Seyyid Abdülhakîm Arvâsî etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Eshab-ı kirâm ile pek güzel bir gün geçirdik

 Yükümüz cam, merkeb topal, yolumuz çok uzun.

Perşembe günü 1347, ezanî sâat 9. Sa'dabadda eshab-ı kirâm ile pek güzel bir gün geçirdik.

Abdülhakîm

[Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyatı, 2.cild, sf: 419]

Hak verirse kabiliyet şart değil

 Fârisi beytler:

Bu kalbin çaresi nihâyet ihsândadır,

Hak verirse, kabiliyet şart değil,

Belki kabiliyetin şartı, Onun vermesidir,

Vermek öz ise, kabiliyet kabuktur.


(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

[Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyatı, 2.cild,sf: 419]

Peygamber efendimizin üç nûru vardır

 Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın üç nûru vardır: birini nübüvvet ve risâlet nûru olup, hep kendisiyle beraber idi. Hadîs-i şerîfleri esnasında bu nûr içinde olurdu. İkincisi, bundan ayrı bir nûr ile nûrlanması olup, o zaman seâdetli dillerinden sâdîr olan kelâm hadîs-i kudsî idi. Üçüncü nûr ile nûrlandığı zaman Cebrâil aleyhisselâm nâzil olur, Kur'ân-ı azîmüşşânı teblîğ ederdi. 

(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)

Erkeklerle kadınların karışık bulundukları yerde Mevlûd okunması çok günahdır

 -Meyyitin [ölünün] kırkıncı günü hakkında kitablarda bir şey yoktur. Lâzım olan meyyit kabre girmeden evvel iskatını ve diğer dua ve hizmetleri yapmaktır. Kırkıncı gününü beklememelidir. Erkeklerle kadınların karışık bulundukları yerde Mevlûd okunması çok günahdır. Dışarıda kadınlarla beraber bulunmağa nazaran Mevlûdde de ihtilat daha fenâdır. İbâdet şeklinde ma'siyet [günâh], yalnız ma'siyetten daha günâhtır. Mekrûh vakitlerde namazın, nehyi de bunun gibidir. Menhi olan zamanda, mekânda yapılan ibâdetin sevabı olmadığı gibi sıhhati de yoktur. Bunlardan mâada günâhı da vardır. Zirâ menhî [yasak] olduğu halde yapılıyor. Bu halde muhtelit [erkek-kadın bir arada] Mevlûdler menhîdir. Bu nehy, ibâdet yeri olan câmilerde ibâdet şeklinde olursa, daha ziyâde günâhtır. 

-Yabancı bir kadının okuduğu Kur'ân-ı kerîm,ibâdet niyyetiyle dinlenirse, küfr olur.

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî "kuddise sirruh")

Diş kaplamak

 Hanefî mezhebine göre ağzın içinde iğne ucu kadar su değmemiş mahal [yer] kalırsa, gusl tamam olmaz. Cünüblük kalkmaz. Bu sebebden diş kaplatanlar [dolduranlar] Şafii'yi taklîd etmelidir.

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Mürted

 Allahın şeraîtinin bir hükmünü ibtâl edenler mürteddir. Bunların hiçbir ibâdeti makbul olmaz. 

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Hutbeyi ve Kur'ânı anlamak lâzım değildir

Hutbeyi ve Kur'ânı anlamak lâzım değildir. İbâdet emre imtisaldir, anlamak değildir. Kur'ânı anlamak için,yetmişiki ilmî öğrenmek lâzımdır. Anlamak lâzımdır, demek, dinde müdâhene etmek demektir. Kur'ânı anlamak için, istidâdı müsâid olanlar -zeki olanlar- on sene, orta zekâlılar elli sene çalışmak lâzımdır. Bizim gibi yavaş zekâlılar ise,yüz sene de çalışsa, bir şey anlamaz. Ancak bundan sonra Kur'ân-ı kerîmi anlamağa istidâd hâsıl olur. Ondan sonra Cenâb-ı Hak ihsân ederse, anlayabilir. 

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

İslâmiyyet ufül etti [battı]

 İslâmiyyet ufül etti [battı]. Mehdî zamanında yeniden doğacak. 

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

İslâm ilimle paydârdır

 İslâm ilimle paydârdır. İlim olmayınca, âlim bulunmayınca, islâmiyyet de olmaz. Bulut olmayınca yağmur beklemek, mucize istemek demektir. Allah celle şânühü bunu yapabilir. Fakat âdetullah câri olmamıştır. İslâm ilimleri yayılıp yüz sene paydâr olmalı [devam etmeli] ki, âlim meydana gelebilsin.

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Şerîat

 Şerîat Allah'ın emridir. Hâkim Allah celle şânühüdür. Hükmü de Kur'ândır. Şerîat dünyâdan kalktı; hiçbir yerde kalmadı. Cenâb-ı Hak Kur'ânı yalnız okumak için değil, amel için gönderdi. Ameli de pâdişah yapacaktır. Çünkü vekildir, halîfedir.

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

DİN İMÂMI

 Din imamı olmak için, mümin olacak, îmanı kâmil olacak, Ehl-i Sünnet itikadında olacak, hiçbir namazı ve orucu kazaya kalmayacak, üzerinde hak bulunmayacak. Bir müctehiddeki evsaf-ı ilmiyyeyi hâiz olacak, tarîkat-ı sofiyyeye intisab ile hakîkate vâsıl olacak,vilâyetin derecelerini geçecek,hakîkatlerin hakîkatine kavuşacak. Ondan sonra şâhrâh [Ana cadde]ye girer ki, bütün tarîkler bu ana caddeye çıkar.

Bu sûretle vilâyet kemâlâtı zıllerini aşarak,gavs ve kutb-ül irşâd olur. Sonra kemâlât-i nübüvvetin asıllarını tay ile [aşarak] imam olur. İşte İmâm-ı Rabbânî ve mezheb imamları hep böyledir. Eğer bunlardan bir danesi şimdi bulunsaydı,din bu zillete uğramazdı.

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Ehl-i Tasavvuf

 Ehl-i tasavvuf olmayan her büyük âlimin itikadında tereddüd vardır. 


(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Dine hizmet eden aziz olur

 Enver abi buyurdular ki;

Burada bir arkadaşımız var, onu buradan görüyorum. Allah rahmet eylesin, hanımı vefat etti. Hanımı vefat etmeden birkaç saat evvel, o arkadaş buraya telefon etti ve; bizim hanım çok ağır. Ne yapayım, dedi. Ben de Hocamıza telefon ettim, dua ettiler, Allah selamet-i iman versin, buyurdular. Bu kadıncağız vefatından üç-dört dakika evvel, kocasına diyor ki; Şimdi, şu anda seyyid Abdülhakim efendi hazretlerini görüyorum. Bana diyor ki; Kızım korkma ölümden, gözünden çapak alacak kadar duyacaksın, hiç duymayacaksın. Bu arkadaşımıza; senin hanım ne iş yapardı, diye sordum. Kitap hizmeti yapanlara yemek verirdi, dedi. Mübarekler buyurdular ki; Efendim, Allahü tealanın dinine hizmet eden mücahide bir bardak su veren, asla, ne kabir azabı ne ölüm acısı, ne mahşer azabı, hiç çekmeyecektir. Onlar Arşın altında gölgeleneceklerdir. Bu, Kıyamet ve Ahiret kitabında yazıyor. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyorlar ki; Bir âlime bir bardak su veren için melekler nida edeceklermiş. Ey, filan âlime bir bardak su veren, gel gel. Sana bugün azap yok. Müjdeler çok. Biz yeter ki, kendimizden vazgeçelim. Bizim için bütün faziletlere, bütün devletlere, bütün nimetlere, bütün güzelliklere en büyük engel, bizim kendimizdir, nefsimizdir.

Abdülhakîm efendi hazretlerinin yolu bitmiş midir?

 " Vefatlarından az evvel, nedimleri Şâkir efendi, Efendi hazretlerine, sizden sonra dergâha ben bakarım diye arzedince, “Bu sözü bir daha işitmeyeyim. Bu iş ciddi bir işdir, şaka değil!” buyurdular. Talebelerine, “Benden sonra kimsenin elini öpmeyin” [yani başka birisini üstad yerine koyup, ondan istifâde edebileceğinizi ummayın] diye vasıyette bulundular.  Hilmi Işık efendi de: “Seyyid Abdülhakîm efendi hazretleri kendisinden sonra halîfe bırakmamıştır. Halîfe bırakmanın şartları vardır. O da hem yazılı olacaktır, hem de şâhidlerin huzurunda olacaktır. Bunun kâidesi budur. Böyle birşey yapmamıştır. Eğer halîfe  bırakmadıysa, Abdülhakîm efendi hazretlerinin yolu bitmiş midir? Tükenmiş midir? Hâşâ ve kellâ! O büyük zâtın feyz ve bereketinin kesilmesi, tükenmesi mümkün değildir. Olacak iş değildir. Çünkü bugün yalnız Türkiye değil, Afrika değil, dünyanın her yerine onun feyzi, nûru, himmeti ve bereketi yayılmaktadır. Bu yayılma ve bu dağılmak için Allahü teâlâ vâsıtalar yaratmıştır. Kim o büyük zâtın yolunu, sözünü, inancını, arzusunu doğru olarak nakletmişse, o vâsıta olmuştur. "


Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh)

Peygamber efendimizin ilmi

 Peygamber efendimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) ilmi başlıca iki kısımdır: Biri zahir, diğeri batın ilmidir. Zâhir ilmi ikidir: Biri arz,biri semâvât. Arz ilmi yüzyirmi dörttür. Semâvât [gökler] ilmi yirmidir. Bâtın ilmi yirmi dokuzdur. 

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Abdülhamid Han'ın Seyyid Fehim Arvâsî hazretlerine hediyye ettiği saat

Sultan Abdülhamid Han'ın Seyyid Fehim Arvâsî hazretlerine hediyye ettiği saat.

"Çektiğimiz sıkıntılar Sultan Abdülaziz'in ahıdır. Sultan Abdülhamid Han'ın ahına daha sıra gelmedi."

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)


Hakk’ı bilmeyen hayrı da bilmez

 Hakk’ı bilmeyen hayrı da bilmez.. Hayrı bilmeyen de şerden kurtulamaz. Binâenaleyh; hayrdan evvel Hakk’ı sev, şerden evvel Hakk’dan kork!..

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri

(Sevânih'ul Efkâr ve Sevâmih'ul Enzâr)

Hakk’ın mahkûmusun

 Düşün.. Lezzetin Hakk değilse ne hükmü vardır? Demek ki sen lezzet ve elemin değil, Hakk’ın mahkûmusun. Seni cidden mes’ud edecek lezzet, Hakk’ın tecellîsi olan lezzetdir. Seni cidden muzdarib edecek olan elem de Hakk’ın tecellîsi olan elemdir.

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri

(Sevânih'ul Efkâr ve Sevâmih'ul Enzâr)

Ne Hind’de kalır, ne Sind’de

 Buyurdular ki: İslam bu memleketten giderse, ne Hind’de kalır, ne Sind’de! (Pakistan’a Sind denir)

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî "kuddise sirruh"