Fıkıh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fıkıh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sevab bağışlamak

Bir kimse, farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibadeti yaparken veya yaptıktan sonra, sevabını, ölü diri, herkese hediye edebilir.


Namaz, oruç, hac, umre, sadaka, Kur'an-ı kerim okumak, evliyanın kabrini ziyaret, kurban, zikir gibi ibadetlerin sevapları başkasına hediye edilebilir. Hediye edenin kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Yani sevap, hediye edilenlere, taksim edilmeden, herbirine bütünü kadar erişir


Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Kabristandan geçen kimse 11 ihlas okuyup, sevabını kabirdekilere hediye ederse, ölü adedince sevap verilir.) [İslam Ahlakı]


Bir kişi, (Ya Resulallah, ölmüş olan ana babamın günahlarının affı için ne yapmalıyım?) dedi. Ona, (Onlar için dua et, Kuran oku ve istigfar et!) buyurdu. (Ey Oğul İlmihali)


Mümin, ibadetlerinin sevabını ölü diri herkese hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye)


Hatm-i tehlilin, ölü diri, herkese faydası vardır. (Mekatib-i şerife)


Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Kendisi için veya başka Müslüman için 70 bin kelime-i tevhid [hatm-i tehlil] okuyanın günahları affolur.) [Makamat-ı Mazheriyye]


Üç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Ölülerinize Yasin okuyun!) [İ.Ahmed]


(Yasin-i şerif okuyun. Onda, on bereket vardır: 1- Aç okursa, doyar. 2- Çıplak, okursa, giyinir.3- Bekâr okursa, evlenir. 4- Korkan okursa, emin olur. 5- Mahzun okursa, ferahlar. 6- Misafir okursa, seferde yardım görür. 7- Kayıp olan bulunur. 8- Hasta okursa, şifa bulur. 9- Ölüye okunursa, azabı hafifler, 10- Susayan okursa, suya kavuşur.) [Deylemi]


(Ana babasının veya birinin kabrini her Cuma günü ziyaret edip Yasin sûresini okuyana, Allah, Yasin’deki her harf miktarınca mağfiret eder.) [İ.Rafii]


Ahmed bin Hanbel hazretleri, (Kabristana girince, Fatiha, Kul-euzüler ve İhlâs sûrelerini okuyun! Sevabını ölülere gönderin! Sevabı hepsine vasıl olur) buyurdu. Hadis-i şerifte de, (Bir kimse, kabristandan geçerken, 11 kere İhlas sûresi okuyup sevabını ölülere hediye ederse, kendisine ölüler adedince sevab verilir) buyuruldu. (Etfal-ül müslimin - İmam-ı Birgivi)


Kabristanda Kur’an-ı kerim okumak sünnettir. (Seyyid Ahmed Tahtavi)

Seferi olan kişi namazını kısaltması gerektiği halde tam kılacak olsa günahkar olur mu ?

 SUAL: Seferi olan kişi namazını kısaltması gerektiği halde tam kılacak olsa günahkar olur mu ?


CEVAP: Hanefi mezhebine göre; Namazını tam kılan yolcu günahkar olacağı gibi peygamber aleyhisselamın sünnetine de muhalefet etmiş olur. Seferi olan kişi, namazını tam kılacak olsa bakılır; ikinci rekatta teşehhüt miktarı oturmuşsa namazı sahihtir. Son iki rekat onun için nafile olur. Ancak selamı tehir ettiğinden ve nafile namazı farz olarak başlanmış bir namaz üzerine bina ettiğinden dolayı da günahkar olur. 


Şayet bu kişi ikinci rekatta teşehhüt miktarı oturmamışsa farzı batıl olur. Zira ikinci rekatın sonundaki oturuş yolcu için son oturuş olacağından farzı terk etmiş olacaktır. 


KAYNAK: İbrahim Halebi, Halebi Kebir sayfa:539

Kaza namazı borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır

 Kaza namazı borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır. 

(Bey ve Şira risalesi s.6 ;Fütuh-ul-gayb m.48) 

***Kaza borcu olanın nafileleri kabul olmaz.

( Mektubat-ı Ma'sumiyye, Nevâdir-i fıkhıyye fi mezheb-il-hanefiyye)

***Beş vakit namazın sünnetleri ve diğer vacib olmayan namazlar, nafiledir. Müekked olan ve olmayan, bütün sünnetler nafiledir. 

(Dürr-ül-muhtâr, Redd-ül-muhtar, Halebi,Cevhere, Hidaye,Dürer,N. Fıkhiyye,Tahtavi,Nimet-i İslam,Eşbah,Uyun-ül besair,Mezahib-i erbea,S. Ebediyye)

Hazret-i Ali'nin “radıyallahü teâlâ anh” rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuh-ul-gayb m.48] (Bu hadisi açıklayan Hanefî âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyor ki:Bu hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz. Çünkü sünnetler de nafiledir. Bu hadis-i şerif, Zahire-i Fıkh kitabında da vardır.)

Kâfirlerin kullandıkları şeyler ikiye ayrılır

 Kâfirlerin kullandıkları şeyler ikiye ayrılır: birisi âdet olarak yapdıkları şeylerdir ki, bunlardan harâm olmıyanları, insanlara faideli olanları yapmak ve kullanmak günah değildir. Ayakkabı giymek, çatal kaşık kullanmak, âdete bağlı şeyler olduğu için mubâhtır. İkincisi ibâdet olarak yaptıkları şeylerdir. Bunları yapan ve kullanan kâfir olur. Mesela kiliseye gitmek, puta tapmak v.s. gibi. 

(Tefsîr-i Şeyhzâde c.1, s.108; İbni Âbidîn c.5 s.481 ve namazda Kıraat bahsi; Birgivî Vasıyyetnâmesi)

Şalvar giymek

 Şalvar giymek (gözlük kullanmak) gibi bid’attır. Fakat ibâdette değil, âdette bid’at olduğu için günah olmaz. Yani âdet olan yerde şalvar giymekte mahsur yoktur. Âdet olmayan yerlerde giymemelidir.

 (Hadîka c.1, s.143;berîka c.1, s.133)

Bu bilgileri öğrenmemek büyük günahtır

 Ey gençler, dünyada ve ahirette saadete kavuşmak için, her şeyden önce (Ehl-i sünnet itikadı)nı öğrenip, imanını buna göre düzeltmek lazımdır.Bundan sonra, ibadet bilgilerini öğrenip, onunla amel etmek ve cenâb-ı Hakkın (celle celâlüh) dostlarını, sevgili kullarını sevmek ve İslam dininin düşmanlarını tanıyıp, onlara aldanmamak lazımdır.Ehl-i sünnet itikadını ve farzlardan ve haramlardan lazım olanları öğrenmek, her Müslümana farz-ı ayndır.Bu bilgileri öğrenmemek suçtur, büyük günahtır.

(Hâcegi Muhammed Emkenegi “kuddise sirruh” hazretleri)

Hıristiyanların teslis inancı

 Hıristiyanların teslis inancına göre, üç tane tanrı vardır. Bunlardan birisine de baba Allah diyorlar. Hıristiyan romanları ile, Hıristiyan filmlerinin te’siri altında kalan insanlar, bilmeden böyle konuşuyorlar. Allahü teâlâ, ihlâs sûresinde kendisinin doğmadığını, doğurmadığını bildirmektedir. Allah baba demek gibi tehlikeli sözlerden kaçmak lâzımdır. Allah baba demek küfürdür.* Allahü teâlâ, mekândan münezzehtir. (yukarıda Allah şahid), veya (Allahü teâlâ gökte görüyor) gibi sözler çok tehlikelidir. İnsanı dinden çıkarmağa kadar götürür. 

(Mektûbât-ı Rabbânî c.1, M.217, 266)

Câmi ve kâbe resmine hürmet

 Câmi ve kâbe resmi gibi hürmet edilmesi icap eden kâğıt, mendil, seccade gibi şeyleri yere atmak, belden aşağı koymak uygun değildir. 

(Hadîka C. 2, S.633)

Rabbena lekel hamd

 Peygamber efendimiz aleyhisselâm cemaatle namaz kılarken (Sem' iallahü limen hamideh) ya'ni (Allahü teâlâ, kendisine hamdedenin hamdini işitir, kabul eder) deyince, Hazret-i Muaviye radıyallahü teâlâ anh”, bundan çok duygulanmış, aşka gelerek (Rabbena lekel hamd), ya'ni (Rabbimiz sana hamd olsun) demiş. Peygamberimiz aleyhisselâmda bunu men etmediği için, sünnet olarak kalmıştır. Namaza veya diğer ibâdetlere ilâve yapmak, çıkarmak bid'attir. Dinde değişiklik yapılmaz. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” emri dindir.

 (İbni Âbidîn c.2, s.334; Fetâvâ-i Hindiyye c.l, s.74)

Namazda esnemek

 (İbni Âbidîn) namazın mekruhları bahsinde buyuruyor ki:

Esnemek, midenin dolu olmasından ve bedenin ağırlaşmasından meydana gelir. Bu da şeytandandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Esnemek şeytandandır. Biriniz esnerse mümkün olduğu kadar ağzını kapatsın!) Namazda esnemeğe başlamadan önce dudak ısırılarak esnemeye, ya'nî ağzın açılmasına ma'nî olunur. Ağız açıldıktan sonra elin dışı ile örtülür. Namazda esnerken dudaklarını dişlerinin arasına alarak ağzını kapaması mümkün iken böyle yap¬mayıp el ile bez ile kapamak mekruhtur. Bahr kitabında diyor ki, (çünkü namazda zaruretsiz ağzı kapamak nehyedilmiştir.) Esnemeyi def etmek mümkün olursa zaruret yok demektir. Namazda iken ayakta sağ el ile, diğer yerlerde sol el ile kapanmalıdır. Peygamberler (aleyhimüsselam) esnemez. Bunu hatırlayarak esnemeyi gidermeğe çalışmalıdır.

Bazı fıkhî mes'eleler

 Diş arasında kalmış, nohuttan küçük bir şeyi yutmak namazı bozmaz. Ağzında kalmış ufak bir şeyi üç kerre çiğneyerek veya eriterek yutmak namazı bozar. 

(İbni Âbidîn c.l, s.418)

Eda edilen bir namazı sebepsiz iade etmek, hadis-i şerifle men olunmuştur. İade etmek yerine, en evvel veya en sonra kazaya kalmış bir farz namazı kaza etmek lâzımdır. İade için sebepten maksat, farzları ve vâcibleri terk etmek veya mekruh işlemek demektir. 

(İbni Âbidîn c.l,s.486)

Fıkıh ve ilmihâl kitâblarını okumaktan başka çare yoktur

“Kelâm ve fıkıh âlimlerimiz tefsîrden, hâdisden anladıklarını, bizim gibi dîn cahillerine, açık, kolay öğretmek için, binlerce (Fıkıh) ve (İlmihâl) kitabı yazmışlardır. İslâmiyyeti doğru öğrenmek için, o fıkıh ve ilmihâl kitâblarını okumaktan başka çare yoktur.”

(Birgivî Vasiyetnamesi Kadızâde Şerhi)

Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin Gördüğü Bir Rüya

Nehri isimli kasabada din ve fen ilimleri üzerine tahsil görüyordum. Ramazan ayını ailemle birlikte geçirmek üzere memleketime döndüm. Henüz ilk mektep kitaplarını tahsil ettiğim zamanlardı. Ramazan ayının on beşinci Salı gecesi, rüyada Allah'ın Resulünü gördüm. Yüce bir taht üzerinde risalet makamında oturmuşlardı. Onun heybet ve celali karşısında dehşete düşmüş, yere bakarken, arkamdan bir kimse yavaş yavaş sağ tarafıma yanaştı. Göz ucuyla kendisine baktım. Kısaya yakın orta boylu, sakallı, aydınlık alınlı bir zat... Bu zat sağ kulağıma işitilmeyecek kadar hafif bir sesle, fıkıh ilminin hayz meselelerinden bir sual sordu: "Hayz zamanında bir kadının, camiye girmesi uygun değilken, iki kapılı bir caminin bir kapısından girip öbür kapısından çıkmakta şer'an serbest midir?" Allah Resulünün heybetlerinden büzülmüştüm. Suali tekrar sormaması için gayet yavaşça ve alçak bir sesle; "Dinin sahibi hazırdır, buradadır" diye cevap verdim. Maksadım, onun huzurunda kimsenin din meselelerine el atamayacağını anlatmaktı. Resulullah efendimiz, ses işitilemeyecek bir mesafede bulunmalarına rağmen cevabımı duydular. Durmadan;"Cevap veriniz!" diye üst üste iki defa emir buyurdular.
Ertesi gün, öğle namazı vaktinde pederimin camiye geliş yolları üzerinde durdum. Kendilerine bir şeyi arz edeceğimi hissederek yanıma geldiler. Rüyamı anlattım. Yüzlerine büyük bir sevinç dalgası yayılırken; "Seni müjdelerim! Âlemin Fahri seni mezun ve din bilgilerini tebliğe memur buyurdular. İnşâallah âlim olursun! Bütün gücünle çalış" diyerek rüyamı tabir etti. Babama; "Kâinatın efendisi huzurunda, bunca din meselesi dururken bana hayz bahsinden sual açılmasının ve cevabının tarafımdan verilmesi hakkındaki Resulullahın emrinin hikmeti nedir?" diye sordum şu cevabı verdi:
"Hayz, fıkıh bilgilerinin en zoru olduğu için, böyle bir sual, senin ileride din ilimleri bakımından çok yükseleceğine işarettir.”
Bu rüyadan sonra, on sene müddetle, Cuma gecelerinden başka hiç bir geceyi yorgan altında geçirdiğimi hatırlamıyorum. Sabahlara kadar dersle uğraşıp insanlık icâbı uykuyu kitap üzerinde geçirdim. İnsan gücünün üstünde denilebilecek bir gayret ve istekle çalıştım.