İHTİLÂF

İHTİLÂF

"Ma'rûf-i Kerhî hazretleri buyuruyorlar ki;
'İhtilâflı mes'elelerde, sağlam tarafı tutmak, takvâdandır.'
İhtilâflı mes'elerlerde, o izin verilen tarafı değil de sağlam tarafı tutmak takvâdandır."

OSMANLI EDEBİ

OSMANLI EDEBİ

Son devrin âlim ve fâdıllarından Ahmed Mekkî Üçışık (rahmetullahi teâlâ aleyh) Efendi'den, muhterem torunları Taha Üçışık beyefendinin naklidir, efendim.
"İstanbul’da Mimar Sinan tarafından yapılan Şehzadebaşı Camii’nin arkasında, bahçesine neredeyse bitişik Burmalı Mescid diye isimlendirilen bir mescid var.
Onu yaptıran zat Buhari-i şerîf okunması için yaptırmış. Ancak Buhari-i şerîf'e abdetsiz olarak el değmesin diye mescid olarak inşa ettirmiş, ki abdestsiz girilmesin diye.
işte Osmanlı edebi."

ŞEYTÂN'IN BOYNUZU

Resûl-i Ekrem (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem) Efendimiz;
"Allah'ım! Şam'ımızı ve Yemen'imizi bereketli kıl"
buyurur. Hâzır bulunan Eshâb-ı Kirâm (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmain) efendilerimiz;
-Necd'imizi de zikr etseniz?
diye arzettiklerinde, Efendimiz aleyhissalâtü vesselam;
"Orada zelzele ve fitneler olacak. Şeytânın boynuzu da oradan çıkacak"
buyurdu. (1)

İbn-i Ömer (radıyallahu teâlâ anh) hazretleri de rivayet ettiler ki;
-Hazret-i Peygamberi eliyle doğu tarafına işaret buyurarak;
"uyanık olun! Fitne orada, fitne orada Şeytanın boynuzunun doğduğu yerdedir" (2)

Necd?
Kraliçelerinin huzurunda el pençe dîvan duranların memleketi.
------
1-Buhârî, Kitâbu Bed'il-halk,3279
2-Buhârî, Kitâbu Bed'il-halk, 3302

İSLAMSIZ TÜRKİYE

İSLAMSIZ TÜRKİYE

Ehl-i sünnete düşman,
Ehl-i sünnete muhalif,
Mezhebsiz ve reformist,
Vehhabi ve Şia...
Şeyh, hoca, profesör...
Kim var ise;
İSLAMSIZ TÜRKİYE PROJESİ'ne hizmet etmekten başka bir şey yapmıyorlar.

SAHÂBE-İ KİRÂMA TA'N

SAHÂBE-İ KİRÂMA TA'N 

Evliyânın büyüklerinden Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn-i Buhârî (kaddesallahu teâlâ sirreh) hazretlerinin en meşhur talebelerinden Muhammed Parisâ (kaddesallahu teâlâ sirreh) hazretleri buyurdular ki:
"Eshâb-ı kirâma (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmain) ta'n eden (söven, hakaret eden) bilmeli ve bilinmeli ki bu ta'nın sebebi ve kaynağı onları sevmemektir. Bu, kabukta kalanların ve nefislerine esir olanların, muhalefet azabından ve illetinden kurtulamayanların hâlidir. 
Niceleri bu mübarek simalar hakkında nefsanî ve şeytanî mülahazalarla, asılsız mukayeselerle sözler sarfetmişler, onlardan mukteza-i beşeriyet olarak vuku bulan ârizi halleri hüccet göstererek nicelerinin zihinlerini bulandırmışlar, perişan etmişlerdir. 
Bütün bunların temelinde heva ve isyan tohumu vardır. Resûlullah'a (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem) açıktan bir şey diyemeyen O'nun ashabına ta'n ederek zehrini kusar, ortalığı karıştırır." 
(Faslu’l-Hitab fi’l-Muhâdarât)

FIKIH


FIKIH
"Fıkıh; kişinin lehine ve aleyhine olan hükümleri bilmesidir."
(İmâm-ı A'zâm "rahmetullahi teâlâ aleyh")

EMÂNET

EMÂNET

"Adem oğlunun mahlûkatın en şerefli olması, kudsî emaneti taşımaya sahib çıkmasındandır"
(Reşahat aynü'l-hayat,Takdim)

GÜL

GÜL

Ne güzel denildi!

Gül geçti ve gülistan oldu harâb,
Gül kokusunu ancak verir gülâb.

Dîdeden gâib olunca vasl-ı yâr,
Nâibi kalmak gerektir yâdigâr.

Önce ilim sonra tasavvuf


Bedreddin-i Serhendi hazretleri buyuruyor ki:
(İmam-ı Rabbani hazretlerinden Buhari, Mişkat, Hidaye, Şerh-i Mevakıf kitaplarını okudum. Gençleri ilim öğrenmeye teşvik eder, "Önce ilim, sonra tasavvuf" buyururdu. Benim ilimden kaçındığımı, tasavvuftan zevk aldığımı görünce, halime merhamet ederek, "Kitap oku, ilim öğren, cahil sofu, şeytanın maskarası olur, Rütbetül-ilmi a'ler-rüteb yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir" buyurdu.)
[Hadarat-ül-kuds]

BAŞBUĞ VELÎLER

Silsiletü'z-zeheb (Altın Silsile)
Silsiletü'z-zeheb (Altın Silsile) diye de ma'ruf Başbuğ velîler silsilesinin Esseyyîd Abdülhakîm Arvâsî "kaddesallahu teâlâ sirreh" hazretlerinin mührü ile tasdikli levhâsıdır, efendim.
Allahu teâlâ onların muhabbeti ile yaşayıp, onların şefaatlerine kavuşmamızı nasib buyursun.
Amin.

MENBÂ-I FEYZ


"İmâm-ı Rabbânî hazretlerini bize bu kadar tavsiyelerinin, Mektûbâtı, Berekâtı bu kadar tavsiye etmelerinin ana maddesi; ONLARI OKUYUP, ONLARDAN FEYZ ALMAK.
Her kişi sözünün altında saklıdır.
Berekâtı okuyan, Mektûbâtı okuyan BİLSİN BİLMESİN, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinden MANEN İSTİFADE EDER, FEYİZ ALIR.
Yoksa, orda o hüküm var, burda bu hüküm var. Onlarlan değil, efendim."

MÜSEBBÎBÜ'L-ESBÂB

"Nimet küçük de olsa, şükrü büyük olacak.
Allahu teâlâ Mûsâ aleyhisselam'a buyurur ki;
-Yâ Mûsâ! Ben sana bir hurma verirsem, onu büyük bil! VERİLENE DEĞİL, VERENE BAK!
Bunları kimse vermiyor, hepsini Allah veriyor, efendim. Eğer sebebleri, insan çok görürse, kâr etmez zarar eder.
Fâtih Câmiinin yanından geçiyorduk hocamızla, Fâtihin türbesinden camie doğru geliyoruz. Orda buyurdular;
-SEBEBLERLE ÇOK UĞRAŞAN, MÜSEBBÎBÜ'L-ESBÂBTAN GERİ KALIR. 
O sebebleri yaradandan geri kalır. Sebebleri de Allah yarattı.”

BİR BAKIŞ

"Bir bakış bin söz eder; bakıştan anlayana"
Mevlânâ Celâleddînî Rûmî
(kuddise sirruh)

HÜRRİYYET


“Hürriyet; nefsin esâretinden kurtulmaktır”
- İmâm-ı Kuşeyrî (rahmetullahi teâlâ aleyh)-

TEVBE

Hazret-i Azîzân Alî Râmitenî (kaddesallahu te'âlâ sirreh) buyurdular ki;

"Allahu te'âlâya tevbe ediniz" ayet-i kerîmesinde, hem işâret, hem beşâret vardır.

Tevbe eylemeğe işâret vardır.

Tevbenin kabulüne beşâret (müjde) vardır.

Kabul etmese idi, emr etmez idi.

Emr etmek, kabûl buyurmağa delildir.

- Reşâhât, sf. 45 -

MÜNÂCÂT

İmâm-ı A'zâm (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin Ravda-i mutahharada (Peygamber Efendimiz aleyhisselatü vesselamın kabr-i şerifleri ile minber-i şerifleri arasındaki bölüm, Cennet Bahçesi de denir) Efendimiz "sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem" için arzettikleri münâcât olup, Arâbîdir. Hacı Süleymân Kuku Efendi iş bu münâcâtı Türkçeye terceme ederek Son Halkalar nam kıymetli kitâbın II. cildi 210-211 sahifesine ilave etmişlerdir.

                                                                      MÜNÂCÂT

DİLENCİ

DİLENCİ

“Allah rızası için bir sadaka” diyerek dilenene ve ona vermeyene la’net edildiğini öğrendim, dün sohbette.
Bugün. Az önce bir dilenci, arabada otururken açık olan camdan;
“Allah rızası için...” 
diyerek seslendi bana. Korktum, İcab edeni yaptım.

Dursun Cihan