- Ehl-i Beyt sevgisi, seâdet sermâyesini mucibdir. Zirâ bu muhabbetin [sevginin] sekerât [can verme] zamanında hüsn-i hâtemeye çok fâidesi vardır.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)
- Ehl-i Beyt sevgisi, seâdet sermâyesini mucibdir. Zirâ bu muhabbetin [sevginin] sekerât [can verme] zamanında hüsn-i hâtemeye çok fâidesi vardır.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)
Evâ'ilde ya'nî Asr-ı Se'âdet'den sonraki zemânlarda İmâm-i Hasen Efendimiz'in ve İmâm-i Hüseyn Efendimiz'in "radıyallâhü anhümâ" mübârek nesllerinden Mutayyir isminde bir zât vardı. Bu zât, vefât ettiğinde,insânlar o zemânın büyük âlimlerinden birine giderek "Müteveffâ,fâsık idi. Cenâze nemâzını kılalım mı?" diye sormuşlar. O âlim de "Böyle fâsıkın nemâzı kılınmaz!" diye cevâb vermiş. Bu âlim, o gece rü'yâsında Rasûlullâh Aleyhissalâtü Vesselâmı görmüş. Yanına gideceği esnâda Fâtımetü'z Zehrâ "radıyallâhü anhâ" ona yüzünü çevirmiş. Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz de {Benim, ümmetimde bu kadar hakkım yok mudur ki, Mutayyir gibi bir evlâdımı bana bağışlamadılar ve kusuruna baktılar!} buyurmuş.
Fâsık dahî olsa, Sülâle-i Tâhire'ye ya'nî Rasûlullâh Aleyhissalâtü Vesselâm'ın mübârek soyundan olanlara muhabbet etmek lâzımdır.
... Bize lâyık olan, onları ancak Rasûlullâh Aleyhissalâtü Vesselâm'ın mübârek soyundan oldukları için sevmektir. Çünki bu sevgi, farzdır ve Allâhü Teâlâ'nın emri iktizâsındandır. Âsî, günâhkâr olanlarını da sevmek lâzımdır.
(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)