Sabr

Sabr, beyân-ı muhakkikîne göre Hakk Celle ve Alâ’dan mâ’adâ elem belvâsından şekvâyı terk etmekdir.

Cenâb-ı Bârî’ye şekvâ, münâfî-i sabr değildir. Üstâd demişdir ki sabrın bir kısmı abdın kendi kesbi olan eşyaya sabr etmesidir. Meselâ o emr-i İlâhiyye’den olan şey üzerine veyâhûd menhiyyâtdan olan şeylerden sabr etmek, abdın kesb ve ihtiyârıyladır. Kısm-ı âhiri, mükteseb-i abd olmayan umûr üzerine sabr etmekdir. Bu ise taraf-ı Bârî’den zuhûr eden avârız-ı şedîde ve mesâib-i şâkaya sabr ve tahammül etmesi ile berâber meşrû’ olarak esbâb indifâına çalışmakdır.

Kaynak: http://www.buyukveli.com