Bu ilmin yetmiş iki derecesi vardır. En aşağısı, bir ağaca bakınca yapraklarının, denize bakınca katrelerinin, kumsala bakınca kum danelerinin sayısını bilmek ve saîd ile şakî olanı ayırmaktır.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî "kuddise sirruh")
Bu ilmin yetmiş iki derecesi vardır. En aşağısı, bir ağaca bakınca yapraklarının, denize bakınca katrelerinin, kumsala bakınca kum danelerinin sayısını bilmek ve saîd ile şakî olanı ayırmaktır.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî "kuddise sirruh")
"Namaz kılmak, Allahu teâlâya teveccüh etmek demektir. Dünyâda şer'i şerîfe muvâfık namaz kılanlara hakaik münkeşif olur. İlm-i ledünnî ihsân olunur. Bu ilmin yetmiş iki derecesi vardır. En aşağısı, bir ağaca bakınca yapraklarının, denize bakınca katrelerinin, kumsala bakınca kum danelerinin sayısını bilmek ve saîd ile şakî olanı ayırmaktır. [Bursa'daki Emîr Sultan ledünnî ilme sâhib olanlardandı, ama o hâli ile Molla Fenârî hazretlerinin eline su dökecek mertebede değil idi. Efendi'ye, Fahreddîn Râzî hazretlerinin İmâm-ı A'zâm Ebû Hanîfe Efendimize (radıyallahü anh) bazı itirazları suâl edildiğinde, "Fahreddîn Râzî, Ebû Hanîfe hazretlerinin eline su dökecek mertebede değildi" buyurmuşlardır.] Bunlar kabirde namaz kılarlar. O namaz kıyâm ve rükû' değildir. Allahu teâlâya teveccüh etmektir."
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)
[Gün batarken gördüğüm son ışık, sf: 62-63]