Yâdigâr mektûblar 80.mektûb
Yâdigâr mektûblar 79.mektûb
Erzincan'da askerlik yaparken talebesi olup, köyündeki eski ilkokul binasının Kur'ân-ı kerîm kursuna tahsis edilip edilemeyeceğini soran İzmirli Kenan Can'a cevaben 9.10.1967'de yazılmıştır.
Ve aleyküm selâm kardeşim.
Mektubunuza ve alâkanıza teşekkür ederim. Cenâb-ı Hak cümlemizi hayırlı teşebbüslerimizde muvaffak buyursun.
Kur'an kursu binası için düşünceniz güzel. Ancak Mearif Vekâleti ile Diyânet İşleri Başkanlığı, bütçesi tamamen ayrı birer teşkilât. Bunlar aynı vekâletin idaresinde olsaydı, belki bir çare düşünülebilirdi. Hâlihâzır durumda eski ilkokul binasının kurs yapılmasına müsaade etmeleri imkânsız gibidir.
Size yardım edememekten üzülüyoruz.
Selâm eder, duâlarınızı bekleriz.
H. Hilmi Işık
Yâdigâr mektûblar 78.mektûb
Enver Ören Bey'e [Napoli'ye] yazılan mektûb
26 Ramezân-ı Mübarek 1387 Perşembe [28.12.1967]
Selâmün aleyküm kıymetli yavrum Enver Bey
Bugün Cum'a ve Kadr gecesine dâhil oluyoruz. Bu iki en kıymetli gecenin ve önümüzdeki ıyd-ı fıtrın hepimiz hakkında ve bilcümle ehl-i imân hakkında hayırlı olmasını Cenâb-ı Hak'dan duâ ederim. Orada kalma müddetinizin temdîd edilmesine [uzatılmasına] üzüldüğünüzü yazıyorsunuz. El-hayrü fî mâ vakaa. [Vâki olan] Her şeyde hayır vardır. Orada bulunmanızın uzun olmasını, daha istifâde etmenizi arzu ediyoruz. Vaktinden evvel çağırsalar da çok üzülürdük. Lehülhamd öyle olmamış. Hakkınızda inşâ[allah] hayırlı olur. Ömürler çabuk geçiyor. Bugünleriniz size bir daha bulunmaz tatlı bir hâtıra olarak kalacakdır. Cenâb-ı Hak hepimize sıhhat ve âfiyet versin. Ömür olunca, vakitlerin nasıl geçdiği anlaşılamaz bile.
Lehülhamd hepimiz çok iyi ve rahatız. Vâlideniz hanımın sıhhati iyidir.
Halîfe-i rûy-i zemîn, imâmü'l-müslimîn Cennetmekân merhûm ve mağfûr sultan Abdülhamîd hân-ı sânî rahmetullahi aleyh hazretlerinin zevce-i mutahharaları [Behice] kadın hanım efendiye âcizâne selâm ve hürmet ederim. Bu mübârek günlerde müstecâb duâlarına biz fakirleri de idhâl buyurmalarını istirhâm eylerim. Onlardan bahseden satırlarınızı büyük bir zevk ve lezzetle okuyoruz. Bu dünyâda rü'yet-i âlileri ile müşerref olmaklığımız için duâ ediyorum. Yahyâ Efendi Dergâhı'nın hâlen imâmı talebelerimizdendir. Merhûm mahdumlarının isimlerini ve târih-i vefatlarını bildirirseniz gidip kabrini ziyâret etmek ve vâlidelerinin selâmlarını âcizâne rûh-i pür-fütuhlarına arz etmek istiyorum.
[Behice İkbal'in ağası] Muhterem Celâl Beyefendi'ye selâmlarımı ve âciz duâlarımı sunarım. O fedâkâr ve sâdık birâderimin duâ buyurmalarını çok ricâ ederim.
Din ve dünyâ selâmetinize âcizâne duâ ederim. Dâhilden dâhîle [hanımlar da] selâm, duâ ve hürmet ediyorlar.
Mualliminiz Hüseyn Hilmi Işık
Kıymetli oğlumuz Enver Bey,
Karşılaşmış olduğumuz mübârek şeker bayramınızı candan tebrîk eder daha birçok hayırlı bayramlara sağlık, neş'e ve sevdikleriniz ile yetişmenizi Cenâb-ı Hakdan temenni ederim.
Dünyevî ve uhrevî bütün iyiliklerinize duâ eder, sizden duâlarınızı bekleriz.
Sîret Işık
Not: Enver Bey'in Napoli günlerinin tafsilatı için bkz. Ekrem Buğra Ekinci: Sultan Abdülhamid'in Son Zevcesi Behice Sultan'la Altı Ay, İstanbul 2017.
Yâdigâr mektûblar 12. mektûb
Erzincan’dan zevcelerine yazdıkları mektûb:
Sîret hanım sultan
Atölyenin kıymet takdir kâğıdını burada bulamadım. Zâten buraya getirmediğimi biliyordum. Fakat bir kerre aradım. O kâğıt, yazdığımız istidâ müsveddesi ile birlikte çocukların yattığı odada; yazıhâne üstündeki sümen içinde veya pencere tarafında sağdaki üst veya ikinci çekmecededir. Eğer burada yoksa Enver Bey ile Altay Bey’e gönderdiğimi zannediyorum. Senin gardrobunda yok mu?
Vergi yedi yüz lira idi. Bin dört yüz lira da cezâsı vardı. Cezâsını afvetmişler mi acaba? Cezâsını afvettiler ise, 12.000 liranın vergisi dört yüz yirmi lira ediyor zannediyorum. Eğer bu kadar ise itirâza lüzûm yok. Bunu veririz. Bunu Hikmet Bey’den anlayarak ona göre hareket edilsin.
Hilmi
Yâdigâr mektûblar 3.mektûb
Selâmün aleyküm aziz Enver
Kıymetli mektûbunuzu alalı çok zemân oldu. Cevâbı te’hir etdiğimden özür dilerim. Muhtelif yerlerden mektûb geliyor. Hemen her gün cevâb yazmakla meşgul oluyorum. Nazım geçen zâtların cevâbını sonraya bırakıyorum. Diğer tarafdan size mektûb yazmağa yüzüm de yok. Sizi orada fazla yoruyoruz. Derslerinize mâni olduk diye müteessir oluyorum. Cenâb-ı Hak yardımcınız olsun. Din ve dünyâ ni’metlerini size artdırsın.
Oradan ayrılırken Seâdet-i Ebediyye’nin üçüncü kısmını matbaaya vermişdim. Ve birinci formanın birinci tashihini yurtdaki arkadaşlarla yapmışdık. Müteâkib tashihleri yapınız diye Şâdi [Güngör], Hüseyn Atila [Şener], Hüseyn Boğ ve Salâhaddin’e [Aydın] istirhâm etmişdim. İki forma basılınca hemen posta ile bana gönderiniz; hem görür, okur; hem de kitâb sonundaki hatâ cedvelini ve fihristini hazırlarım demişdim. Bugüne kadar hiç forma göndermediler. Ve bir mektûblarını da almadığım için, hem kitâbm basılması inkıta’a mı uğradı diye üzülüyorum, hem de o kardeşlerimize bir musibet mi ârız oldu diye üzülüyorum, merak ediyorum.
Kitâb basılır ise, basılan formalardan hemen birer aded lütfen gönderirsiniz. Ve müteâkib basılacaklardan da basıldıkça ikişer forma gönderirsiniz. Zâten ikişer ikişer basdırmaktadır. Kitâbın tashihleri onlara eziyet veriyorsa, derslerine mâni’ oluyorsa, bildirsinler de tedbîr alalım. Kitâb basılmıyor ise, sebebini yazsınlar da onun da çâresini arayalım. Onlardan şimdiye kadar hiç haber almamak beni fazla üzdü. İnşâ[allah] endişe edecek bir hâl yokdur. Dinsiz veya geçimsiz arkadaşlar ile münâkaşa etmesinler. Fitne, fesâd uyandırmamak için çok sabırlı ve mülâyim olsunlar.
Bâyezid Câmi-i Şerifinin avlusunda tramvay caddesine çıkan kapıdan çıkarken sağ tarafta bir tesbihci var. Oğlunu Kuleli’ye yazdırmışdım. Onda on lira kitâb param var. O para ile Seâdet-i Ebediyye alıp satsın, kendisine ricâ ediyorum. Arada sırada kontrol ediniz bakalım satıyor mu? Sizi yine yoracağım için afvınızı dilerim.
[Abdülhakîm Efendi’nin ehibbâsmdan] Sâlim [Saruhan] Bey’e ve Mehmet [İnce] Bey’e selâm ederim, din ve dünyâ seâdetinize âcizane duâ eder, duâlarınızı istirhâm eylerim. Arkadaşların cümlesine selâm ederim efendim.
Hilmi
Yâdigâr mektûblar 2.mektûb
Bu onbir mektûb, Erzincan’a giderken bazı işlerini tedvir ve tesviye için vekil bıraktıkları sevgili talebeleri ve bilahare dâmâdları Enver Ören Bey’e Arabi harflerle yazılmıştır (1959-1960).
Pazartesi
Ve aleyküm selâm kıymetli kardeşim Enver Bey
Mektûbunuzu okudum. Harfler, kelimeler, cümleler ve ma’nâlar hepsi hoşuma gitti. Cenâb-ı Hak size her husûsda terakki nasîb eylesin. Vâlide hanımın âfiyetle avdet etdiğine, iyi olduğunuza memnûn oldum. Cenâb-ı Hak iyiliklerinizi artdırsın.
Altay Bey’den mektûb aldım. Onun vergileri azaltdığına memnûn oldum. Fakat mahsûs sert yazdım. Öyle îcâb ediyor. Vergileri siz yatırsanız iyi olur. Henüz bir atölyeninki gelmiş. Diğer ikisi de gelir. Bayram Usta ile beraber mağazaya gidip kâtibden para istersiniz. Kâtibden alıp yatırırsınız. Ayrıca Eminönü mâliye şubesine de ikiyüz lira yatırılacak. Defterde sahîfesini kolay bulmaları için Altay Bey’den geçen seneki makbûzu istersiniz. Makbûzu gösterince sahîfesini kolay bulurlar. Ankara’dan Süleymân [Kuku] ve İstanbul’dan Salâhaddin [Aydın] buraya geldiler. Akif [Güler] Efendi’nin evinde misâfir kalıyorlar. Geldiklerine râzı değilim. Fakat bir şey diyemiyorum.
Salâhaddin’in söylediğine nazaran Hüseyn Şener memleketine gitmiş. Fakat bu hafta gelecekmiş. Eğer geldi ise ona, gelmedi ise [Tam İlmihâl’i basan kitâbevinin sâhibi] Bozkurt Aziz Bey’e lütfen söyleyiniz. Buraya gelen üçüncü kısım cildsiz kitâblarda bir forma noksan çıkıyormuş. Kitâbcı söyledi. Meselâ iki aded yirmiyedinci forma var. Yirmi sekizinci forma yok. Aziz Bey de kitâbları kontrol etsin. Böyle hatâlı cildler yüzde yirmi kadar imiş. Cildci hepsini bitirmedi ise hemen söylesinler dikkat etsin. Ve cildciye cezâ lâzım.
Seâdet-i Ebediyye kitâbının ikinci kısmı ikinci tab’ı müsveddelerini tamamladım. Hepsi otuz altı forma olacak. Ercan matbaası bir formayı seksen liraya dizmişdi. Bu fiyata râzıyım. Çünki Ercan Bey demişti ki; başka kitâbları ucuz yapıyoruz. Sizin kitâb ağır, yabancı kelimeleri aynen harfi harfine dizmek [için] vakit gayb ediyoruz. Dediği haklıdır. Aziz Bey’e benden selâm ediniz. Ricâ ediyorum. Eğer başka matbaa bulmadı ise yine aynı fiyata Ercan matbaasına otuz altı forma, aynı kâğıda basmağa başlasınlar. Müsveddeler Hüseyn’dedir. Hüseyn [Şener] yok ise, Şâdi’den [Güngör] alırsınız. Aziz Bey ne cevap verirse lütfen bana bildiriniz.
Matbaa ile geçen sefer olduğu gibi mukâvele yazılırken hepsi iki ayda tamam olacak diye yazdırılsın. Çünki iki aydan sonra tashih yapacak kimse kalmayacak dersiniz. Ricâ minnet ile bastırabilirsen çok iyi olur. Cenâb-ı Hakkın lütfü ile inşâ[allah] basılır . Sizi eziyete sokduğum için üzülüyorum. Derslerinize çalışınız. Cenâb-ı Hak din ve dünyâ seâdetine kavuşdursun. Amin.
Hepinize selâm ve duâ ederim efendim.
Yâdigâr mektûblar 1.mektûb
Bu mektûb İstanbul’daki kayınpederleri Yusuf Ziyâ Akışık Bey’e Ankara’dan Arabi harflerle yazılmıştır.
6 Zilhicce 1365 Perşembe [31.10.1946]
Aleyküm selâm sevgili beybabacığım
Bugün Perşembe olub kimyâhânede şu mektûbu yazıyorum. Birkaç gündür hep evde idim. Yarın da evde olacağım. Şehzâdeye [mahdumları Abdülhakîm Bey’e] bakacağım. [Zevcem] Sîret sultan, komşu kadın ile çarşıya çıkacaklar. Lehülhamd her üçümüz de iyiyiz. Şehzâdenin öksürüğü kalmadı. İlâca yine devâm ediyoruz. Sultan da iyidir. Evin temizliğini temâmladı. İşleri yoluna koydu. Şimdi rahat rahat günlük işlerle meşgul oluyor. Bendeniz de kâh evde, kâh kimyâhânede enfâs-ı ma’dûdeyi ikmâl etmekde [sayılı nefesleri tamamlamaya] devâm üzre olub, hâlimize şükrler ve sizlere duâlar ederiz. Yeni hatm-i şeriflere başladık. Her gece müyesser olduğu kadar okuyoruz.
Bu sene mübârek Kurban bayramını ilk olarak sizlerden ayrı geçireceğiz. Her sene sizin ve mübârek hanımannemin [kayınvâlidemin] muhterem ellerinizi öperek muâyede [bayramlaşma] nasîb oluyordu. Bu sene uzakdan selâmlarımızı ve tebriklerimizi takdim ediyoruz. Sîret sultan da çok müteessirdir. Lâkin Cenâb- ı Hak cümlemize ömürler ve sıhhat ve âfiyet ihsân etsin de, sayılı günler çabuk geçer. Konya, Erzurum gibi İstanbul’dan çok uzak yerlerde olmak, mektûb ve havâdis dahi günlerce sürmek düşünülürse hâlimize şükr ederek, beterlerini düşünmek Cenâb-ı Hakkın lütfü ve hikmetlerini rızâ ile karşılamak, üzülmemek lâzım geliyor. Din ve sıhhat yolunda oldukça hiçbir şeye üzülmemek lâzımdır, diyorum. Fakat hepimiz insanlık ve za’f-ı beşerî sâikasıyla [İnsanî zayıflık sebebiyle] hakikatini bildiğimiz halde bu ufak ve muvakkat hasretlere üzülmemek elden gelmiyor. Rabbimiz kerîm olduğundan bizim bu teessürlerimizi kendisine itirâz kabûl etmeyib acz-i beşerîmize haml ederek [İnsanî âcizliğimize yükleyerek] afv buyursun.
İnşâ[allah] iki bayramları elemsiz, kedersiz olarak bir arada geçirmek nasîb olur. Sîret ile beraber bu mübârek bayram-ı şerifi tebrik ederek siz sevgili pederimin ve muhterem hanımannemin hakkında mübârek olmasını âcizâne duâlar eder ve bu mübârek günlerde bizlere bilhassa hayırlı duâlar etmenizi istirham ederiz. Şehzâde, yeni türkü ve çağrımlarla bizi eğlendirmekdedir. Sizlerde, bizim bu âciz yazılarımızı okuyarak, sıhhat ve selâmet haberlerimizi görerek neş’eli ve sürûrlu günler geçiriniz. Her üçümüz tekrar tekrar mübârek ellerinizden öperek hayırlı duâlarınızı istirhâm ederiz, çok sevgili beybabacığımız.
Oğlunuz Hüseyn Hilmi Işık
Yâdigâr mektûblar 75.mektûb
Ve aleyküm selâm kıymetli Fahri Bey [Tacar]
Sebeb-i fahr [iftihar vesilesi] olan yazınız vâsıl oldu. Cenâb-ı Hak herkese lâyık olduğunu sevk eder. İzhâr etdiğiniz kusûr ve tevâzu' sermâyesi, kesb-ü kâra namzed olduğunuzun [kazanç ve kâr elde edeceğinizin] müjdecisidir. Cenâb-ı Hak hepimizi naks ve kubhumuzu [eksiklik ve çirkinliğimizi] görebilmekle şereflendirsin. Nefsimize tabi' olmakdan ve zevâhire [görünüşe] aldanmakdan muhâfaza buyursun.
Tavsîf etdiğiniz âilenin kerîmesi size lâyık bir kız olduğu anlaşılıyor. Maksad sizin mes'ûd olmanızdır. Hicâz'dan avdetlerinde size müsbet cevâb vermelerine ve din ve dünyâ seâdetinize âcizâne duâ ederim aziz kardeşim. Duâlarınıza muhtâcım. Duâ-i zahri'l-gayb icâbete makrundur. [Din kardeşine gıyabında yapılan duâ kabul edilir].
Hilmi [1965]
Yâdigâr mektûblar 76.mektûb
Kıymetli kardeşim Fahri Bey [Tacar]
Evvelâ selâm eder, din ve dünyâ seâdetinize duâ ederim. Zile Alacamescid Câmii imâmı Hâfız Osman Efendi'nin kartını gönderiyorum. Taleb ettiği Şevâhidü'n Nübüvve kitâbı bizde yokdur. Benim eserim değildir. Maamâfih çok kıymetli bir kitâbdır. Bâbıâlî'de Bedir yayınlarında satılmaktadır. Ondan te'min etmesini kendisine söyleyiniz!
Hoca efendi Arabî biliyorsa kendisine yeni çıkan (İslâm Âlimleri) ile ([Hak Sözün] Vesîkalar[ı] adlı kitâblarımızı gönderelim. Bizim kitâblarımızdan okumadığı varsa kendisine te'min edilsin. Size, hoca efendiye duâlar ve selâmlar eder, duâlarınızı beklerim efendim. [1969]
Yâdigâr mektûblar 74.mektûb
Mamak Kimyahânesi'nde âmirleri olan kimyager Dr. Nuri Refet Korur'a Arabî harflerle yazılmıştır.
Muhterem ve çok kıymetli ağabeyim
Bugün Salı. Sabah eczahâneye geldiğim zaman iki defa teşrif ettiğinizi söylediklerinde, bulunamadığım için o kadar müteessir oldum ki, tarif edemem. Dün Fatih'de evin dam oluklarını tamir ettirdim. Ustanın başında idim. Sizi eczahânemde karşılayamadığım, hizmet edemediğim için çok üzüldüm. Muhasib ve tezgâhtarım İbrahim Bey'e evvelce teşrifinizi söylemişdim. Bu kadar acele avdet edeceğinizi tahmin etmemişdim.
Eczahânem sizindir. Sizin emrinizdedir. Her emrinizi beklerim. Teşrif etmeniz, emin olduğum teveccüh ve muhabbetlerinizi tekrar göstermiş olduğundan iftihar duydum. Af buyurmanızı istirham eder; âciz, sevgi ve saygılarımı sunarım efendim. 17/-7/1962
Size hayran olan kardeşiniz Hilmi
H. Hilmi Işık, Merkez Eczanesi, Yeşilköy, Tel: 738813
Yâdigâr mektûblar 73.mektûb
1962 senesinde Bursa'dan yazan Şükrü Ferik'e cevaben yazılmıştır.
Ve aleyküm selâm kıymetli kardeşim
Göndermiş olduğunuz kıymetli mektubunuzu aldım. Çok memnun oldum. Cenâb-ı Hak seâdet-i dâreyn nasîb eylesin. Âmin.
Bu kitap [Seâdet-i Ebediyye], büyük İslâm âlimlerinin sözlerini bizlere aksettiren bir aynadır. Bu aynaya bakan kendi ruhunun mayasını görür. Elhamdülillah siz iyi görmüşsünüz.
Suallerinize mektubla cevab vermeğe imkân bulamıyorum. Teknik ziraat müdürlüğünde Sâim Şensöz kardeşim var. Ona gidin. Selâmımı söyleyin. O size gerekli cevabları verir.
Günahkâr kardeşiniz Hilmi Işık
Yâdigâr mektûblar 72.mektûb
Kuleli'den talebeleri Kemal Çoban'a yazılmıştır.
Ve aleyküm selâm kıymetli Kemal
O mübârek yazıların ile tezyin edilmiş olan kıymetli mektûbunuzu bugün Mehmed Gündoğan'ın mektûbu ile aldım, okudum. Din ve dünyâ selâmetinize maddî ve manevî büyük ni'metlere mazhariyyetinize çok memnûn oldum. Cenâb-ı Hakdan bu ni'metlerin artması için âcizâne duâ eyledim.
Aziz kardeşim, Cenâb-ı Hakka ne kadar şükr etsek ve yalvarsak, kavuşduğumuz ni'metlerin hakkını îfâ edemiyeceğiz. Bizi müslimân evlâdı olarak yaratmış, İslam terbiyesi ile büyütmüş, sonra çok sevdiği büyüklerin ismini, kitâblarını zevklerini bize duyurmuş, hidâyet, seâdet yolunu göstermiş, kendine râhatça ibâdet etmek serbestliğini, kolaylığını da ihsân eylemiş. Bu çok büyük olan ve bilhassa bu zemânda pek az kimselere nasîb olan muazzam ni'metlerin karşısında İblîs-i la'în ne kadar çatlasa yeri vardır.
Lise hayâtınız dahi hayâl oldu. Mâzi nasıl geçti, hâl nasıl geçiyor. İşte bu dünyâ istikballeri de böyle gelip geçecek, hayâl olacak. Hayâle kapılanlar, yalnız ona bağlananlar ne kadar zevallıdır. Evet, dünyâ çok kıymetlidir, fakat sonsuz seâdete vesîle, sebeb olduğu için kıymetlidir. Tarih okuduk, zemânımızı da görüyoruz. İnsanlar ne kadar âciz. Kudret-i ilâhî karşısında ne kadar zaîf, hiçdir. Hiç idik, hiç olacağız. Âcizin, zevallının, Kâdir ve Gâlib karşısında yapacağı her kabahat ve taşkınlık, elbette kendine zarar verir. Aczimizi düşünüp kâinâtın, herşeyin sâhibi Kâdir-i mutlak karşısında teslim olmakdan başka çâremiz yok. Bir insan ne kadar zengin, ne kadar hâkim olursa olsun, yiyeceği, içeceği, kullanacağı şeyler yine mahdud ve azdır ve kısa zemân içindir. Sonra büyük mâlî kudreti, hâkimliği yok olacak, kendisi toprak olup çiğnenecekdir. Cenâb-ı Hak bizlere ebedî hayat, sonsuz seâdet ni'metleri vermiş ve çok az kimselere vermiş. Bugün Amerikalılar, Avrupalılar da peygamberlere, meleklere, kıyâmet gününe, Cennet ve Cehennem'e inanıyor ve ibâdet ediyorlar. Fakat seâdetten mahrumdurlar. O halde biz ne kadar çok bahtiyârız.
Vesveseler, îmânsızlık zan olunan düşünceler ve kuruntular hep îmânın çok olduğuna alâmetdir. Bu kuruntulara hiç ehemmiyet verme. Îmânsız olanlara böyle vesvese gelmez. Hiç üzülme. Cenâb-ı Hak seni yakında kurtarır.
Yâdigâr mektûblar 71.mektûb
Selâmün aleyküm kıymetli kardeşim Lütfi Uyanık
Geçen mektubunuzdaki yazınız hoşuma gitdi. Ve kalbimi size bağladı. Bunun için bu mektubumu size yazıyorum.
Dün bir kardeşimin de mübarek mektubunu aldım. Hiç vaktim olmadığı halde ona cevab yazıyorum, fakat mübarek, ne adresini, ne de ismini yazmış. Karışık zihnim ile o cevheri teşhis edemedim. Matematik kısmında olan bu kardeşimin mektubunun yarısını size gönderiyorum. Kendisini bulup lûtfen vermenizi dilerim.
Biraderiniz Latif'i namazda görüyor; memnun oluyorum. Sizin, fakültedeki ve harbiyedeki kardeşlerimin cümlenizin bayramınızı tebrik eder; din ve dünya seâdetine duâ ederim. Bana tebrik yazmayınız, duâ ediniz kardeşim. [Ocak -Nisan 1960]
Hüseyn Hilmi Işık
Yâdigâr mektûblar 70.mektûb
Talebelerinden askerî muallim Lütfi Uyan'a Arabî harflerle yazılmıştır.
Ve aleyküm selâm uyanık kardeşim Lütfi [Uyan]
Mektûbunuzu alıp, yazınızı görünce hayrân oldum. Elhamdülillah size bu harflerle seve seve cevâb yazıyorum. Senenin bereketi behârından belli olur. Sizin bu hüsn-i hattınız da, ma'nevî hayâtınızın bereketini haber vermekdedir. Ne büyük ni'mete mazharsınız. Karanlık ormanlardan zulmetler içinde âb-ı hayâta kavuşmak pek nâdir kimseye nasîb olur. Çokları ise bu zulmetde yolunu şaşırır, tehlikelere düşer.
Yazdığınız askerî adrese göndermek muvâfık olmadığından, Süleymân kardeşim vâsıtası ile yazıyorum. Cenâb-ı Hak hepinize olan ni'metlerini artdırsın. Onun hazînesi sonsuzdur. Kerîmlerin kerîmidir. Şükr edenden ihsânını geri almaz. İsteyenlere bol bol verir.
1- Secdenin sahîh olabilmesi için, taş veyâ başka bir sert şey olmak ve yerden bir veyâ iki tuğla irtifâından [50 cm yüksekliğinden] fazla yüksek olmamak lâzımdır. Dahâ yüksek olursa veyâ yumuşak olursa, secde olmaz. Îmâ etmiş olur.
2- Câmi'de cemâ'at hâlinde nemâz kılacak boş mahâl yok ise, yere secde eden öndeki safdakilerin sırtına secde edilebilir. Fakat önündekinin sırtına secde etmiş bir kimsenin sırtına secde edilemez. Sırtına secde edilen kimsenin, zemine secde etmiş olması lâzımdır.
3- Hepimize nasîhat, Seâdet-i Ebediyye'yi çok okumak; Mektûbât'ın zevk ve vecdi içine dalabilmekdir. İmtihân zemânı geliyor. Şimdi derslerinize çok çalışınız. Câhid'in [Atasaral] mektûbunu zevkle okudum. İbâdetlerin yapılması kolay olan vazîfeler mubârekdir. Cenâb-ı Hakka şükr ediniz. Nâr-ı Nemrûdu İbrâhim aleyhisselâma selâmet kılan [Allahü] Teâlâ, küfr ve irtidâd zulmetleri içinde dilediği kullarına nûr ve bereket ihsân eder. Beş vakt nemâzı cemâ'atle kılmak, orucunu râhat tutmak ve Seâdet-i Ebediyye'yi râhat okumak, bu büyük dünyâda çok az kimseye nasîb olan çok büyük ni'metdir. Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah.
4- Süleymân'ın mektûbu bugün geldi. Ayrıca cevâb yazamadığımdan üzülüyorum. Fakat siz hepiniz birsiniz. Unutulmasını, harâb olmasını istediğim mektûbları zâten hepiniz okuyorsunuz. Bu mektûbları sakladığınızı bildiğim için âdî kâğıda yazıyorum ki, kendiliğinden harâb olsun. En kıymetli hediye, hâtıra olarak, bu mektûbların menba'ı olan [Abdülhakîm] Efendi Hazretleri'nin yazılarını, Mektûbât'ı ve Seâdet-i Ebediyye'yi ezberlemeniz lâzımdır. Ben Efendi Hazretleri'nin mektûblarını kaybetmedim. Sizin de onları saklamanızı istiyorum. Pırlanta dururken, cam parçalarına bakmayınız.
Cenâb-ı Hak hepimizi Süleymân'ın duâsına idhâl buyursun; ya'nî gurûr denilen âfetden cümlemizi muhâfaza buyursun. Dünyâya harâb olmak için geldik. Cenâb-ı Hak bizi bizden geçirsin; kendisi ile berâber kılsın. Bu harabeye düşkün olmakdan korusun.
Kardeşim, beni çok ara! Ne kadar seversen, yine azdır. Fakat başkalarına yalnız Seâdet-i Ebediyye'yi tavsiye et. Beni ağyarın eline verme! Seâdet-i Ebediyye'yi, İmâm-ı Rabbânî'yi (rahmetullahi aleyh), Mektûbât'ı çok tavsiye et! Herkes okusun, istifâde etsin.
İftâr duâsını üç kerre okursunuz.
İmtihân vakti geçiyor. Hepiniz derslerinize çok çalışınız. Diğer yazıları imtihândan sonraya bırakınız. Hepinize selâm ve duâlar eder, duâlarınızı beklerim efendim. [Ocak-Nisan 1960]
Hilmi Işık
Yâdigâr mektûblar 69.mektûb
Pek kıymetli canım kardeşim Hasan Hüseyin
Kandil tebriğinizi aldım. Fakat bir fırsat bulup da cevâb yazamadığım için çok müteessirim. Kusura bakmayın. Ben de bilmukâbele sizin ve bütün diğer din kardeşlerimizin mübârek Berat kandillerini kutlar, hakkımızda hayırlar duâ ederim.
Kardeşim birbirimizden ayrı dünyâlara dağılmakla muhabbetimizi kaybetmiyelim. Bizi yaptığımız ameller değil sevgimiz kurtarır.
Hepinize selâm eder, mektûbunuzu beklerim.
İhsan [Göksaltık] Ankara'ya dönerken niçin bize uğramamış lûtfen sorun.
Yâdigâr mektûblar 68.mektûb
Bu mektûb ve sonraki tebrik, Kuleli'den Hasan Hüseyn Alga'ya Arabî harflerle yazılmıştır.
Ve aleyküm selâm kıymetli Hasan Hüseyin
Mübârek yazılarla süslenmiş olan o kıymetli mektûbunuz rûhuma gıdâ oldu. Büyüklere karşı olan muhabbetinizi okurken odamın içi sanki nûr doldu. Cenâb-ı Hak onlara karşı sevginizi kat kat artırsın.
Muhabbet rûhları birbirine bağlayan köprüdür, vâsıtadır. Fizikde birleşik kablar bağlanınca yüksek mâyî, aşağı mâyîe doğru akar. Rûhlar da muhabbet bağı ile bağlanınca yüksek rûhdan fakîr rûha feyz akar. Aşağı habîs ruhları sevenler, onlara bağlananlar ise boşalır, tükenir. Ebedî mahv olur.
Radyodan işidilen tatlı nağmeler hoparlörden değildir. Okuyan kimsenindir. Çocuklar radyodan çıkıyor sanır. Biz de Efendi merhûmun kalbindeki ma'rifet deryâsından sızan bir zerreyi size nakl edince yandınız, tutuşdunuz. Deryâyı görünüz, deryâya bağlanınız, zerre ile kanaat etmeyiniz.
Cenâb-ı Hak bizi de sizi de o deryâya bağlasın. Hepimize o deryâdan nasib ihsân buyursun. Âmîn.
1. Suya temiz el, necâset bulaşmamış el girerse ve üstümüzden su kurnaya sıçrarsa bir şey olmaz. Peştemaldan, yerden sıçrarsa kurna kirlenir. Musluk akıyor ise kurna tekrar temiz olur. Ya'ni yine kirlenmez.
2. Adak ibâdettir. Bâliğ olmayan kimsenin adadığı şeyi, büyüdükde yapması lâzım gelmez.
3. Konuşması haram olan kadınla, duvar arkası veya örtülü iken mecbûr kalınca konuşmak câiz olur.
4. [Harbiye'de Cum'a namazı için izin vermiyorlar. Cum'a'ya gidemeyenin öğleni cemaatle kılması mekruh olduğu için, arkadaşlarla öğleni cemaatle kılmamız câiz olur mu? sualine] Cum'a kılınmayan köylerde cemâ'atle öğle nemâzı kılınır. Şimdi her yerde, hele Cum'a kılınmayan mahalde cemâ'at câizdir, iyidir.
5. Niyyetsiz nemâz olmaz. Niyyet kat'î olmalıdır. Zan bulunursa tekrar tekbîr alıp uymalıdır. Çünkü niyyetsiz birinci tekbîr ile nemâza durmuş olmaz.
Muhterem [biraderiniz] Âdem Bey kardeşime ve yarbaya selâm ve hürmetler ederim.
Sünnetler yerine kazâ lâzım olduğu [Abdülhakîm Efendi'nin gayrı matbû' eseri] Keşkül'de yazılıdır. O Keşkül bende var. [Ehibbadan yarbay] Hilmi [Acar] Bey zâten benden almıştı. Kazâ nemâzını Keşkül'de gördüğüm için Seâdet-i Ebediyye'ye yazdım. Ona kitab hediye ettiğinize memnûn oldum. Cenâb-ı Hak ecrini ihsân buyursun.
Kardeşlerimin cümlesine selâm ve duâ ederim efendim. 22 Şa'bân 1378 [2.3.1959]
Esselâmü Aleyküm
Yâdigâr mektûblar 67. mektûb
Kuleli'den Köksal Alparslan'a Arabî harflerle yazılmıştır.
28 Ramezân 1378 (7 Nisan 1959)
Kıymetli kardeşim Köksal
21 Kasım târihli mektûbunuzu, o zemân aldım. Memnûniyyetimi ve duâlarımı hemen yazmak istemişdim. Fakat adresinizi yazmamışsınız, evde de yok idi. Cevâb yazmağa imkân bulamadığımdan çok üzüldüm. Harbiye'deki talebelere yazıp sordum. Bulamadık dediler. Bu hafta, Yaşar'dan aldığım mektubta, Süleymân'dan öğrendiklerini bildirdiler. Ben de şu satırlarımı yazarak, kalbim ferahladı.
Balıkesir'deki hâfız denilen kimsenin sözleri küfürdür. Bin sene evvel kâfirlerden de aynı şeyi söyleyenler vardır. Evet, bütün tabîat kuvvetleri melekler vâsıtası ile oluyor, ya'nî meleklerin eseridir. Melek kuvvet değildir, kuvvet sâhibidir.
Kâinat, Allahü teâlânın sıfatları değildir. Sıfatlar kadîmdir. Kâinat yok iken sıfatlar vardı. Kâinat yok olunca da sıfatlar yok olmaz. Kıyâmet ikidir. Küçük kıyâmet, insanın ölmesidir. Ya'nî İnsan ölünce kıyâmet hayâtı başlar. Mezar, Cennet bağçesi veyâ Cehennem çukurudur. Cehennem ateşini anlatan âyet-i kerîmeler ve hadîsler çokdur. Karâmıtî mezhebindeki kâfirler, buna mânevî diyor. Hâfız diye geçinen bu herif kâfirdir, zındıkdır.
Bayram-ı şerîfinizi tebrîk eder, gözlerinizden öperim.
Hilmi
Yâdigâr mektûblar 66. mektûb
Ve aleyküm selâm kıymetli kardeşim [Ali İhsan Göksaltık]
Mektûbunuzu okumak değil, o mübârek yazılarınızı görmek bile insana ferâhlık veriyor. Yüzlerce imtihân kağıdları arasında sizlerin mektûbu, karanlık gecedeki parlak yıldızlar gibi câzib ve zevkli oluyor. Binlerle kişi bir diri insanı bağıra çağıra mezara gömerken, birkaç dânecik akıllı ve vicdanlı kimse bu hâli görüp bu zulme, alçak harekete figân etmiş gibi, bugünki şümullü zulm zulmetini, nuru, hakîkati ve ma'rifeti görmemek isteyenleri görüp his eden akıl ve vicdan sâhibleri de pek az ve hattâ yok gibidir. Zulm, irtidâd sel gibi akıyor ve her şeyi önüne almış sürüklüyor. Pek nâdir bahtiyârlar bu girdabdan, felâketden kurtulmakdadır.
Bu sene Ramezân-ı şerîfi [Erzincan'da] yalnız, mahzûn ve garîb olarak karşılıyorum. Cenâb-ı Hak hepimizi hakîkî garîbler hakkındaki müjdelere kavuşdursun. Şu anda rûhum sâkin, râkid [durgun] deryâ gibi hareketsiz, ıssız, sessiz bir haldeyim. Cenâb-ı Hak kendi muhabbeti ve sevdiklerinin aşkı ve sevgisi ile kalbimizi harekete getirsin.
1- Sabah nemâzı kılarken güneş doğarsa nemâz kabûl olmaz. Cemâ'ate yetişmiş olmaz. Bir saat sonra iâde edilir.
2- Sabah nemâzının farzından sonra kazâ nemâzından başka nemâz kılmak câiz değildir. Mekrûhdur. Bunun için sünnet kılınmaz.
Yâdigâr mektûblar 65.mektûb
Bu iki mektûb Kuleli'den Ali İhsan Göksaltık'a Arabî harflerle yazılmıştır.
Ve aleyküm selâm kıymetli Ali İhsân
Güzel yazılarınız ile süslenmiş olan kıymetli mektûbunuzu seve seve ve tekrar tekrar okudum. Saf kalbinizden, temiz rûhunuzdan çıkan cümlelerinizi okurken hem sevindim, hem de Cenâb-ı Hakka şükrler eyledim ve selâmetinize duâ eyledim. Cenâb-ı Hakkın hıfz ve himâyesinde olmanıza yine duâ etmekdeyim. Siz de her an Cenâb-ı Hakka şükr ediniz. Ne büyük ni'metdir ki Cenâb-ı Hak bu zulmet-i küfr ve tûfan-ı gaflet içinde sizleri nûr-ı îmân ile tenvîr eyledi [iman nuru ile aydınlattı]. Kendi muhabbeti ve sevdiklerinin muhabbeti ile kalbinizi nurlandırdı. Hele müsâid zemân ve fırsat ihsân eylemesi herkese nasîb olmayan ayrıca bir ni'metdir. Siz de bu ni'meti biliyor ve şükrüne gayret ediyorsunuz. Bu da diğer bir devletdir.
Melekleri, cins-i lâtîf-i nûrânî diye ta'rîf buyurmuşlardır. Nûr,cism değildir. Cismin sıfatı ve hâssasıdır. Meleklerin varlığını inkâr eden kâfir olur. Cism olduklarına inanmayan kâfir olmaz ise de ehl-i sünnetden ayrılmış olur. Lâtîf, görünmez demekdir. O halde cin ve melek lâtifdirler; fakat cin, zulmânîdir, melek nûrânîdir. Bu fark insan ile hayvan arasındaki fark gibidir. Melekler yemez, içmez; cinler yer içer ve çoğalır, melekler çoğalmaz.
Yemîn, Cenâb-ı Hakkın ismi ile ve sıfatlarının ismi ile olur. Bunlara delâlet etmek üzere şerî'atde kullanılan muayyen kelimeler ile olur. Sualinizdeki yemin olmaz.
Yensuru'dan unsur olur. Yadribü'den ıdrib olur. Eliflerin hareketi ikinci hece'nin harekesine tâbi' olmuşdur. Fesâhat böyle îcâb eder.
Hepinize selâm ve duâ eder duâlarınızı beklerim kardeşim.