Mektubat-ı Rabbanî etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mektubat-ı Rabbanî etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Allahü teâlânın emirlerine ehemmiyet vermemek iki çeşittir

 Allahü teâlânın emirlerine ehemmiyet vermemek iki çeşittir:

Birincisi, inanılmadığı için ehemmiyet verilmez ki çok tehlikelidir. İkincisi, inandığı halde, tembellikten, gafletten, câhillikten emirlere uyulmaz. İnanılıp da emirlere uyulmamak imânı yok etmezse de, emirlere her zaman isyân imânsızlığa sebeb olur.

( İbni Âbidîn C.3, S 292; Mektûbât-ı Rabbânî C.1, M.270)

Mektûbât ı Rabbânî 2. Cild 81. Mektûb

Mektûbât ı Rabbânî 2. Cild 81. Mektûb (2013)

Muhammed Murad Korbeyi'ne yazılmıştır.

2013 Haziran 30 15:12:16

2 Cild 66 Mektûb & Mektûbat ı Rabbânî

2 Cild 66 Mektûb & Mektûbat ı Rabbânî

Han-ı Hanan Abdurrahim Hana yazılmıştır.
Tevbe, inâbe, verâ, takvâ gibi faziletlerden bahsedilir bu mektûbta...

1 Cild 63 Mektûb & Mektubâtı Rabbânî

1 Cild 63 Mektûb & Mektubâtı Rabbânî
2014-09-13 tarihinde yapılmış bir sohbet.

2.inci Cild 52. Mektûb & Mektûbat-ı Rabbânî

2.inci Cild 52. Mektûb & Mektûbat-ı Rabbânî
Silsile-i Aliyye büyüklerine muhabbeti ve onlarla beraber olanların hallerini bildirirken, muhabbeti teşvik etmektedir.

3 Cild 112 Mektûb & Mektubat-ı Rabbânî

3 Cild 112 Mektûb & Mektubat-ı Rabbânî

Allahu Teâlânın
 Hakiki Sıfatları, Ne Zatın Aynısıdırlar
, Ne de Gayrısıdırlar...

Süleyman Kuku (A. Fârûk Meyân) 
"rahmetullahi teâlâ aleyh"

3 Cild 62 Mektûb & Mektubâtı Rabbânî

Han-ı Hanan'a yazılmıştır. 
(Mektubat-ı Rabbânî 2. Cild 62 Mektûb)

Süleyman Kuku (A. Fârûk Meyân) 
"rahmetullahi teâlâ aleyh"

2. Cild 61'inci Mektûb & Mektubât ı Rabbânî

2. Cild 61'inci Mektûb & Mektubât ı Rabbânî

Bu mektûb Hasan Berkî'ye Mevlânâ Ahmed Berki 'nin vefatı üzerine yazılmıştır. 
Dostlara nasihâtla Ahmet Berkî 'nin yerine Hasan Berkî'yi tayin ettikleri hakkındadır.

Derd ve belâ sevilenlere verilir

 💠Her kim ki, makbûldür [sevilendir]. Derd-i belâ ile mâsivâyı sevmekden, onu men’ edip, sevgili tarafına çekerler. Her kim ki, istenilen [taleb edilen] değildir. Onu kendi hâli üzere terk ederler. [Ya’nî, derd ve belâ, sevilenlere verilir.] 2/99

Dünya sevgisi tüm kötülüklerin başıdır

 💎Hadîd sûresinin yirminci âyetinde meâlen, (Dünyâ hayâtı, elbette la’b, ya’nî oyun ve lehv ya’nî eğlence ve zînet ya’nî süslenmek ve tefâhur ya’nî öğünmek ve malı, parayı, evlâdı çoğaltmakdır) buyuruldu. İslâmiyyetin (A’mâl-i sâliha) diyerek övdüğü şeyler yapılınca,dünyânın büyük parçası olan lehv ve la’b için zemân kalmaz. Bu ikisi azalır. Erkekler ipek elbise giymez ve zînet eşyâsının yapıldığı madde olan altını ve gümüşü kullanmazsa, dünyânın üçüncü parçası olan zînet de azalır. 

Allahü teâlâ, üstünlüğün ve kıymetin vera’ ve takvâ ile olduğunu, sa’y ile, mal ile olmadığını bildirmişdir diyen kimse, hiç öğünmez. Evlâdın ve malın, mülkün artması, Allahü teâlâyı zikr etmeği azaltacağını ve Onu unutduracağını bilen, bunları çoğaltmak için uğraşmaz, bunların çoğalmasını ayb sayar. 

Sözün kısası,zararlardan kurtulmak için, Haşr sûresinin 7. âyetinin, (Resûlullahın emrlerini yapınız ve yasaklarından kaçınınız!) meâli âlîsine uyarak yaşamalıdır. 


Beyt tercemesi:

Aranılan hazînenin nişânını verdim sana,

belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da!

(232.Mektûbdan)


💎Hak sübhânehü ve teâlâ, hiç sevmediği bu alçak dünyânın içyüzünü ve onun aşağı olan süslerinin ve yaldızlarının çirkinliğini, gönül gözünüze göstersin. Âhıretin güzelliğini, tatlılığını, Cennetlerinin ve nehrlerinin tâzeliğini ve hepsinden dahâ tatlı olan Allahü teâlânın cemâlini görmeği gönlünüze yerleşdirsin! 

Böylece, bu çabuk biten çirkinden iğrenesiniz. Allahü teâlânın râzı olduğu sonsuz âlemi özleyesiniz. Bu alçağın çirkinliği anlaşılmadıkca, ona düşkünlükden kurtulunamaz.

Ona bağlanmakdan kurtulunmadıkca, âhıretde felâketden kurtuluş ve se’âdete kavuşmak olamaz. (Dünyâyı sevmek günâhların başıdır) hadîs-i şerîfi şaşmaz bir formüldür.

Zararları gidermek, tersini yapmakla olduğundan, bu alçağın sevgisinden kurtulmak için, âhırete yarıyan işlere yapışmak, islâmiyyetin iyi olarak bildirdiği işleri yapmak lâzımdır.

(232. Mektûbdan)

Kalb iki hâlden birisindedir

 Kalb iki hâlden birisindedir. Yâ, îmân edilecek şeylere îmân etmiş, bağlanmışdır. Veyâhud, o îmân edilecek şeyleri inkâr etmekdedir.

Îmân edip bağlanmanın alâmeti, îmân edilecek şeylere kalbin râzı olmasıdır. Ve onun sebebiyle göğsün açılması ve ferâhlamasıdır. Küfr ve inkârın alâmeti, tasdîk edilecek şeyleri kalbin sevmemesi ve o sebebden göğsün daralmasıdır. 3/51

(Mektûbât-ı Rabbâni,3/51)

Mektubat-ı Şerif Âriflerin anlayışından ve akllıların idrâkinden çok uzakdır

Silsile-i Aliyye büyüklerinden *Abdullah-ı Dehlevi* hazretleri *Mektubat-ı Şerif* hakkında buyurdular ki:  

Bu ma’rifetler çok yüksekdirler. 

*Âriflerin anlayışından ve akllıların idrâkinden çok uzakdır.*

Sonra şöyle buyurdular: Mektûbâtı anlamakdaki hâlimiz şöyledir: 

*Acem diyârında birisi vardı. Hiç okuma-yazma bilmezdi. Abdest alıp kıbleye doğru oturur, Kur’ân-ı kerîmi açar parmaklarını satırlar üzerinde dolaşdırır ve: Yâ Rabbî! Doğru söyledin, doğru söyledin. Çok güzel buyurdun, çok güzel buyurdun, derdi.*

Allahü teâlâ refîkdir

 💠Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, 

(Allahü teâlâ refîkdir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder). 

Bu hadîs, İmâm-ı Müslimin “rahmetullahi aleyh” (Sahîh)inde vardır. 1/98

(Mektûbat-ı Rabbânî)

Kalb hastalığı sonsuz ölüme sebebdir

 Ey mes’ûd ve temiz kardeşim! İnsanın bedenine bir hastalık gelince ve uzvunda bozukluk olunca, o hastalığı gidermek ve o bozukluğu düzeltmek için, o kadar uğraşır da, kalb hastalığı kendisini sonsuz ölüme ve bitmez tükenmez azâblara sürüklediği hâlde, bu korkunç hastalıkdan kurtulmağı hiç düşünmemekdedir ve onu gidermek için hiç kıpırdamamakdadır. Kalbin hasta olması demek, Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olmasıdır. Eğer, kalbin bu tutulmasını hastalık bilmezse, çok alçak kimsedir. Eğer bilir de, aldırış etmezse, çok pisdir.

(Mektûbât-ı Rabbânî,1/219)

Muhbir-i sâdıkın sözlerine, bir yalancının sözleri kadar kıymet vermemek, nasıl bir îmândır?

 💠Ey evlâdım! Yalancılığı çok def’a görülmüş olan birisi, düşman bu gece, filan yerden baskın yapacak dese, idâreciler, akllılar, karşı koyma güçlerini düşünmez mi? O kimsenin yalancı olduğunu bildikleri hâlde, tehlüke bulunan işlerde, ihtiyâtlı, tedbîrli,uyanık bulunmak lâzımdır demezler mi? Muhbir-i sâdık, ya’nî hep doğru söyleyici, doğruluğu ile şöhret bulmuş “aleyhissalâtü vesselâm”, tekrâr tekrâr, açıkça, âhıretin sonsuz azâblarını bildiriyor. Buna inanmıyorlar. İnanılsa da, tedbîr, kurtulma çâresi düşünmüyorlar.Hâlbuki, Muhbir-i sâdık, kurtuluş yolunu da, göstermekdedir. O hâlde, Muhbir-i sâdıkın sözlerine, bir yalancının sözleri kadar kıymet vermemek, nasıl bir îmândır? Îmânım var demek, müslimânım demek, insanı kurtarmaz. Kalbin inanması, yakîn hâsıl etmesi lâzımdır.

(İmâm-ı Rabbânî kuddise sirruh)

[1.cild,73. mektûb]

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin içli bir duası

 Allahü teâlâya ağlıyarak, sızlıyarak ve Ona sığınarak ve güvenerek yalvarıyorum ki, bu fakîri ve ona bağlı olanları, bid’at olan işleri yapmakdan korusun ve bid’atlerin güzel ve fâideli görünmelerine aldanmakdan muhâ-faza buyursun! Seçilmiş olanların, sevilenlerin efendisi, en üstünü hâtırı için bu düâyı kabûl eylesin!

[1.cild, 186. mektûb]

(İmâm-ı Rabbânî kuddise sirruh)


FAZÎLETLER MENBAI

''Ba’de kitâbillah ve ba’de kitâb-ı Resûlullah, efdâl-i kütüb, Mektûbâtest.”


Allâhü Teâlâ'nın kitâbından, Resûlullâh Aleyhisselâm'ın hadîs-i şerîflerinden sonra, kitâbların en fâziletlisi Mektûbâttır.


(Esseyyîd Abdülhakîm Arvâsî) 

“kaddesallahu teâlâ sirreh”