Mahdûmâ; hayret edecek bir şey yoktur. Dinde kesin ve tevâturle bildirilmiş olanlara kat'î ve kesin olarak inanmak lâzımdır ve bu tür sözleri zâhirden [görünüşten] çevirmek lâzımdır veya Allah bilir demeli, icmâ'lı olan itikada şübhe karıştırmamalıdır. Allahu Teâlâ, Âdem aleyhisselâmı kendi kemâlâtı ile süsledi ve kendi sıfatları ile sıfatlandırıp mükemmel bir ayna yaptı. Böylece Âdem aleyhisselâmla Hak teâlâ arasında bir nevi ortaklık ve benzerlik hâsıl oldu, her ne kadar bu benzerlik isimde, bu ortaklık hakîkatta değil,sûrette olsa da. Meselâ mümkinin [mahlûkun] ilmi Vâcib teâlânın ilmi yanında ne kadardır ve kudreti Hak Teâlânın kudretine göre ne sayılır. Diğer sıfatlarda hep böyledir. İşte bu sûrî benzerlik ve ismî münâsebet sebebiyle mecâz ve benzetme olarak Allahu Teâlâ Âdem'i kendi sûretinde yarattı denilebilir. Kendi sûretinde, sözünde ince bir latîfe vardır ve sanki imâ ediliyor ki, bu ortaklık ve benzerlik, hakîkatta değil, sûret ve isimdedir. Zirâ mümkinde bulunan kemâller ve sıfatlar, Hak Teâlânın sıfat ve kemâlleri yanında, eserlerin farklılığı sebebiyle, sanki başka bir hakîkate sâhibler ve mahiyyetleri muhteliftir. Ortaklık sadece isim ve sûrettedir. Toprağın o temiz âlemle ne alâkası, benzerliği olur ki!
Kaynak: (Mektûbât-ı Ma'sûmiyye
3.cild,16.mektûb)
Muhammed Ma'sûm Fârûkî "kuddise sirruh"