Fıkıh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fıkıh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Erkek ve kız çocuklarının erginlik yaşına girmesi ne zamandan itibaren başlar?

 Sual: Erkek ve kız çocuklarının erginlik yaşına girmesi ne zamandan itibaren başlar?


Cevap: Bu konuda Mecellenin dokuzyüzseksen altıncı maddesinde deniyor ki:


“Sinn-i büluğun mebdei yani bülüğ çağının başlaması, erkekte on iki ve kızda dokuz yaşları doldurmaktır. Müntehâsı yani sonu ise ikisinin de onbeş yaştır. Onbeş yaşını ikmal edince, tamamlayınca bâliğ sayılırlar.”

Kadının yalnız seyahat etmesi

 Kadının yalnız seyahat etmesi

Kâdîhânda deniyor ki: “Kadın, salih cemaat ile sefere gidebilir.” Bu kavil, zaruret hâlinde caiz olur.


Sual: Müslüman bir hanım, yalnız başına dinen sefer mesafesinde olan bir yere gidebilir mi?


Cevap: Bu konuda Berîka ve Hadîka kitaplarında deniyor ki:


“Hür kadının, zevci veya ebedî mahrem akrabasından biri yanında bulunmadan, yalnız veya başka kadınlarla yahut akıl, baliğ ve salih olmayan mahremi ile üç günlük yola gitmesi üç mezhebde haramdır. Şâfii mezhebinde, kadınlar ile mahremsiz olarak, farz olan hacca gidebilir. Bir veya iki erkeğin sefere gitmesi mekruhtur. Üç erkeğin gitmesi mekruh olmaz. Dört erkeğin gitmesi ve içlerinden birini emir, başkan seçmeleri sünnettir.”


Hindiyyede, Tahtâvî, Dürr-ül-muhtâr ve Dürr-ül-müntekâda deniyor ki:


“Kadın, mürâhık olan, yani büluğa yaklaşmış, oniki yaşındaki mahremi ile sefere gidebilir.”


Oniki ve dokuz yaşlarını doldurup da, baliğ olmamış çocuğa Mürâhık denir.


Kâdîhânda deniyor ki:


“Kadın, salih cemaat ile sefere gidebilir.” Bu iki kavil, zaruret hâlinde caiz olur.

Mezhepsiz olmamak için Hanefi mezhebinin hükmüne uyarak imam arkasında Fatiha okumadım

 ***İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyor ki: 

Namazda kıraat farzdır ve hadis-i şerifte (Fatihasız namaz olmaz) buyuruluyor. Neden Hanefilerin, hakiki kıraati [cemaatin hepsinin okumasını] bırakıp, kıraati hükmiye [İmamın okuyup, cemaatin susmasına] karar vermelerinin sebebini tam anlayamadım. İmam arkasında sükut etmeye dair açık bir delil bulamadım. Buna rağmen, mezhebime uyarak imam arkasında Fatiha okumadım. Çünkü, delili zayıf diye, mezhebimin hükmü ile amel etmemenin ilhad olduğunu biliyordum. Mezhepsiz olmamak için Hanefi mezhebinin hükmüne uyarak imam arkasında Fatiha okumadım. Nihayet Allahü teâlâ, mezhebe uymanın bereketi ile, Hanefi mezhebinde imama uyan cemaatin kıraati terk etmelerindeki hakikati izhar eyledi. İmam, sanki cemaatin dilinden okuyor. Bu şuna benzer: Bir köy halkı, köyün ortak bir meselesi için, köylünün tamamı kaymakama gitmez. Birkaç kişilik bir heyet seçerler. Bu heyetin hep bir ağızdan meseleyi anlatmaları da doğru olmaz. İçlerinden birini, temsilci seçerler. Temsilci, istekler aynı olduğu için, hepsinin dili ile ihtiyaçlarını arz eder. Kendilerine temsilci kabul ettikleri bu kimse, onların adına konuşur. Seçilen bu temsilcinin hepsinin adına ihtiyaçlarını arz etmesi şeklinde olan, cemaatin hükmi konuşması, onların hakiki konuşmalarından daha iyidir. İmam ile cemaatin hâli de böyledir.

 (Mebde ve Mead f.30)

Tefsir ve hadisten din öğrenilmez

 Tefsir ve hadisten din öğrenilmez.Çünkü tefsir ve hadisi anlayamazsınız. Hatta yanlış anlayıp mâzallah sapıtabilirsiniz. Ehl-i sünnet âlimleri, tefsir ve hadisten anladıklarını, bizim gibi din cahillerine, açık, kolay öğretmek için, binlerce (İlmihâl) kitabı yazmışlardır. İslamiyet’i doğru öğrenmek için, o ilm-i hâl kitaplarını okumaktan başka çare yoktur.

(Emir Hüsrev Dehlevi “rahmetullahi aleyh”)

Harama güzel demek

 Ebu Nasr-ı Debbusi hazretleri, Kadi Zahireddin-i Harezmi hazretlerinden naklen buyuruyor ki:(Bir şarkıcıyı dinleyen veya herhangi bir haram işi gören kimse, haram olduğuna inanarak veya inanmayarak, buna, ne güzel dese, o anda imanı gider. (Müjdeci Mek. 266)

Depozit, Kapora ve Komisyon

Sual: Kiracıdan depozit almak ve bu depoziti kullanmak, depoziti Türk lirası olarak verip Türk lirası olarak almak caiz midir?
CEVAP
Kiracıdan depozit almak caizdir. Alınan bu depoziti daha sonra kiracının izni ile kullanmakta mahzur yoktur. İzinsiz kullanılması tahrimen mekruhtur, haramdır. Kiracı razı olursa, Türk parası olarak alıp Türk parası olarak iade etmek caizdir. Fakat birkaç sene sonra Türk lirasının değeri düşer. Değeri düşmüş parayı kiracıya verirken biraz düşünmek gerekir. Bunun için depozitleri altın olarak vermek çok iyi olur. Fazla bir kayıp söz konusu olmaz.

Depozito, emanet demektir. Emaneti de izinsiz kullanmak caiz olmaz. Bunun gibi, filancaya götürmek üzere emanet bir kilo elma alan kimsenin, verenin rızası olmadıkça, onları yiyip de, daha kalitelisinden alarak başka elmaları götürmesi caiz olmaz. Emanete hıyanet etmiş olur.

Sual: Evimi sattım. Satın alan şahıs, kapora da verdi. "Birkaç gün sonra gelir paranın tamamını veririm" dedi. Bir ay geçtiği halde gelmedi. Evi başkasına satmam caiz midir?
CEVAP
Alıcı sözünde durmadığı için evinizi satarsınız. Gelince kaporasını da verirsiniz.

Sual: Bazı simsarlar, alnı terlemeden komisyon alıyor. Sadece aracılık yapıyor. Bunların aldıkları para haram olmuyor mu?
CEVAP
Tellal [Komisyoncu], mal sahibinin izni ile, malı kendi sattığı zaman, komisyon ücretini satıcıdan alır. Müşteriden bir şey istemez. Çünkü hakikatte malı satan kendisidir. Burada tüccarlar arasındaki âdete bakılmaz. Eğer komisyoncu, satıcı ile müşteri arasında aracılık yapıp, malı, satıcı bizzat kendisi satarsa, komisyon ücretini, âdete göre, satıcı veya müşteri veya her ikisi ortaklaşa verir. (Redd-ül Muhtar)

Komisyonculuk kötü bir meslek değildir. Beden işçileri terleyebilir. Fikir işçilerinin alnı terlemiyor diye kazandıkları haram olmaz. Kimi çalışmadan da terler. Ter akıtmak ölçü değildir.

Sual: Emlakçı vasıtası ile gayri menkulü satılığa çıkarıp, alıcı çıkınca, komisyon vermemek için, satıştan vazgeçildiği söylense caiz mi?
CEVAP
Hayır, hak geçer.

Komisyon almak
Sual: Özel ders veren bir arkadaşın, kendisine bulduğumuz her öğrenci için, bize vereceği komisyonu almamız caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caizdir.

İşe almak için komisyon
Sual: Özel bir iş yerine girebilmem için, bir tanıdık, (Ben patronu tanıyorum, eğer bana üç aylık maaşını verirsen, seni işe aldırırım) dedi. Bu, caiz olan komisyona girer mi? İşsiz ve zor durumda olduğum için, bu teklifi kabul etmem caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir. Din kitaplarında, (Dinini, malını ve canını korumak ve hakkını kurtarmak için, bir şey vermek caiz olur) deniyor.

Hava parası almak
Sual: Kiralanan dükkân için hava parası istendiği oluyor. Dinimize göre de hava parası vermek caiz olmadığına göre, istenen parayı verip dükkânı tutabilmek için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Dükkânı tutmak gerekiyorsa, para vermek zorundaysa, mesela dükkân sahibinin eski bir sandalyesini, vereceği hava parası kadar fiyata satın alabilir. Buna da imkân yoksa, parayı verip dükkanı tutar. Hava parası verene değil, alana günah olur.

Kapora vermek
Sual: Kapora verme işi, daha çok ev veya araba satarken oluyor. Satıcı, (Bize kapora ver ki, evi veya arabayı başkasına satmayalım) diyor. Alıcı daha ucuz ev veya araba bulunca satıştan vazgeçiyor. Aldığı kapora satıcıya helâl olur mu?
CEVAP
Yapılan satış sözleşmesini, tek taraflı olarak alıcı da, satıcı da bozamaz. Bozarsa bozması geçerli olmaz. Tek taraflı bozulmuşsa sözünde durmamış olur. Günaha girer. Kapora geri verilir. Her iki tarafın rızasıyla sözleşme bozulmuşsa, yine kapora iade edilir. Sözleşmeden vazgeçtiği hâlde, kaporayı vermemek haram olur.

Kaynak: Dinimizislam.com

Tecessüs etmek (Araştırmak)

Sual: Bir arkadaş, Avrupa’da bize misafir oldu. Yemek yerken, önce yemeği kokladı. Domuz yağı var mı diye kokladım, yokmuş dedi. Buna çok üzüldüm, kalbim kırıldı. Beraber namaz da kılmıştık, bana hüsnü zan etmesi gerekmez miydi? Yoksa, böyle araştırmak dinin emri midir?

CEVAP

Böyle araştırma yapmak dinin emrine aykırıdır. Güya bunu din gayretiyle yapıyor. Böyle yapmak haramdır. Bunun için her müslüman önce dinini doğru yazılmış ilmihal kitaplarından öğrenmeli, fıkıh ilmini öğrenmeli. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]


İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:

(Yiyecek ve içeceklerde şüphe edip yememek, takva değil, vesvesedir. Dinimiz, “Haram olduğu bilinmeyen şeyleri yiyin” der. Resulullah efendimiz, müşrikin; Hazret-i Ömer Hristiyanın testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrı müslimlerin verdiği suyu içerdi. Halbuki pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise ekseriya pis olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara rağmen, necis olduğunu kesin bilmedikleri için, vesvese etmeyip; et, peynir gibi gıdaları alıp yerlerdi.) [İhya]


Resulullah efendimiz, bir Yahudinin yağlı yemeğini temiz mi diye sormadan yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamuru su ile mi, yoksa şarap ile mi yoğruldu diye sormadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, araştırmanın gerekmediğine birer delildir. (Berika)


Tecessüs etmemeli. Suizanda bulunup da ona kötü gözle bakmamalı! Çünkü suizan haramdır. Kusurları da gizlemeli, açığa vurmamalı. Müslümanı incitmemeli. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Hiçbir insanın kalbini incitmemelidir! Kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Bir hadis-i şerif meali:

(Bir müslümanı incitmek, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R.Nasıhin]


Şu hususlarda da tecessüs etmemeli yani araştırmamalı:

1- Kaplama veya dolgusu olup olmadığını, varsa, Maliki’yi veya Şafii’yi taklit edip etmediğini sormak caiz değildir.


2- Bu malı nereden aldın demek caiz olursa da, sorunca o kimse incinirse, sormak haram olur. O halde, güzellikle sormalı. İkram ettiği şey şüpheli ise, bir bahane ile yememeli. Çaresiz kalırsa, incitmemek için yemeli, başkasına da sormamalı. Çünkü, kendisi işitirse daha çok üzülür. Tecessüs, gıybet ve suizan olur ki, hepsi haramdır. Resulullah efendimiz misafir olduğu zaman, ne verseler kabul buyururdu. Nerden aldınız diye sormazdı. Hediye de kabul eder, sormazdı.


3- Muhtaç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibadet etmek caizdir. Bunun için, çalışmayıp ibadet edene suizan ve tecessüs etmemelidir. İkisi de haramdır.


4- Söz taşıyanın verdiği haberi tecessüs etmemeli yani araştırmamalı. Çünkü tecessüs haramdır.


İyi niyetle kusur araştırmak

Sual: Bir hadiste, (Başkalarının kusurlarıyla meşgul olanın ibadetleri kabul olmaz) buyuruluyor. İbadetle kusur araştırmanın ilgisini anlayamadım. Ben bazı kimselerin mailine girip, yanlış işler yapıyorsa ikaz etmek için kimlerle mailleşiyor diye araştırıyorum. Emr-i maruf niyetiyle yapılan bu araştırmanın ibadetlere ne etkisi olur?

CEVAP

İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Tecessüs haramdır) buyuruyor. Tecessüs, birinin işlerini araştırmak demektir. Bu durum âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle yasaklanmıştır. Bir hadis-i şerif:

(İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin!) [Müslim]


O kişinin kusuru olsa da, bakmamak ve görmemek lazımdır. Kur'an-ı kerimde de, (Birbirinizin kusurunu araştırmayın!) buyuruluyor. (Hucurat 12)


Tecessüs eden, yani başkalarının yaptığı işleri öğrenmeye kalkan, onların kusurlarını araştıran, kendi kusurlarını göremez. Kendini onlardan üstün görür. Ucba ve kibre düşer. Hangi haram olursa olsun, haram işleyenlerin ibadetleri sahih olursa da, kabul olmaz, yani o ibadetlerine sevab verilmez. Onun için emr-i maruf niyetiyle de olsa, hiç kimsenin ne yaptığıyla uğraşmamalıdır.

Kaynak: Dinimizislam.com

Seravil, şalvar değildir

Sual: Peygamberimiz, bizim bildiğimiz şalvarı hiç giymiş midir? Giymemişse bazı kimseler giydiğini nasıl iddia edebiliyor?

CEVAP

Araplar şalvar giymediği gibi, Peygamber efendimiz de giymemiştir. Bazı kimselerin iddiası, seravil kelimesini yanlış olarak şalvar diye tercüme etmekten ileri geliyor. Nitekim cilbab kelimesini de çarşaf diye tercüme edenler olmuş, erkeklerin de çarşaf giydiği gibi gülünç iddialarda bulunulmuştur. Seravil, iç donu demektir. Çoğulu seravilat’tır.


Peygamber efendimizin izar giydiği, seravil giymediği muteber eserlerde bildirilmektedir. Baki efendi tarafından tercüme edilen Mevahib-i ledünniyye isimli muteber eserde deniyor ki:

Fahri kâinat efendimizin, seravil denilen iç donu giydiği hususunda ihtilaf edilmiştir. Çünkü o zaman izar giyerlerdi. Seravil Arap kıyafeti değildi. Bazı âlimler, Fahri kâinat efendimizin seravil giymediğine kesin olarak hükmetmişlerdir. İmam-ı Nevevi, Tehzibül esma kitabında, (Hazret-i Osman, asla seravil giymedi, ancak, şehit olduğu gün giymişti) demektedir.


Eshab-ı kiram, Resulullahın sünnetine uymak için can atarlarken, Hazret-i Osman’ın o gün hariç, seravil giymemesi, Fahri kâinat efendimizin giymediğine delalet eder dediler. Hazret-i Osman’ın o gün giyinmesi de kerametine delildir. Olay günü giyinmesi, seravilin izardan daha iyi örtücü olduğu içindir. Bununla beraber, Ebu Ya’la, zayıf bir senetle, Fahri kâinat efendimizin giymek için bir seravil satın aldığını bildirmektedir. Şifa haşiyesinde, (Peygamber efendimizin seravil giymesi ile ilgili ifade, kalem hatasıdır) denmektedir.


Mevahib-i ledünniyye’deki bu ifadeler gösteriyor ki, Peygamber efendimiz seyrek de olsa, seravil giymiştir. Bu seravil, iç donu demektir. Bildiğimiz şalvarlarla bir alakası yoktur. Osmanlı, seravil de, şalvar da giymiştir. Elbise şekli sünnet-i zevaiddir, mubah âdetlere uymakta mahzur olmaz. Osmanlı şalvar giymekle sünnete muhalif iş yapmış değildir. Âdet olan yerlerde şalvar giyinmek iyidir.


Seravil [iç donu] hakkında bildirilen hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:

(Ümmetimden seravil giyen kadınlara, Allah rahmet eyleye. Ey insanlar kendinize seravil edinin. Bu tesettür için çok elverişlidir ve kadınlarınız da dışarı çıkarken bununla korunsun.) [Bezzar, İbni Adiy, Abdürrezzak, İ. Rafii, İ. Asakir]


(Arz [yer yüzü], seravil ile namaz kılanlara istigfar eder.) [Deylemi]


(Ehl-i kitaba muhalefet edin, seravil ve izar giyinin.) [İ. Ahmed, Taberani]


(İhramlı kimse izar bulamazsa seravil giyer. Nalın bulamazsa topuksuz mest giyer.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, Ebu Davud, İ. Ahmed, Taberani]


(İhramlı; kamis, imame, seravil, bornoz ve mest giymesin, nalını olmayan, topukları kesik mest giyebilir.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai, Tirmizi, İ. Malik]


Kamis = gömlek,

imame = sarık,

nalın = pabuç demektir.

İzar, belden altını örten;

rida ise, belden yukarısını örten giysidir.

İhramın da alt kısmına izar, üst kısmına rida denir. İzar, bir cins peştamal, rida ise bir cins gömlektir.

Kaynak: Dinimizislam.com

Çarşaf, sarık giymek, sakal bırakmak

Sual: Âdetle ilgili sünnetleri yapmamak günah mı?

CEVAP

Sünnetler, âdetlerle ilgili olup olmama bakımından ikiye ayrılır:

Sünnet-i hüdâ, ezan ve ikamet okumak gibi, İslam dininin şiarıdır. Başka dinlerde yoktur.


Sünnet-i zaide, çoğul olarak sünnet-i zevaid denir. Resulullahın kılık kıyafeti, elbise giyiş şekli, yemek yiyiş tarzı, yürüyüşü, yatışı, vasıtaya binişi, bir işe sağdan veya soldan başlaması, saç şekli, sarık sarma şekli gibi âdetleridir. (Hadika)


Resulullahın âdetlerle ilgili sünnetlerine uymak da büyük şeref ve çok sevaptır. Ama yapmamak günah hatta mekruh değildir. Mesela Peygamber efendimiz deveye binerdi. Deveye binmemek günah veya mekruh bile değildir. Arapların âdeti olarak mübarek topuklarına kadar uzun gömlek [entari] giyerdi. (İbni Asakir)


Bugün Arap denilen insanların çoğu entari giymektedir. Türkiye’de ise âdet olmadığı için erkekler entari giymemektedir. Sünnet-i zaide olduğu için entari giymemek günah ve mekruh değildir. Sarıkla gezmek de âdeti idi. Kâfirleri de sarıklı idi. Hadis-i şerifte, (Sarık Arapların tacıdır) buyuruldu. (Beyheki)


Sakal da âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi. Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi’nin rivayet ettiği (Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet olduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül Muhtar)


Bahr-ür-raık’da, (Erkeklerin sarkan saçlarını büküp fitil yapmaları mekruh olur. Çünkü, fitil yapmak, bazı kâfirlere benzemek olur) buyuruldu. Demek ki kâfirlerin âdetlerine benzediği için yasaklanan şeyi yapmak bile haram değil, mekruh oluyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Müşriklere benzemeyin, bıyığınızı kısaltın, sakalınızı bırakın.) [Nesai]


(Mecusiler bıyıklarını uzatır, sakallarını kısaltır. Onlara muhalefet edin, bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatın!) [İ. Hibban]


(Namazı nalın ile kılın ki Yahudilere benzemeyin!) [Hakim]


(Nalını olmayan, mest giysin!), [Müslim] [Nalın, terliğe benzer ayakkabı]


Bahr-ür-raık’ın ifadesine göre, bu hadis-i şerifler, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın mekruh olduğunu bildiriyor. Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Yahudi ve Hristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!) [Müslim]


(Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba muhalefet edin!) [İ.Ahmed]


Eshab-ı kiramın kimi boyadı, kimi boyamadı. Çünkü, bu âdetteki emre ve yasağa uymak vacip değildir. Burada, o şehrin âdetine uyulur. (Hadika)


Eshab-ı kiram sakal kazımazdı. Çünkü, o zaman, sakal uzatmak Arapların âdeti idi. Ebu Cehil gibi birçok kâfir sakallı idi. [Eğer sakal ve sarık, âdete ait sünnet olmayıp, sünnet-i hüdâ, yani İslamın şiarı olsaydı, müşrikler müslümanlara benzememek için, hemen sarıklarını çıkarır ve sakallarını keserlerdi.]

Sünnet olan sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (K. Saadet)


Zevaid sünnetlerin açıklanması

Yukarıdaki yazımızda sakal bırakmanın zevaid sünnet olduğunu bildirmiştik. Hadis-i şerif ve fıkıh kitapları sakal bırakmanın sünnet olduğunu bildirirken, vacip veya İbni Teymiye gibi farz diyen, sünnete ve cumhuru ulemaya karşı gelmiş olur. Kâfirlere veya kadınlara benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak veya kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur. Kısa sakala sünnet demek bid’at olur. Sünnete önem vermezse, kâfir olur. Sünneti bir özür ile terk etmek caizdir. Peygamber efendimiz papaz ayakkabısı giymiştir. (Redd-ül Muhtar, Mevâhib)


Peygamber efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar giymek âdette bid’attir. Âdette bid’at olan şeyi yapmak günah değildir. Uçağa binmek de âdette bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin pantolon ve şalvar giymeleri günah olmaz. Peygamber efendimiz, bazen Rum, bazen Arap elbisesi giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kolları dar, Rum cübbesi giyerdi. (Mevâhib-i ledünniyye)


Bazı kimseler, nakli esas almadan, sakal kazımak kâfirlere benzeyeceği için haramdır diyorlar. Bu yanlıştır. Çünkü (Bir kavme benzeyen onlardandır) hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde küfür olur. Mesela haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek, saç uzatmak, uçağa binmek, masada yemek yemek, çatal kaşık kullanmak günah olmaz. Çünkü burada âdetteki sünnetlere uyulmamış olur.


Zevaid sünnetleri yapmamak günah olmaz ise de, bunu değiştirip, adına sünnet demek bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan, sarıkla gezmeyen kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğer ucunu da sol omuza veya öne sarkıtmak veya Sünnet diye çenede sakal bırakmak yahut kısa sakal bırakmak da bid’at olur.


(Müşriklere benzememek için sakalınızı uzatın) hadis-i şerifi var diye, sakal bırakmayana, müşrik denmez. Mubah olan âdetlerde kâfirlere benzemekte mahzur yoktur. (Hadika)


Sünneti zevaidi de beğenmeyen ve alay eden kâfir olur. Mesela bir kimse, (Peygamberimiz, kadınlar gibi entari giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider. Yahut sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakalı olana çember sakallı diyen kâfir olur. Çünkü Peygamber efendimizin yaptığı işleri yani sünnetini, beğenmemiş olur. Halbuki Allahü teâlânın bütün insanların en üstünü olarak yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberini beğenmemek, Allah’ı beğenmemek olur. (Niye böyle Peygamber gönderdin) demek olur. Allah’ı da, Resulünü de beğenmeyenin kâfir olacağı pek açıktır.


Ahir zamanda müslümanların fitneye sebep olmamak için dinlerinin gereklerini gizli olarak yapmaları emredilmiştir. Bunun için dar-ül-harbde veya zulüm görmemek, nafakadan olmamak, emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz, hatta lazımdır.


İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de, Resulullaha uymak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar.)


Sakal kazımak ve fitne

Sual: Dine hizmet için, fitneyi önlemek sakalı kazımak caiz deniyor. Bazıları da lazım diyor. Caiz dense bile, lazım demek, nasıl caiz olur?

CEVAP

Fitne nedir? İmam-ı Birgivi, Muhammed Hadimi ve Abdulgani Nablüsi hazretleri, fitneyi, (Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) diye tarif ediyorlar. Fitneye sebep olmak haramdır. Sakal bırakmak sünnettir. Harama sebep olmak haramdır. Haram işlememek için sünnet elbette terk edilir. Çünkü dinimizin emri böyledir. Vatani vazife için askere giderken bir çok sebep yüzünden saç ve sakal kesme zorunluluğu vardır. Kesmeyen ne olur? Ceza görür, bir zarara uğrar. Askerde, er, subay veya memur olarak görev yapsa oranın tüzüğüne uymadığı için elbette cezalandırılır. En az işinden ayrılır ki bu da bir zarardır. Yukarıdaki tarifte, zarara uğramanın da fitne olduğu bildiriliyor. Fitneye sebep olmamak için sünneti terk etmek sadece caiz olmakla kalmaz. Vacib, hatta farz olur.


Yaşanmış bir olay:

Sakallı cahil bir hoca, namaz kılan bir subaya, alaylı bir eda ile, (Niçin sakal bırakmıyorsun? Yoksa rızkından mı korkuyorsun? Allah başka yerden de sana rızk verir) diyor. Subay, (Rızkımdan korkmuyorum. Vatan, namus, din müdafaası için farz olan ilimlere çalışıyor, kâfirlerden, din ve vatan düşmanlarından üstün olma sebeplerini araştırıyorum. Din ve vatan düşmanlarının gelip, senin sakallarını yolmaması için sakal bırakmıyorum) diyor.


Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz. (Evlenmeyen bizden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine veya sakal sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi bile sakal konusunda Ehl-i sünnete uygun yazarak diyor ki: İbni Teymiye, (Müşriklere muhalefet edin, sakalınızı uzatın) hadisi sakal kazımanın haram olduğunu gösteriyor, dedi. Feth’de, Iyâddan alarak, mekruhtur, denildi. Mubah diyenler de oldu. Doğrusu, hadis, sakal uzatmanın vacib olduğunu göstermiyor. (Yahudi ve Nasara, sakal boyamaz. Siz onlara muhalefet edip boyayınız) hadisine bakarak, sakal boyamanın vacib olduğunu söyleyen âlim olmadı. Bu hadis, müstehab olduğunu göstermektedir. Selef-i salihin zamanında sakal uzatmak âdet idi. (El-halal vel-haram)


Sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak, çeneyi kazıyıp, yanaklar üzerinde uzatmak haramdır. Çünkü, erkeklerin kadınlara ve kadınların erkeklere benzemeleri haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımanın mekruh olduğu, Kimyâ-i saadet’te yazılıdır. Tekrar ediyoruz: Sünnet ile haram veya mekruh bir araya gelince haram veya mekruh işlememek için sünnet terk edilir.


Sual: Tercüme bir kitapta, sarığın ucunu sarkıtmanın Yahudi âdeti olduğu bildirilmektedir. Sarığın ucunu sarkıtmak, sünnet değil midir?

CEVAP

Kitabı tercüme eden bu kişi, dört mezhepte de haram olan bir hususa helal diyen, İbni Teymiyeci bir bid’at ehlidir. Kendi sözü muteber olmadığı gibi, tercümelerine de itimat edilmez. Resulullah efendimizin, sarık sardığı zaman ucunu iki küreği arasına uzattığı Sahih-i Müslimde bildirilmektedir. Sarığın ucunu, arkaya değil de, sağa, sola veya öne uzatmak sünneti değiştirmek olacağından bid’attir.


İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Bazı âlimler, sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmanın güzel olacağını söylüyor. Halbuki iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Sol omuz üzerine sarkıtmak bid’at olur. Bu bid’atin de sünneti açıkça yok ettiği meydandadır.) [c.1, m.186]


Peygamber efendimiz, peygamberliği bildirilmeden önce de, diğer Arablar gibi sarık sarardı. Yani sarık, kıyafet şeklidir. Buna (Sünnet-i zevaid) denir. Sünnet-i zevaidi hiç yapmamak günah olmaz. Fakat bunu değiştirip adına sünnet demek bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğerini de sol omuza sarkıtmak bid’at olur. Hadis-i şerifte ise, (Her bid’at sapıklıktır) buyurulmuştur. (M. Ledünniyye)


Sakal bırakmak da sarık sarmak gibi sünnet-i zevaiddir. Sünnet diye yalnız çenede sakal bırakmak sünneti değiştirmek olur, bid’at ve haram olur. Halbuki herhangi bir özürle sakal bırakmamak günah olmaz. Fakat sünnet diye, sünneti değiştirmek günah olur. Dinimizin her emrini değiştirmek böyle bid’at olur. Emri değiştirip yanlış yapmak, hiç yapmamaktan daha kötüdür. Bir kimse, namaz böyle kılınır diyerek çeşitli jimnastik hareketlerinde bulunsa, namaz kılmamaktan daha büyük günâh işlemiş olur. Dinin her emrini değiştirmek, yapmamaktan daha büyük felaket olur. (Hadika, Berika, Hâşiye-i Tebyin)


Şimdiki sarıklar

Sual: Din kitaplarında, (Resulullah, beyaz, bazen siyah tülbendi başına sarık olarak sarıp, ucunu bir iki karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığı 3,5 metre kadar uzundu. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız takke giyerdi) deniyor. Cüppesinin de önü kapalı olduğu bildiriliyor. Fakat bugünkü camilerde sarıkların ucu yok. Cüppeler de düğmesiz. Bunlar bid’at olmuyor mu?

CEVAP

Sarığın ucunu iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Ama Resulullah efendimizin ucu olmayan sarık kullandığı rivayeti de olduğu için, şimdiki sarıklara bid’at denmez. Evla olanı iki omuz arasına 1 - 2 karış uzatmaktır. Cüppenin, ceketin önünü iliklemek daha uygun olur. Düğmesiz olana bid’at denmez.


Taylasansız sarıklar

Sual: Sarığın arkaya sarkıtılan ucuna taylasan deniyor. Türkiye’de imamların sarıkları taylasansızdır. Bunlar bid’at mi oluyor?

CEVAP

Resulullah efendimiz, taylasanı olmayan kalensüve [başlık, takke] de giydiği gibi, sarığının altına da kalensüve giyerdi. Yemen malı takke de giyerdi. (İbni Asâkir)


Bunun için bugünkü imamların sarıklarına bid’at dememeli. Evla olanı ise, sarığın ucunu iki karış kadar iki küreğin arasına sarkıtmaktır. Birkaç hadis-i şerif:

(Sarığın ucunu sırtınıza doğru sarkıtın!) [Taberânî]


(Sarığınızın ucunu sarkıtın, çünkü şeytan sarkıtmaz. Böyle sarıkla kılınan iki rekât namaz, sarıksız kılınan yetmiş rekâttan efdaldir.) [Berika]


Resulullah, sarığının ucunu iki küreği arasına sarkıtırdı. (Tirmizî, Taberânî)


Resulullah'ın, siyah sarık giydiği ve ucunu iki omuzları arasına sarkıttığı da olmuştur. (Müslim)


Nâfi, Abdullah ibni Ömer hazretlerinin sarığını kürek kemikleri arasına sarkıttığını söylerdi. (Tirmizî)


Hazret-i Hüseyin’in torunu Muhammed bin Ali bildiriyor ki: Cabir bin Abdullah sarığının ucunu arkaya uzatmıştı. Bize imam olup, namaz kıldırdı. (Müslim, Ebu Davud)


Resulullah efendimiz, ekseriya beyaz, bazen siyah tülbendi sarık olarak sarıp, ucunu iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız fitilli takke giyerdi. (Herkese Lazım Olan İman)


İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmak bid’at, iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. (1/186)


Sarıkta, bu sünnete dikkat etmelidir.


Takke ve sarık

Sual: (Başı açık namaz kılmak, takkeyle kılmaktan daha iyidir, çünkü takke Yahudi âdeti) deniyor. Takkeyle namaz kılmak sünnet değil midir?

CEVAP

Takke, Yahudi âdeti değildir. Namazda başı örtmek sünnettir. Takkeyle, bu sünnet yerine gelir. Sarık sarılırsa, ayrıca müstehab sevabı da kazanılmış olur. Takkeyle namaz kılmak, sarıkla kılınan kadar sevab olmaz. Bunun için evde, takkeye bir tülbent sararak, yani sarık haline getirerek namaz kılmak daha çok sevab olur.


Eshab-ı kiram, (Resulullah sarıksız takke de giyerdi) buyuruyor. (İbni Asakir)


Resulullah ekseriya beyaz, bazen siyah tülbendi başına sarık olarak sarıp, ucunu bir karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız fitilli takke giyerdi. (Herkese Lazım Olan İman)


Her cilbab çarşaf değildir

Sual: Bazıları Kur’anda geçen cilbab kelimesine çarşaf diyorlar ve çarşaftan başka örtünün caiz olmadığını, çarşafla örtünmenin farz olduğunu söylüyorlar. Çarşaf Hristiyan rahibe kıyafeti değil midir? Çarşaf giyen onlara benzemiş olmaz mı? Çarşaf giymek bid’at değil midir?

CEVAP

Onların bilmediği önemli bir incelik var. O da şudur:

Çarşaf bir cilbabdır, ama her cilbab çarşaf değildir.

Her cilbabın çarşaf olduğunu bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur.


Çarşaf giymeye farz diyenlerin görüşleri indidir, asla ilmi değildir. Hiç bir muteber fıkıh ve tefsir kitaplarından delilleri yoktur. Kıymetli din kitaplarında buyuruluyor ki:


Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. Dinimiz kapanmayı emretti, ama belli bir örtü şekli bildirmedi. (Dürer-ül-mültekıte)


Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği bir elbise, bir gömlektir.


Zevacir ve Berika’daki iki hadis-i şerifin meali şöyledir:

(Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek gıybet olmaz.) [Beyheki]


(Cilbabı [gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar]


Bu hadis-i şeriflerde de, cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir.


Cilbabın dış örtü, dış kıyafet olduğu tefsirlerde de yazılıdır:

Cilbab, hımarın [tülbendin] üstüne örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsüdür. [Buna atkı da denir.] (Ebussüud tefsiri)


Cilbab, tek parça örtüdür. (Celaleyn)


Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsüdür. (Ruh-ul-beyan)


Cilbab, milhafedir. (Beydavi)


Cilbab, hımardan büyük örtü veya vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi)


Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış giysi. (Elmalılı)


Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A. Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay’ın meali)


Cilbab, milhafe, entari veya hımar. (El-Envar)

[Milhafe; dış örtü ki buna ferace de denir.]


Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri)


Nur suresinde, (Kadınlar, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi. Fıkıh kitaplarında cilbab dış örtü diyor. Bir örnek:

Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yemek, kisve [elbise] ve meskendir. Kisve [elbise] ise, hımar ve milhafedir. (Bahr) [Milhafe; dış örtüdür, hımar ise başörtüsüdür.]


Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür.


Çarşafa bid’at denmez, çünkü âdetteki değişiklik bid’at olmaz. Şalvar ve pantolon da böyledir. Otomobil uçak da böyledir. Bunlara itiraz etmeyip de, cilbaba çarşaf diye takılmak normal değildir.


Bıyık kazımak

Sual: Sünnete uygun olan bıyığı mazeretsiz kazımanın hükmü nedir?

CEVAP

Bid’attir. (Seadet-i Ebediyye)


Kirli sakal

Sual: Sünnete uygun sakal bıraksam, fitneye sebep olur. Kirli sakal bıraksam o da bid’at oluyor. Ama ben kirli sakalı çok seviyorum, bana da yakışıyor. Sünnet niyeti ile değil de âdet olduğu için kirli sakal bırakmamın sakıncası olur mu?

CEVAP

Âdet olduğu için de olsa, top sakal, keçi sakalı ve kirli sakal tabir edilen sakal biçimleri mekruh olur. Hele sünnet diye bırakılırsa bid’at ve haram olur.

Kirli sakal tabiri hoş. En azından sünnet olmadığı, temiz olmadığı anlaşılıyor.


Kirli sakal

Sual: Sünnete uygun olmadığı için, Vehhabiler gibi çenede sakal bırakana, keçi sakallı demek, mezhepsizler gibi bid’at sakal bırakana, kirli sakallı demek günah mıdır?

CEVAP

Hayır, günah olmaz. Asıl sünnete uygun olmayan sakala, sakal diye iltifat etmek günah olur. Bid’at sakallı, kirli sakallı demek caizdir. Sünnet olan sakalı hafife almak, mesela çember sakallı diye alay etmek haramdır, hatta küfür olur.


“Hiç yoktan iyi” demek

Sual: Bir iş tam yapılamasa da, bir kısmı yapılsa daha iyi olmaz mı? Mesela sünnet üzere sakal bırakmayan, az da olsa kirli sakal bıraksa daha iyi olmaz mı?

CEVAP

Birinci soru, günahlar için, kötü huylar için doğrudur. Günahın ne kadarı terk edilirse o kadar iyidir. Ama verilen örnek yanlıştır. Bir başkası da, (Abdestsiz namaz kılmak hiç kılmamaktan iyi değil mi?) diye sormuştu. Namaz kılmamak günahtır, abdestsiz kılmak ise daha büyük günahtır. Hattâ namazla alay olacağı için küfürdür.


Bu da ona benziyor. Sakal bırakmayan sünnet sevabından mahrum kalır. Sünnete uymak için kirli sakal bırakınca, bid’at işlenmiş olur, yani haram olur. Haram için (Daha iyidir) denmez.


Kirli sakal bırakmak

Sual: Bildiğiniz gibi, Ahmet Mekki efendi hazretlerinin sakalı sünnete uygunken, sakalıyla alay edenler olduğu için sakalını kısaltmıştı. Benim de sünnete uygun sakalım vardı. Benim sakalımla da alay edenler oldu. Temelli kessem sakalını kazıttı diye söyleyenler çıkacağı için, mecburen kısalttım. Bu sefer de, (Böyle sakal bid’attır, haram işliyorsun) diyorlar. Acaba kısa sakalı sünnet niyetiyle değil de, bir özürden dolayı bıraktığım için bid’at işlemekten kurtuluyor muyum?

CEVAP

Evet, sünnet niyetiyle bırakılmazsa bid’at olmaz. Ahmet Mekki Efendi hazretleri, tanınmış müftü idi. Sakalını kesmesi elbette uygun görülmezdi. Alay edilmemesi için de, kısaltmak zorunda kalmıştı. Bunu sünnet diye bırakmıyordu. Siz de sünnet diye bırakmazsanız bid’at ve haram olmaz. Seadet-i Ebediyye’de, (Kâfirlere veya kadınlara benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak veya tamamen kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur) deniyor. Demek ki, sünnet denmezse haram olmuyor, mekruh oluyor. Bid’at sakal için, sünneti ifa ediyorum denmezse, haram olmadığı açıkça bildiriliyor.


İslam Ahlakı kitabında da, (Dar-ül-harbde bulunan veya zulüm görmemek, nafakadan olmamak yahut emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz hatta lazım olur. Özürsüz olarak kısaltmak ve kazımak mekruh olur) deniyor. Buradan da bir özürle kısaltmanın veya kazımanın caiz olduğu anlaşılıyor.


Sünnet olmayan bir şeyi sünnet diye işlemek bid’attir. Mesela Aşûre günü, sünnet sanarak aşûre pişirmek bid’attir. Sünnet olmadığını bilerek, o gün bir tatlı yapmak niyetiyle aşûre pişirmek bid’at olmaz. Bu inceliği iyi anlamak lazımdır.


Sakalın ölçüsü

Sual: Sakalın uzunluğunun ölçüsü nedir? Dudaktan itibaren mi, yoksa çeneden itibaren mi bir tutamdır? Seadet-i Ebediyye’de iki kavil olduğu söyleniyor. Böyle bir şey var mı?

CEVAP

Sakalın uzunluğunun ölçüsü, alt dudaktan itibaren bir tutamdır. İki ayrı kavil yoktur. S. Ebediyye’de deniyor ki:


Sakalı sünnete uygun olmayan [yani çenedeki ile birlikte bir tutam uzun olmayan] kimse, bidat sahibi olur. (Cemaatle namaz bahsi)


Sakalın [çenedeki ile birlikte] bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim mubah dememiştir. Bir tutam, dört parmak genişliğidir. Çeneyi alt dudak kenarından avuçlayarak ölçülür. (Cuma namazı bahsi)


Sakalın, çenedeki ile birlikte bir tutamdan fazlasını kesmek vacibdir. (Kaza namazı bahsi)


İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: (Sakalı uzatın!) hadis-i şerifi, sakalı bir tutamdan kısa yapmayın ve kazımayın demektir. Sakalı bir tutam, yani 4 parmak eninde uzatmak sünnettir. Fazlasını kesmek de sünnettir. Bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim izin vermemiştir. Bir tutam, çeneyi alt dudak kenarından avuçlayarak ölçülür. (Ey Oğul İlmihali)


Sakalı bir kabza, bir tutam uzatmak sünnettir. Sakalı bir kabzadan kısa yapmak caiz değildir. Bir kabzadan fazlasını kesmek de sünnettir. Bir kabza, dudak kenarından, dört parmak eni kadar uzun olmak demektir. (Cennet yolu ilmihali)


Sakalı bir tutamdan kısa yapanın, sünneti yerine getirdiğini söylemesi bidattir. Bir tutam demek, sakalı alt dudak kenarından avuçlayıp, avuçtan taşan fazlasını kesmektir. (Kıyamet ve Âhiret)


Sakal kazımanın hükmü

Sual: (Tam İlmihal’de, sebepsiz, özürsüz sakal kazımanın haram olduğu yazılıdır) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?

CEVAP

Hayır, ne Tam İlmihal’de ne de başka muteber kitaplarda öyle bir şey yok. Sakal bırakmak, sünnet-i zevaiddir. Sünnet-i zevaidi terk etmek haram değildir. Bazı âlimlere göre tenzihen mekruhtur. Sakal zevaid sünnet değil, müekked sünnet bile olsa, sakalı kesmeye haram denmez. Hiçbir âlim, müekked sünneti bile, terk etmeye haram dememiştir. Sakal kazımaya haram demek, bütün kitaplara yapılan bir iftiradır.


Seadet-i Ebediyye kitabında deniyor ki:

Ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslümanın evinden çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabdır. Bunları tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Çünkü şekilde olan sünneti terk etmek olur. Bulunduğu yerin âdetine uymak için sakalı kazımak da, böyle tenzihen mekruhtur. (Cemaatle namaz bahsi)


Sakal bırakmak sünnet-i zevaiddir. (Sakalı uzatın, müşriklere benzemeyin!) ve (Yahudilere benzemeyin, namazınızı nalınla [çorapla, mestle] kılın!) hadis-i şerifleri, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın, mekruh olduğunu göstermektedir. (Cuma namazı bahsi)


Buhari’de yazılı hadis-i şerifte, (Yahudiler ve Hristiyanlar saçlarını, sakallarını boyamazlar. Siz onlara muhalefet edin, yani boyayın!) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, saç sakal boyamanın müstehab olduğunu gösteriyor. Sakal uzatmayı emreden hadis-i şerif de böyle olup, sakal uzatmanın vacib olduğunu değil, müstehab olduğunu bildirmektedir. Özürsüz sakal kazımak mekruhtur. (İslam Ahlakı)


Genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (Kimya-i saadet)


Şimdiki sarıklar

Sual: (Şimdiki imamların başlarına giydiği sarıklar, taylasansız olduğu için bid’attır. Sünnet olan, sarığın ucunu iki omuz arasına sarkıtmaktır) deniyor. Taylasansız olan yani ucu omuzlara sarkmayan sarıklar bid’at midir?

CEVAP

Hayır, bid’at değildir. Peygamber efendimiz sarıksız, sadece takke de kullanmıştır, sarığın ucunu sarkıtmadan da kullandığı olmuştur. Bu yüzden şimdiki sarıklara bid’at dememeli. İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi Silsile-i aliyye büyükleri, ucu sarkan sarıklar kullandığı için, taylasanlı sarık tercih ediliyor. Bu tip sarıkları kullanmak, ötekilerin bid’at olduğunu göstermez.


Dualı sakal

Sual: (Dua okunarak bırakılan sakalı kesmek haramdır) deniyor. Ben sakal bırakırken dua edildi. Şimdi askere gideceğim. Sakalımı kestirmem haram olur mu?

CEVAP

Haram olmaz. Sakal bırakırken dua okutmak diye bir şey yoktur; bu, sonradan çıkarıldı.


Sual: Dinimizin menetmediği âdetlerde, orada yaşayan insanlardan ayrı olarak farklı bir yol izlemek uygun olur mu?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Hadîka'da diyor ki:

“Mubahlarda, şehrin âdetine uymamak şöhret olur. Bu ise, tahrimen mekruhtur.”


Sual: Namaz kılarken, erkeklerin sarık sararak namazı öyle kılması şartı var mıdır?

Cevap: Başına beyaz sarık sarmak müstehabtır. Resûlullah efendimizin siyah sarık da sardığı "Ma'rifetnâme"de yazılıdır. Sarığının ucunu iki küreği arasına, iki karış uzatırdı.

Kaynak: Dinimizislam.com

İslamiyet 4 temel üzerine bina edilmiştir

 İslamiyet 4 temel üzerine bina edilmiştir. 

Edille-i şer'iyye. yani 1.Kur'an -ı kerim, 2.sünneti seniyye,3.icma-ı ümmet, 4.kıyas-ı fukaha .Bunların bildirdiklerinin ışığında dinimizi öğrenmek zorundayız . aksi sapıklık tır. bidat ehli olmaktır. sonuda küfre düsmektir. Aman dikkat.

Onun için cuma'dan sonra öğle namazını kılmak lazımdır

 Bundan 300 sene evvel din alimleri, cumanın şartları tam yerine getirilmediği için ahir zuhur namazını koymuşlar. Bu gün ise hiç getirilmiyor. Onun için cuma'dan sonra öğle namazını kılmak lazımdır. 

(Hüseyin Bin said hazretleri)

KEFİR

İnek ve deve sütlerinin mayalanmasından elde edilen tadı keskin alkollü bir içki.

Kısrak, inek ve deve sütleri mayalanıp tadı keskin olunca, müselles (ısıtılarak üçte ikisi uçurulan üzüm suyu) gibi olur. Birincisine kımız, ikincisine kefir denir. Her ikisi de bira gibi haramdır. (M. Âtıf Efendi)


Dini Terimler Sözlüğü #48

Cemaatin imama uymasının şartları

Cemaatle namaz kılarken, imama uymanın doğru olması için, on şart vardır.

Sual: Cemaatle namaz kılarken, cemaatin imama uyabilmesi için belli şartlar var mıdır, varsa bunlar nelerdir?

Cevap: Fıkıh kitaplarında, cemaatle namaz kılarken, imama uymanın doğru olması için, on şart bildirilmektedir ki şunlardır:

1-Namaza dururken, tekbiri söylemeden önce, imama uymaya niyet etmektir. İmamın kim olduğunu niyet etmek lazım değildir.

2-İmamın, kadınlara imam olmaya niyet etmesi lazımdır. İmamın erkeklere imam olmaya niyet etmesi lazım değildir. Fakat niyet ederse, kendisi cemaatin sevabına da kavuşur.

3-Cemaatin topuğu, imamın topuğunun gerisinde olmalıdır.

4-İmam ile cemaat, aynı farz namazı kılmalıdır. Vaktin farzını kılmış olan kimse, tekrar imama uyarsa, imam ile kıldığı nafile olur.

5-İmam ile cemaat arasında, kadın safı bulunmamalıdır. Kadınlar bir saftan az olup arada perde varsa veya alçakta yahut yüksekte iseler caiz olur.

6-İmamın kendisini görse, yahut sesini işitse, aradaki duvar, imama uymaya mâni olmaz. Arada kayık geçecek nehir ve araba geçecek yol mâni olur. Yolda veya nehirdeki köprüde iki saf imama uyunca, arkadakilerin de namazı sahih olur.

7-İmama uymanın sahih olması için, imamın veya müezzinin sesini işitmek yahut bunları görmek veya cemaatin hareketlerini görmek lazımdır. İşitmeye, görmeye elverişli penceresi olmayan duvar arada olmamalıdır.

8-İmam hayvanda, cemaat yerde veya bunun tersi olmamalıdır.

9-İmam ile cemaat, yapışık olmayan iki gemide bulunmamalıdır.

10-Başka mezhebdeki imama uyan cemaatin, kendi mezheblerine göre namazı bozan bir şeyin, imamda bulunduğunu bilmemesi lazımdır. Mesela, imamdan kan akması veya başının dörtte birinden az miktarını mesh etmesi, hanefi mezhebinde caiz olmadığından, böyle yaptığı bilinen bir Şafii imama uymak âlimlerin çoğuna göre caiz olmaz. Bu kavil sahihtir. Şafii imamdan kan aktığı görülse, sonra imam bir zaman kaybolup tekrar gelse, buna uyulur. Çünkü, o zamanda abdest almış olabilir. Hüsn-i zan etmek iyidir.

İslamiyet'in kaynağı dörttür

 "İslamiyet'in kaynağı dört şeydir, edille-i şer'iyye diyoruz. Bunlar; Kur'an-ı Kerim, sünnet, kıyas-ı fukaha, icma-ı  ümmet. Fakat bunlar bizim için değil. Bunlar müctehidler içindir. Bizim için İslam'ın temeli, kaynağı, Kendi mezhebimizin imamıdır "

(Hüseyin Bin said hazretleri)

Abdest ve uyku bahsi

 Uyumak. (Bir yere dayanıp uyusa, dayandığı şey alınınca düşecek gibi olursa bozulur.)


Ellerini çenesine dayayarak uyumak

Sual: Teşehhüddeki gibi oturup veya bağdaş kurup iki dirseğini iki dizi üzerine koyarak ellerini çenesine dayayıp uyumak veya taburede dirseğini dizine dayayıp uyumak abdesti bozar mı?

CEVAP

Evet, bozar.


Taburede otururken

Sual: Taburede oturup uyumak abdesti bozar mı?

CEVAP

Temkinli oturup uyunursa abdest bozulmaz.


Temkinli uyumak


Sual: Sandalye veya koltukta sırtımızı arkaya dayamadan, kollarımızı, dizlerimizin üstüne yaslayarak otururken uyumak bozar mı?


CEVAP

Temkinli olursa bozmaz. Temkinli olmak demek, abdestin bozulmaması için dikkatli olmak demektir. Dayandığı şey çekilince düşmezse temkinli uyuyor demektir, bozmaz.


Sual: Vehhabiler, Mekke’de yatıp uyuduktan sonra, kalkıp namaz kılıyorlar. Bunların mezhebinde uyumak abdesti bozmuyor mu?

CEVAP

Dört hak mezhepte de yatıp uyumak abdesti bozar. Vehhabiler, dört hak mezhebin dışında oldukları için öyle yapıyorlar. 

Uykunun abdesti bozmasında dört mezhebe göre bazı farklılıklar vardır:

Hanefî mezhebinde: Makatın gevşek olacağı bir hâlde, mesela yan veya sırt üstü yatarak veya dirseğine yahut bir şeye dayanıp uyumak abdesti bozar. Dayandığı şey çekilince düşmezse, bozulmaz. Namazda düşmeden uyumak abdesti bozmadığı gibi, namaz dışında dizleri dikip, başını dizlerine koyarak, diz çökerek, bağdaş kurarak, teverrük ederek uyumak da bozmaz.


Hanbelî mezhebinde: Her ne hâl ve şekilde olursa olsun, uyku abdesti bozar. Ancak az sayılan oturma ve ayakta durma hâlindeki hafif uyku abdesti bozmaz.


Mâlikî mezhebinde: Ağır uyku, kısa sürse de abdesti bozar. Yatsa da, otursa da, secde hâlinde olsa da, hattâ ayakta olsa da abdesti bozar. Kısa bir an olursa bozmaz.


Şâfiî mezhebinde: Eğer makatı yere yerleşmişse, uyumak abdesti bozmaz. Bunun haricindeki uyku şekilleri bozar.


Şu hâlde yatarak uyumak dört mezhepte de abdesti bozuyor. (Mezahib-i Erbaa, Mizan-ül Kübra, Hindiyye)


Demek ki, dayanmadan uyumak, sadece Hanefî’de bozmuyor. Onların yatıp uyuduktan sonra, kalkıp abdest almadan namaz kılmaları, dört mezhepte de caiz değildir.


Kaynak: dinimizislam.com

Abdesti bozan şeyler

Sual: Abdesti hangi hâller bozar, ana hatları ile abdesti bozan bu şeyler nelerdir?

Cevap: Vücuttan çıkan gaita, idrar, kan, ağız dolusu kusmak, arkasını bir şeye dayayıp uyumak, namaz içinde sesli gülmek, bayılmak, deli olmak, sarhoş olmak ve imanını gideren, küfre sebep olan bir iş yapmak veya bir söz söylemek. Bunların hepsi abdesti bozar.


Sual: Abdesti bozan şeyler özetle nelerdir?

CEVAP

Yedi şey abdesti bozar:

1- Önden ve arkadan çıkan şeyler, abdesti bozar. Yalnız, erkeğin ve kadının önünden çıkan yel, abdesti bozmaz. Bu, çok az kimsede olur. (Kulağa akıtılan ilaç, ağzından çıksa, idrar yoluna konan pamuk, ıslanıp düşse, kadınların rahme koyduğu ilaç, geri gelse abdesti bozar.)


2- Ağızdan çıkan necis şeyler. (Ağız dolusu kusmak, kan tükürmek bozar.)


3- Deriden kan ve irin gibi şeylerin çıkması. (Göz hastalığı sebebiyle, gözünden ağrıyla yaş akması, burnundan veya kulaktan gelen kan ve irinin dışarı çıkması bozar. Maliki'de ise bozmaz.)


4- Uyumak. (Bir yere dayanıp uyusa, dayandığı şey alınınca düşecek gibi olursa bozulur.)


5- Bayılmak. (Sarası tutarsa veya delirse abdest bozulur.)


6- Namazda kahkaha ile gülmek.


7- Mübaşeret-i fahişe, yani karı koca çıplak olarak avret yerlerini sürtünmek. (Başka yerlerine dokunmak şehvete sebep olsa da, Hanefi’de abdesti bozmaz.)


Mübaşeret-i fahişe

Sual: S. Ebediyye’nin abdesti bozanların yedincisinde, (Mübaşeret-i fahişe yani çıplak olarak, çirkin yerlerini birbirine sürtmek, erkeğin de, kadının da abdestini bozar) deniyor. Bazı kitaplar bozmaz diyor. Hangi kavli esas almalıdır?

CEVAP

Bu hususta iki ayrı kavil vardır. İbni Âbidin hazretleri bildiriyor ki:

Mübaşeret-i fahişede, ıslaklık olmasa da, mutemed olan, İmam-ı a’zam ile İmam-ı Ebu Yusuf’un, kavline göre abdest bozulur. İmam-ı Muhammed’e göre ise, ıslaklık yoksa abdest bozulmaz. El-Haik kitabının sahibi, İmam-ı Muhammed’in kavlini sahih kabul etmiştir. El-Bahr ve En-Nehir sahipleri ise, (Sahih olan, El-Hılye’nin naklettiği, İmam-ı a’zam ile İmam-ı Ebu Yusuf’un kavlidir) demişlerdir. (Redd-ül muhtar)


Bazı kitaplar, İmam-ı Muhammed’in kavlini esas almışlarsa da, Halebi, Dürr-ül-muhtar, Mizan-ül-kübra gibi kıymetli kitaplarda, Şeyhayn’ın kavlinin müftabih olduğu, bununla amel etmek gerektiği bildirilmektedir.


Böyle durumlarda ihtiyata riayet etmek elbette iyidir. Hattâ başka mezhepte bozar denilen şeyi yapmamak da müstehabdır. Mesela Şâfiî mezhebinde çıplak olarak hanımının veya yabancı kadının eline dokunmak abdesti bozar. Hanımına dokunan Hanefî’nin, meşakkat yoksa, yeniden abdest alması müstehab olur. Her zaman ihtiyatlı hareket etmek iyi ise de, meşakkat olunca, kendini zorlamayıp, ruhsatla amel etmek daha iyidir.


Fitil

Sual: Tam İlmihal’de, (Bir şeyin hepsi girip çıkarsa, abdesti de, orucu da bozar) deniyor. Erkeğin arkadan, kadının ön veya arkadan kullandığı fitil, abdesti ve orucu bozar mı? Bir de çubuklu bir aletle hap konuyor, bu farklı mı?

CEVAP

Gündüz oruç iken, içeri tamamen giren şey, orucu bozar. Fitil de bozar. Yarısı dışarıda kalırsa orucu bozmaz. Fitil içeri girdikten sonra, dışarı çıkarsa abdesti bozar. Fitil içeri girip çıkmazsa, abdesti bozmaz. Çubukla konan farklıdır; çünkü içeri girince, çubuğa az da olsa içeriden bir yaşlık bulaşır. Yaşlık, çubukla dışarı çıkınca abdest bozulur.


Dişteki kan

Sual: Dişim kanıyor. Tükürünce tükürükten fazla oluyor. Bazen ayda bir veya haftada bir burnum kanıyor. Elde olmadan gelen bu kanlar abdesti bozar mı?

CEVAP

Evet, bozar; ama Maliki mezhebi taklit edilirse, böyle elde olmadan akan kanlar semavi özür olduğu için bozmuyor. Yaradan çıbandan kan akması, basurdan kan gelmesi, elde olmadan idrar damlaması birer semavi özür oluyor ve Maliki’de abdesti bozmuyor. Onun için Maliki’yi taklit etmenizi tavsiye ederiz.


Tükürükteki kan

Sual: Tükürükteki kanın tükürükten çok olması, renk yönünden midir?

CEVAP

Evet.


Kan emilince

Sual: Sülük, tahtakurusu, sivrisinek gibi haşereler kan emse abdest bozulur mu?

CEVAP

Sülük, çok kan emerse, etrafa yayılıp abdesti bozar. Diğerleri bozmaz.


Sivrisinek

Sual: Sivrisinek soktuğu zaman abdest bozulur mu?

CEVAP

Bozulmuş olmaz.


Kan pıhtısı

Sual: Sümük içindeki kan pıhtısı abdesti bozar mı?

CEVAP

Kan pıhtısı abdesti bozmaz. Akan kan abdesti bozar.


Burundan gelen katı kan

Sual: Burundan katı kan gelmesi abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz.


Toplu iğnenin başı kadar

Sual: Toplu iğnenin başı kadar çıkan kan, abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz.


Özürlü olanın

Sual: Eldeki kandan özürlü olanın, ayağı kanasa, abdest bozulur mu?

CEVAP

Evet.


Yaradan su çıkınca

Sual: Kaşıdığımız yaralardan su çıkınca abdest bozulur mu?

CEVAP

Mayasıl, parmak arası pişinti, kabarcık, uyuz, çiçek suları ve yakı konulan yerden çıkan sular abdesti bozmaz diyen âlimler vardır. Zaruret halinde buna göre amel olunur. (Redd-ül-muhtar)


Sivilceden çıkan kan

Sual: Abdest alırken sivilcelerin kimi patlıyor ve çok uzun süre kan akıyor. Bunlarla ilgili abdest alırken nasıl hareket etmeliyim?

CEVAP

Kan işinin en kolay yolu Maliki mezhebini taklit etmektir. Maliki mezhebini taklit ediyorum diye kalbinizden geçirirseniz sivilcelerden çıkan kanlar abdestinizi bozmaz.


Renksiz su

Sual: Yaradan çıkan sarı su veya renksiz su abdesti bozar mı?

CEVAP

Yaradan ağrılı çıkan renksiz su, abdesti bozar. Ağrısız olarak çıkıyorsa, abdesti bozmaz. Ağrısız gibi, ağrılı çıkan renksiz suyun da, abdesti bozmayacağını bildiren âlimler olduğu için, uyuz, çiçek ve egzamalı olanların bu kavle uymaları caiz olur.


Toksinli su

Sual: Bazı hastalıklar için ayak altına Chi patche denilen Çin yakısı vuruluyor. Bu yakı, vücuttaki toksinleri emiyor. Yakı, çıkarıldığı zaman su ile ıslatmış gibi yamyaş oluyor. Sağlam deriden çıkan bu toksinli su, abdesti bozar mı?

CEVAP

Aynen ter gibidir, dört mezhepte de abdesti bozmaz.


İlaç dışarı çıkarsa

Sual: Deri altına enjektörle verilen ilâç, dışarı çıkınca abdest bozulur mu?

CEVAP

Bozulmaz. İlâçla birlikte kan da çıkarsa bozulur.


Kulağa damlatılan ilaç

Sual: Kulağıma damlattığım yağlı ilaç, ağzımdan ve burnumdan geldi. Abdestim bozuldu mu?

CEVAP

Kulağa damlatılan yağ, burundan çıkınca bozmaz, ağızdan çıkarsa bozar.


Ellerini çenesine dayayarak uyumak

Sual: Teşehhüddeki gibi oturup veya bağdaş kurup iki dirseğini iki dizi üzerine koyarak ellerini çenesine dayayıp uyumak veya taburede dirseğini dizine dayayıp uyumak abdesti bozar mı?

CEVAP

Evet, bozar.


Taburede otururken

Sual: Taburede oturup uyumak abdesti bozar mı?

CEVAP

Temkinli oturup uyunursa abdest bozulmaz.


Temkinli uyumak

Sual: Sandalye veya koltukta sırtımızı arkaya dayamadan, kollarımızı, dizlerimizin üstüne yaslayarak otururken uyumak bozar mı?

CEVAP

Temkinli olursa bozmaz. Temkinli olmak demek, abdestin bozulmaması için dikkatli olmak demektir. Dayandığı şey çekilince düşmezse temkinli uyuyor demektir, bozmaz.


Gözyaşı

Sual: Baş ağrısı sebebiyle gözden yaş gelse, abdest bozulur mu?

CEVAP

Bozulmaz. Gözdeki bir ağrı sebebiyle gelirse bozar.


Soğan doğrarken

Sual: Soğan doğrarken, gözden çıkan yaş, abdesti bozar mı?

CEVAP

Hayır, bozmaz.


Çapak

Sual: Gözden çapak çıkması abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz.


Sivilceden çıkan

Sual: Yüzdeki sivilceden veya siyah kabarcığın içinden çıkan kuru iltihap gibi olan şey abdesti bozar mı?

CEVAP

Bahsettiğiniz şeyler, yağ bezleri falan ise abdesti bozmaz.


Baş dönmesi

Sual: Hap içip başı dönse, sallanarak yürüse abdest bozulur mu?

CEVAP

Baş dönmesi bozmaz, hap sarhoş etmişse bozulur.


Kulaktaki akıntı

Sual: Kulaktaki akıntı, ağrısız olarak dışarı çıksa abdesti bozar mı?

CEVAP

Evet.


Kıl kurdu ve solucan

Sual: Kendiliğinden çıkan kıl kurdu ve solucan, abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozar.


Kıl çekince

Sual: Yüzden kıl çekilince, kıl dibindeki yağ bezesi de kıl ile dışarı çıkarsa abdest bozulur mu?

CEVAP

Bozulmaz.


Şeytan tırnağı

Sual: Şeytan tırnağı denilen, tırnak kenarında ete batan kısım koparılınca abdest bozulur mu?

CEVAP

Abdest bozulmuş olmaz. Saç, sakal, bıyık, tırnak kesmekle de abdest bozulmuş olmaz. Kesilen yerleri yıkamak lazım olmaz. Derideki yaraya merhem sürülmüş ise, merhemin üstü yıkanır. Yıkamak yaraya zarar verirse, mesh edilir. Yıkadıktan sonra merhem düşerse, altı iyi olmuş ise, altı yıkanır, iyi olmamış ise, yıkanmaz.


Namazda yel kaçıran

Sual: Bir kimse her namazda yel kaçırdığını hissediyor. Başka zaman olmuyor, ne yapmak lazım?

CEVAP

Bu konuda hadis-i şerif var. Bunu şeytan yapıyormuş. Dübür kısmını üflüyor, insanı şüpheye düşürüyormuş. Onun için Peygamber efendimiz, (Bir ses ve koku duymadıkça abdestiniz bozulmuş olmaz) buyuruyor. Demek ki bu vesvesedir, önem vermemek gerekir. Eğer, elinde olmadan gerçekten yel çıkıyorsa, o zaman Maliki mezhebini taklit eder. Çünkü Maliki mezhebinde elde olmadan çıkan gaz abdesti bozmaz.


Yel ve idrar kaçırmak

Sual: Ara sıra elde olmadan tutamayarak yel ve idrar kaçırmak abdesti bozar mı?

CEVAP

Maliki taklit edilirse bozmaz.


Alkollü parfüm

Sual: Alkollü parfüm kullanmak abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz, namaza da mani olmaz.


Şehvetle bakmak

Sual: Yabancı kadına şehvetle bakmak Hanefi ve Maliki mezheplerinde abdesti bozar mı?

CEVAP

Şehvetle bakmak haram ise de abdesti bozmaz. İbadetlerin sevablarını yok eder.


Müstehcen resime bakmak

Sual: Müstehcen resim ve porno filmleri izlemek guslü ve abdesti bozar mı?

CEVAP

Guslü de bozmaz, namaz abdestini de; ama bunları seyretmek haramdır, günahtır. Mezi gelirse abdesti, meni gelirse guslü de bozar.


Alkollü krem ve kolonya

Sual: İçinde alkol bulunan cilt kremi veya kolonya abdesti bozmaz mı?

CEVAP

Bozmaz, namaza da mani olmaz.


Abdestin bozulmasıyla günah farklıdır

Sual: Deniz kenarında bikinili bayanları görüyoruz. Bu durumda guslümüz ve abdestimiz bozulur mu?

CEVAP

Bikinili kadınlara bakınca namaz abdesti de bozulmaz, gusül abdesti de. Fakat bakmak günah olur.


Saçını erkeklerin görmesi

Sual: Bir bayanın abdest aldıktan sonra, saçlarını erkeklerin görmesi abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz. Günah ayrı abdestin bozulmuş olması ayrıdır.


Kadın doktorunun abdesti

Sual: Erkek veya bayan kadın doktoru veya ebe, Ramazanda, abdestli iken bir kadına doğum yaptırsa, orucu, guslü veya abdesti bozulur mu?

CEVAP

Hanefi mezhebindeki kadın doktorunun veya ebenin, Ramazan-ı şerifte doğum yaptırmakla orucu, abdesti ve guslü bozulmuş olmaz. Zaruretsiz erkek doktora doğum yaptırmak caiz olmaz.


Kumar ve abdest

Sual: Kumar oynamak abdesti bozar mı?

CEVAP

Kumar oynamak büyük günah ise de, kumar oynamakla abdest bozulmaz; fakat tekrar abdest almak müstehabdır. (Ebussuud Efendi Fetvaları)


Oyun kâğıtları

Sual: Oyun kâğıtlarına el sürmek ve parasız eğlence için oynamak abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz, fakat kâğıt oynamak mekruhtur. Çayına bile oynansa haram olur.


Tavla oynamak

Sual: Tavla oynamak abdesti bozar mı?

CEVAP

Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Tavla oynadıktan sonra kalkıp namaz kılan, irin ve domuz kanı ile abdest alıp namaz kılana benzer.) [İ. Ahmed]


Yani tavla oynamak her ne kadar abdesti bozmaz ise de, yeniden abdest almalıdır.


Ayağa batan ok

Sual: Hazret-i Ali, ayağına batan bir okun acısını duymamak için, (Ben namaza durunca çıkarın) buyuruyor. Hâlbuki ayağı yaralı olduğu için kan akıyor. Bu durumda abdest bozulacağı için namaz bozulmuş olmaz mı? Hazret-i Ali niye böyle namaz kıldı?

CEVAP

Yarasından kan akan özür sahibi olabilir. O haliyle namaz kılar. Devamlı idrar ve yel kaçıran yani gelen yeli tutamayan da özürlü olarak namazını kılar. Sonra diğer üç mezhepte kanamak abdesti bozmaz. Belki Hazret-i Ali’nin ictihadı da öyle idi.


Uyku abdesti bozar

Sual: Vehhabiler, Mekke’de yatıp uyuduktan sonra, kalkıp namaz kılıyorlar. Bunların mezhebinde uyumak abdesti bozmuyor mu?

CEVAP

Dört hak mezhepte de yatıp uyumak abdesti bozar. Vehhabiler, dört hak mezhebin dışında oldukları için öyle yapıyorlar. Uykunun abdesti bozmasında dört mezhebe göre bazı farklılıklar vardır:

Hanefî mezhebinde: Makatın gevşek olacağı bir hâlde, mesela yan veya sırt üstü yatarak veya dirseğine yahut bir şeye dayanıp uyumak abdesti bozar. Dayandığı şey çekilince düşmezse, bozulmaz. Namazda düşmeden uyumak abdesti bozmadığı gibi, namaz dışında dizleri dikip, başını dizlerine koyarak, diz çökerek, bağdaş kurarak, teverrük ederek uyumak da bozmaz.


Hanbelî mezhebinde: Her ne hâl ve şekilde olursa olsun, uyku abdesti bozar. Ancak az sayılan oturma ve ayakta durma hâlindeki hafif uyku abdesti bozmaz.


Mâlikî mezhebinde: Ağır uyku, kısa sürse de abdesti bozar. Yatsa da, otursa da, secde hâlinde olsa da, hattâ ayakta olsa da abdesti bozar. Kısa bir an olursa bozmaz.


Şâfiî mezhebinde: Eğer makatı yere yerleşmişse, uyumak abdesti bozmaz. Bunun haricindeki uyku şekilleri bozar.


Şu hâlde yatarak uyumak dört mezhepte de abdesti bozuyor. (Mezahib-i Erbaa, Mizan-ül Kübra, Hindiyye)


Demek ki, dayanmadan uyumak, sadece Hanefî’de bozmuyor. Onların yatıp uyuduktan sonra, kalkıp abdest almadan namaz kılmaları, dört mezhepte de caiz değildir.


Avret yerini yıkamak

Sual: Su bulunmayan yerde küçük abdestini yapan, su bulunca, abdest alıp sonra idrar bulaşıklarını yıkarken, elini ön avret yerine değdirse abdesti bozulur mu?

CEVAP

Hayır, abdesti bozulmaz. Şâfiî’de kadın ve erkeğin abdesti bozulur. Mâlikî ve Hanbeli’de, sadece erkeğin abdesti bozulur.


Bademcik iltihabı

Sual: Abdest alırken, bademciklerden nohut büyüklüğünde iltihap gelse, abdesti bozar mı?

CEVAP

Hayır, bozmaz.


Kulak kiri

Sual: Kulağın içinden çıkan kirler abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozmaz.


Basur çıkması ve abdest

Sual: Çıkan basur, el veya bir bezle yerine konsa, abdest bozulur mu?

CEVAP

Evet, bozulur, çünkü eline necasetten bir şey bulaşmıştır. Yani içeriden bir şey dışarı çıkmış oluyor. (Hindiyye)


Sigara ve abdest

Sual: Sigara veya bira içmek, abdesti bozar mı?

CEVAP

İkisi de bozmaz. Biranın haram olması ayrı, abdesti bozup bozmaması ayrıdır. İnsan haram olan idrarı veya kanı içse haram işlemiş olur; fakat abdesti bozulmuş olmaz.


Sargılı yara

Sual: Yaradan çıkan kan ve irin, sargıdan dışarı çıkarsa abdest bozulur mu?

CEVAP

Evet, abdest bozulur, sargının dışına çıkmazsa bozulmaz. Eğer sargı iki üç kat olur da ıslaklık bir kısmına geçerse, yine abdest bozulur. (Hindiyye)


Böyle yaralı durumlarda, Mâlikî mezhebi taklit edilirse akıntılar abdesti bozmaz.


Bebeğin altını temizlerken

Sual: Bebeğin altını temizlerken, ön veya arka avret yerine elinin içiyle dokununca abdest bozulur mu?

CEVAP

Hanefi’de ve Maliki’de bozulmaz. Şafii’de ve Hanbeli’de bozulur.


Abdestin bozulması

Sual: Avret yerine dokunmakla Şâfiî ile Mâlikî’de abdestin bozulması farklı mıdır?

CEVAP

Evet, farklıdır. Mâlikî'de sadece erkek, kendi ön avret yerine dokununca abdest bozulur, başkalarının avret yerine dokunsa bozulmaz. Şâfiî'de ise, kendinin, başkalarının, hattâ altını temizlediği erkek veya kız bebeğin ön veya arkasına dokunmakla abdest bozulur. Mâlikî'de bozmaz.


Şâfiî'de parmak uçları ve aralarıyla dokunulsa abdest bozulmaz. Sadece çıplak olarak parmakların içiyle ve avuç içiyle dokunmak bozar.


Mâlikî'de ise, avuç içi veya elin yan tarafları veya parmakların alt ve yan kısımları veya baş taraflarıyla ön avret yerine çıplak olarak dokunursa abdesti bozulur. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)


Şâfiî'de abdesti bozar

Sual: Şâfiî mezhebinde, genç bir erkeğin çok yaşlı bir kadının eline dokunması abdestini bozar mı? Diğer üç hak mezhepte durum nasıldır?

CEVAP

Şâfiî'de bozar. Hattâ çok yaşlı pirifâni denilen bir erkek, çok yaşlı bir nineye dokunsa her ikisinin de abdesti bozulur. Şehvet kastı olmasa da, nine çok çirkin olsa da, hattâ ölü olsa da yine abdesti bozulur. Yedi yaşından büyük kız çocuklarına dokunmak da abdesti bozar. Yedi yaşından küçük ise bozmaz. Hanbelî mezhebinin hükmü de bu konuda Şâfiî gibidir. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)


Mâlikî mezhebinde ise lezzet kastıyla dokunursa bozulur. Lezzet kastıyla dokunmaz, ama dokununca lezzet alırsa abdesti bozulur. Lezzet kastıyla dokunur, fakat lezzet duymasa da abdesti bozulur. Yedi yaşından küçük bir kız çocuğuna veya çok yaşlı kadına dokunmak abdesti bozmaz. Kadının saçına lezzet kastıyla dokunmak da abdesti bozar veya lezzet kastı olmadan kadın saçına dokunulur da lezzet duyarsa abdest bozulur. Ama kadın saçları erkeğe dokunursa kadının abdesti bozulmaz. Çünkü kadın, bundan bir şey hissetmez. Hanbelî ve Şâfiî’de ise, saça dokunmak abdesti bozmaz. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)


Hanefî mezhebinde ise, genç de olsa kadına dokunmak abdesti bozmaz. Hattâ şehvetle de dokunsa bozmaz. Dokununca şehvetlense de, şehvetlenmese de, mezi gelmedikçe abdesti bozulmuş olmaz.


Namazda gülmek

Sual: Seadet-i Ebediyye kitabında, (Namazda gülmeyi yanındakiler işitirse, kahkaha denir. Kahkahayla gülmek abdesti bozar) deniyor. Ben bu ifadeden, yanımda kimse yoksa veya oradakiler sağırsa yahut çok gürültü olup duyamıyorlarsa, kahkahayla da gülsem, abdestimin bozulmayacağını anlıyorum. Anladığım doğru mu?

CEVAP

Doğru değildir. Yanımızda insan olmasa da, yanımızdakiler duyabilecek kadar bir sesle gülmek abdesti bozar. İsterse yanımızda hiç kimse olmasın, ölçü onların duyması değil, oradaki kimselerin duyabileceği derecede gülmektir.


Bunun gibi, namazda kendi işiteceğimiz kadar bir sesle okumamız gerekir. Gürültü olur da, kendimiz işitmesek, yine aynı tonda okuduğumuz için namaz sahih olur.


Sual: Saçı, sakalı, bıyığı tıraş etmek, tırnak kesmek, abdesti bozar mı, eğer bozmazsa tırnak kesildiği zaman parmakları yıkamak gerekir mi?

Cevap: Saç, sakal, bıyık, tırnak kesmek abdesti bozmaz. Kesilen yerleri yıkamak da lazım olmaz. Fıkh-i Gîdânî şerhinde diyor ki:

“Tırnak kesince, abdest bozulmaz. Elleri yıkamak müstehab olur.” Yara üzerindeki kabuğun düşmesi ile de abdest bozulmaz.


Sual: Bir kimse abdestli iken, sülük veya sivrisinek, bu kimsenin kanını emse, abdesti bozulur mu?

Cevap: Sülük, çok kan emerse, abdest bozulur. Sinek, sivrisinek, pire, tahta biti gibi haşereler, çok emseler de abdest bozulmaz.


Sual: Şehvetlenip mezi gelirse, abdest bozulur mu?

Cevap: Vedi, mezi çıkınca dört mezhepte de abdest bozulur. Hanbelide gusül abdesti de lazım olur.


Sual: Abdestli iken çocuğunu emziren bir kadının abdesti bozulur mu?

Cevap: Çocuk emziren kadının abdesti bozulmaz.


Kaynak: dinimizislam.com

Maliki mezhebini taklit eden Hanefînin seferilik durumu ?

 Sual: Hanefi mezhebinde olup da, Maliki mezhebini taklit eden birinin seferilik konusunda, mesafe ve ikamet suresi olarak Maliki mezhebini mi esas alması gerekir? 


CEVAP


Mesafe olarak Hanefi, ikamet süresi olarak Maliki mezhebi esas alınır. Çünkü kendi mezhebimizden çıkmadığımız için, taklit ettiğimiz mezhebin farzlarına uyuyor, müfsidlerinden kaçıyoruz.


Kaynak: dinimizislam.com

Hanefi’de ve Maliki’de uyumak hangi durumlarda abdesti bozar?

 Hanefi’de, namazda iken uyumak abdesti bozmaz. Namaz dışında yan yatarak, bir şeye dayanarak uyumak abdesti bozar; fakat Maliki’de, namazda da, namaz dışında da olsa, uyku ağır değilse bozmaz. Ağır ise bozar. Mesela tehiyyatta uyuyup kalırsa abdesti bozulur; ama hafif şekilde uyusa, abdesti bozulmaz.

Kaynak: dinimizislam.com

Muvalatın tarifi nasıldır?

Sual: Muvalatın tarifi nasıldır?

CEVAP

Muvalat başka işle uğraşmadan abdestle meşgul olmak demektir.

Kaynak: dinimizislam.com

Mâlikî’yi taklit eden Hanefî’nin de halı veya seccade üzerine secde etmesi

 Toprağa secde


Sual: (Mâlikî’de toprak cinsinden bir şey üzerine secde etmek farzdır. Bunun için Mâlikî’yi taklit eden Hanefî’nin de halı veya seccade üzerine secde etmesi sahih olmaz) deniyor. Doğru mu?


CEVAP


Hayır. Mâlikî’de halı, pösteki gibi yer cinsinden olmayan bir şey üzerine secde edilmesi mekruhtur. Mâlikî’yi taklit eden Hanefî, Mâlikî’nin sadece farz ve müfsitlerine uyar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine tâbi olduğu için, Mâlikî'yi taklit eden Hanefî'nin yün halı üzerinde namaz kılması mekruh değildir.


Kaynak: dinimizislam.com