Cebriyye mezhebinde olanlar, irâde ve ihtiyârı inkâr etdi. İnsanları mecbûr sandı. Bu sözleri küfrdür. Mürciyye bunlardandır. Mel’ûndurlar. İnsanda ihtiyâr olmasaydı, Allahü teâlâ zâlim demezdi. Allahü teâlâ kerîmdir. İnsana yapamıyacağı şeyi emr etmemişdir. Kaderiyye fırkası kazâ ve kaderi inkâr ediyor. Cebriyye fırkası irâde ve ihtiyârı inkâr ediyor. Her ikisi de ehl-i bid’atdir. İrâde başkadır, râzı olmak başkadır. Allahü teâlâ küfrü ve günâhları irâde ediyor, fekat râzı değildir. Ezeldeki takdîr, insanın kendi ihtiyârı ile yapacağını gösteriyor. Ezeldeki takdîr, ihtiyârı göstermeseydi, Hak teâlâ muhtar olmaz, mecbûr olurdu).
88.ci mektûbda diyor ki, (Karanlık geceleri zikr ve fikr ile ve ağlıyarak ve istigfâr ederek nûrlandırınız!).
89.cu mektûbda diyor ki, (Şevk ve taleb, müjdedir. Talebi mürşide bildirmelidir. Sohbet, feyz almağa sebebdir. Sohbet nasîb olmazsa, yalnız muhabbet de feyze kavuşdurur. Bid’at sâhibleri ile sohbet etmeyiniz! Hadîs-i şerîfde, (Bid’at sâhibleri, Cehennemin köpekleridir) buyuruldu).
91.ci mektûbda diyor ki, (Nefsin zararı, şeytânın zararından çokdur.
Nefs, itminândan sonra hepsinden üstün olur. Tesavvufdan maksad, insanın aslının adem olduğunu anlamasıdır).
106.cı mektûbda diyor ki, (Sohbete kavuşuncaya kadar, (Lâ ilâhe illallah) okuyunuz. Bunun yarısı mâsivâyı nefy eder. Yarısı da ma’bûdu isbât eder ki, tesavvufdan maksad budur. İyi kötü herkes, hayrlı iş yapar. Sıddîklar, günâhdan sakınır. Güzel elbise, müntehîlere zarar vermez. Büyükler, zînetli elbise giymişlerdir).
108.ci mektûbda diyor ki, (Var olan yalnız Allahü teâlâdır. Âlem, hakîkatde yokdur. Bir görünüşdür. Vücûd hayrlara kaynakdır. Adem şerlerin menşe’idir. Noktanın dâire şeklinde görünmesi gibidir).
110.cu mektûbda diyor ki, (Şeytân, bid’at sâhiblerine ağlamak ve korku verir ve ibâdet yapdırır. Bunun için, bid’at sâhiblerinin ibâdetleri kabûl olmaz. Günâhlar, üç sâat yazılmaz. Tevbe edilirse hiç yazılmaz. Hadîs-i şerîfde diyor ki, (Elini göğsüne koy. Kalb, halâl ile sâkin olur. Harâm ile çarpıntı yapar.) Evliyâ, tatlı dili ve güzel ahlâkı ile ma’lûm olur. Dosta, düşmâna tatlı dil, güler yüz göstermelidir).
113.cü mektûbda diyor ki, (Yürek dediğimiz bu kalb, gönül dediğimiz kalbin yuvasıdır. Gönüle (Hakîkat-i câmi’a) da denir ki, âlem-i emrdendir. Zikr ederken, zâtı düşünmeli, hiçbir sıfatını düşünmemelidir. Rûh, göğsün sağ tarafına tealluk eder. Murâkaba, intizâr demekdir. Râbıta zikrden dahâ fâidelidir. Zikr nasıl yapılır?).
123.cü mektûbda diyor ki, (Dedikoduyu, ya’nî nemîmeyi dinlemek, nemîme yapmakdan dahâ fenâdır. Doğruluğunu araşdırmamalıdır).
124.cü mektûbda diyor ki, (İnsan, ibâdet yapmak için yaratıldı. Az bir ibâdet ile ebedî se’âdet ele geçer. Çok zikr yapmalıdır).
125.ci mektûbda diyor ki, (Sâlih niyyet ile yapılan her iş zikr olur).
137.ci mektûbda diyor ki, (İnsanda on latîfe vardır. Beşi âlem-i halkdan, beşi âlem-i emrden. Nefs, âlem-i halkdandır. Bunların reîsi, nefsdir. Tesavvuf, nefsi islâh içindir. Evvelâ levvâme, sonra mülheme, nihâyet mutme’inne olur).
140.cı mektûbda diyor ki, (Farzların kurbu, nâfilelerin kurbundan dahâ kâmildir. Fekat, bunun şartları vardır. Farzların kurb hâsıl etmeleri için, nâfileleri yapmak şartdır).