salih baba divanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
salih baba divanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çekdiğim cevr ü sitem senden midir benden midir

Çekdiğim cevr ü sitem senden midir benden midir 
Nâr-ı hicrandan mıdır yâ âlî ihsandan mıdır 

Bî-vefâ olmuş kamu işbu cihanın dilberi 
Tab'-ı tohmundan mıdır yâ hükm-i sultândan mıdır

Sûre-i Seb'ul-Mesânî dilberin vechindedir 
Nakşı insandan mıdır yâ sun'-ı Rahmân'dan mıdır 

Mâh cemâlin arz edip âşıkların canın alır 
Hüsnü me'vâdan mıdır yâ şâh-ı Ken'ân'dan mıdır

Bir güzel tahtını kurmuş mülk-i hüsne hükm eder 
Taht-ı zîverden midir yâ kuvvet-i kândan mıdır 

Ruhlerinin revnakı aklım perîşân eyledi 
Nûr-ı esvedden midir yâ küfr ü îmândan mıdır 

Pîr-i Sâmi'nin kelâmı bizlere verir hayât 
Sohbeti candan mıdır yâ gizli canandan mıdır

Kaşlarıyla kipriği zülfü beni mest eyledi
Verd-i ahmerden midir yâ dürr ü mercandan mıdır 

İlm ü hikmet sözlerinden dem urursun 
Salihâ Bilmezem senden midir yâ bahr-i irfandan mıdır

(Salih Baba)

Cevr = Ezâ, cefa, eziyet.

Nâr-ı hicran = Ayrılık ateşi.

Âlİ ihsan = Yüce ihsan.

Bî-vefâ = Vefasız.

Kamu = Herkes.

Dilber = Sevgili.

Tab-ı tohum = Parlak, halis tohum.

Sûre-i Seb'ul-Mesânî dilberin vechindedir = Fatiha sûresi güzelin yüzündedir.

Sun'-u Rahman = Allah'ın işi

Mâh = Ay.

Hüsnü me'va = Güzellik makamı.

Şah-ı Ken'an = Hz. Yusuf.

Mülk-i hüsn = Güzellik mülkü, ülkesi.

Taht-ı ziver = Süslü taht.

Kuvvet-i kân = Madenin kuvveti, halisiyeti.

Ruh = Yanak, yüz, çehre.

Revnak = Parlaklık.

Nur-ı esved = Siyah nûr.

Verd-iAhmer = Kızmızı gül.

Dürr ü mercan = İnci ve mercan.


Bahr-i irfan = İrfan denizi.

Salih Baba nasıl Salih Baba oldu ?


"Nakşi tarikatı Halidi kolundan zulcenaheyn şeyh Sami-il Erzincani hazretlerinin müridlerinden olan Salih Baba'nın tarikata intisabının ve şiir söylemeye başlamasının ilgi çekici bir menkıbesi nakledilir:

Piri Sami (Sami-il Erzincani) hazretlerinin, Salih baba ile adaş Muezzin Salih (veya bir gözü kör olduğu için Kör Salih) diye anılan bir müridi vardı. Bu zat, ara sıra demkeşlik yapar, Ermeni meyhanelerinde içki içer, dergaha dönüşünde de şeyhine görünmemek için köşe bucağa gizlenirdi. Böyle bir içki aleminin sonunda, geldiği dergahın sohbethanesine girmeyip mahçup ve ezik bir halde sofadan:

"Kuleden, kuleden, sesin aldım kuleden,O senin kaşın gözün beni sana kul eden"
beyitlerini okuyunca Piri Sami hazretleri:
- Gel Salih, senin her ayıbın hünerdir, diye buyurmuş ve bu hitab üzerine iç aleminde bir değişiklik olmuş ve bundan sonra asla içmemiştir.
Tesirli bir sesle sohbet zeminine göre beyit soyleyen bu Muezzin Salih ile çekingen, ümmi, içine kapalı bir çilingir ustası olan Salih (Salih Baba), aynı mahalle sakini olarak birbirlerine hal hatır sorar, arkadaşlık ederlerdi. O sıralarda Salih usta, şeriatsız hallere saptığından battal olmuş bir tarikata mensuptu ve tarikatın hali sebebiyle de oradan manen gıdalanamıyordu. İki Salih, bir gün aralarında konuşurlarken, Muezzin Salih, Salih ustaya:
- Bir gün sen bizim şeyhin sohbetine gel, bir gün ben de senin şeyhinin sohbetine geleyim, hangisinin sohbetinden lezzet alır, içimizde ısınma olursa ikimiz de o şeyhin tarikatına girelim, teklifinde bulunur.
Bunun uzerine Salih usta Kırıtlıoglu dergahında (Piri Sami hazretlerinin dergahı) bir gün sohbet dinlemiş. İkinci gün kendi şeyhinin sohbetinde bulunacakları yerde yeniden Piri Sami hazretlerinin sohbetinde bulunmuşlar. Asıl maya ve cevheri şeriata baglılık olan halis tarikatın yüksek nimet ve tasarrufunu taşıyan bu ulu şeyhin tuzağına gönüllü olarak yakalanan Salih usta da boylece bir daha eski tarikatına dönmemiş, zahirde bağ gibi görünen çürük alakasından ayrılıp kopmaz ve eskimez bağlarla yeni şeyhine bağlanmıştır.
Bu şekilde Kırıtlıoglu dergahına intisap eden Salih usta sesiz, mahcup ve bilgisiz bir kimse olarak sohbethanenin arka tarafinda köşe bucak gizlenir, kimse ile temas etmeye çekinir bir vaziyette, kendi halinde oturur, gölge misali gelir ve giderdi.
Salih usta için biteviye hareketsiz gecen günlerin birinde, Yunus Emre, Niyazi Mısri ve Kuddusi Baba gibi büyüklerin hikmetli şiirlerinden beyit ve kitaların okunmakta oldugu sohbethanedeki muritlerin bir kısmı:
- Bizim kolun büyüklerinde de şair olsaydı da, onların şiirlerini okusaydık, deyince, Piri Sami hazretleri:
- Bu bir himmet işidir, şiiri bizim Salih bile soyler, diyerek eliyle arka tarafında sinmiş olan Salih'e işaret edince, Salih o anda varidat ile dolarak irticalen şiir söylemeye başlamış ve yine o anda "fena"ya kavuşmuştur. Piri Sami hazretleri, kendisine:
- "Yeter Salih", deyinceye kadar şiir soylemeye devam eden Salih Baba, bu emirden sonra da başladığı gibi, kesilmiştir.İşte Salih Baba böyle Salih Baba olmuş bu Piri Sami hazretlerinin bu kerametinden sonra bu güzel tasavvuf şiirlerini söylemiştir.

Aslımdan bir haber veren yok bana

Bu fani dünyayı gezdim dolaştım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Çok erenler sohbetine ulaştım 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Hak i bad ü ab ı ateş bünyadım 
Suret-i beşerde ademdir adım
Bilmem cinni miyem yoksa div-zadım 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Ben de bu derd ile iflah olmazam
Ruz u şeb ağlaram bir an gülmezem 
Kanden gelip gideceğim bilmezem 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Arada söylenir bunca kîl ü kal 
Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal 
Söyleyip dinlemek büyük bir vebal
Aslımdan bir haber veren yok bana

Acaib kalmşıam işbu insana 
Ekseri dönmüşler vahşi hayvana 
Ya ben mecnun yahud anlar divane 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Abd i Hak beyninde yüzbin hicab var 
Her hicabda yüzbin sual cevab var 
Burada inceden ince hisab var
Aslımdan bir haber veren yok bana

"Men aref" sırrına vakıf olmadım 
Çok muhbire vardım haber almadım 
Hergiz bundan eşed bir derd görmedim 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Yetmiş üç fırkanın sertacı benem 
Kangısına sorsam der naci benem 
Bildim ki cümlenin muhtacı benem
Aslımdan bir haber veren yok bana

Heva-yı hevesden ayık olmadım
Asla bir amele faik olmadım 
Esrar-ı pîrime layık olmadım 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Azdan az bulunur dünyada kemal 
Nicesi eblehdir nicesi echel 
Kangısına sorsam der ben mükemmel
Aslımdan bir haber veren yok bana

Bir dar-ı meşakkat mülk-i fenadır 
Su üzre kurulmuş dipsiz binadır
Basiret ehline ibret-nümadır 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Sana geldim pîrim Muhammed Sami
Sensin bu cihanın kutb u imamı
Def eyle gönlümden işbu gamamı 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Nefsim bana çok eyledi inadı
Felek sillesini bende sınadı
Kırıldı Salih'in kolu kanadı
Aslımdan bir haber veren yok bana

Sen sana gel ey gönül kılma hased kibr ü riya

Sen sana gel ey gönül kılma hased kibr ü riya
Bu sıfatlarla tahalluk eden oldu eşkıya

Sıdk ile biat kılıp oldun mu ümmet Ahmed'e 
Kuru laf ile geçirip ömrü kaldın süfliya

"Evvelü ma halakallahu rûhî"dedi Resul 
Hem sahih ahbarla buyurdu hadis-i kudsiya

Ümmü'l-ervah olduğıyçün zatını setr eyledi 
Hem "Kulirrûhu min emr-i Rabbî"geldi kafiya

Akl-ı evveldir Muhammed Akl-ı küllün mazharı 
"Evvelü mâ halakallahu lî akl" sahib haya

Hem buyurdu "Evvelü ma halakallahu Levh el kalem"
Sure-i "Nun ve'l-kalem"den anlayıp kıl fehmiya

Alem-i amâ'da iken oldu esmalar tamam 
Hak buyurdu "ya habibim küntü kenzen mahfiya"

Hem "Fe ahbebtü "anın anında buyurdu Ahad 
"Ahsen-i Takvim" habibim dedi "sensin" Kibriya

Mazhar-ı nur oldu Ol nuru hayadan terledi 
Cebhesi vech-i terinden geldi cümle enbiya

Zatı ilmin mazharıdır kainatın mefhari 
Yüzünün nurundan aldı şems ile encüm ziya

Gözleri nur-u basardır "Gabe gavseyn" kaşları 
Vechi mirat-ı Hudâ'dır "kün fekân"ın şehriya

Dişleri dürr ü mücevher lebleri ab-ı hayat 
Nefhası Ruhül-Kudüs'dür ruhleridir münteha

"Lâ nebiyye ba'di" buyurdu Hatemü'l-mürselin 
Oldu anın ayağı tozu al ile tutiya

Kainatın mebdeidir sırr-ı Hakk'ın mahremi 
Geldi hakkında Anın "Veş-şems" ü "ven-necmi hevâ"

Parmağıyla çün işaret kıldı mah etti nüzul 
Şakk olundu secde kıldı şod muti-i mahiya

Tuttu dünyayı Muhammed ümmeti şark ile garb 
Geldi bunca alim ü zahid meşayih asfiya

Oturup taht-ı hilafet üstüne vârisleri
Alem-i mülk-ü bekaya gitti bunca evliya

Hamdulillah bize irsal etti Hak bir kâmili 
Mürşidimiz Hazret-i şeyhim Muhammed Samiya

Destigir ol Salih'e dünya ve mafîhada Sen 
Kıl şefaat hürmetine Pîr-i azam Nakşiya

Erişti himmet-i şeyhim inayet eyledi Mevla

Erişti himmet-i şeyhim inayet eyledi Mevla 
Açıp la perdesin gördüm kamusu mazhar-ı illa

Hüvel-Evvel Hüvel-Ahir Hüvel-Batın Hüvez-Zahir 
Hüver-Rahim Hüvel-Kahir Hüvel-Ferd ü Hüvel-Mevla

"Ve in min şey'in illâ" dan meğer kim olmadın agah 
Kuru dava ile kaldın çürüttün ömrü vaveyla

Ki sen ol nur-u Ahmed'ken Ahad'den vahidiyyetken
Dahi sırr-ı hüviyyetken kalasın alem-i süfla

Yalancı nefsimi bildim büyük düşman imiş gördüm
Kulub-u mutmain oldum bu alem oldu hep me'va

Bilindi "küntü kenz" sırrı açıldı perde-i zulmet 
Görürem bu cihan halkı kimi Mecnun kimi Leyla

Elinde var iken fırsat geçirme ide-gör gayret
Tutagör bir yed-i kudret olunsun menzilin bâla

Tena'um içre cennetten celali kahrına düştün 
Yedi tamuya bend oldun düşün bir mebdein ara

Tenin toprak canın sudur nefis bad-ı hevadandır 
İyi bil narıdır ruhun meded ermek dile nura

Şeriat payine bend ol hakikat rahına azm et 
Bulup bir mürşid-i kamil bu derdin çaresin ara

Pîr-i Sami gibi şahı bulup sıdk ile kıl ahı
Açar ol müstakim rahı eriştirir seni yâra

Ayırma Salih'i ya Rab Muhammed şeyh-i Sami'den
Ağardı lihyemiz şahım velakin kalbimiz kara

Eğer pîrim bana eylerse himmet

Eğer pîrim bana eylerse himmet 
Zuhura getirem birkaç meâni     

O'dur aslım benim fer'i mukayyed        
O'dur dil şehrinin nuru imanı    

Görünür cebhesinde nur-u Ahmed          
Olardır vâris-i peygamberani 

Olar kaimmakam-ı Mustafa'dır       
Olardır şehr-i ilmin pasubanı   

Olar can ilinin bülbülleridir 
Bütün olmuş oların aşiyanı      

Oların ruhlarının yok kararı 
Dolaşırlar zemin ü asumanı         

Olar bu alemi devran ederler 
Ararlar derde düşen natuvanı   

Bular bu alemin hem berzahında 
Esir etmiş durur çok pehlivanı 

Kişiye derd büyük sermayedir bil 
Düşürür yola ahir karubanı     

Heva-yı nefsine tabi olanlar        
Bular kande bulur dârü'l-emanı   

Alamazlar özün nefsin elinden 
Beşerdir daim ol eyler ziyanı 

Ömür bir cevherdir kadri bilinmez 
Sakın gafletle geçirme zamanı 

Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı  
Söz ile kandırırlar çok civanı    

Sürüyü büsbütün kendileri yer 
Ederler maskara her dem çobanı 

Bular benzer koyun başlı  kilaba   
Buların dünyadır dini imanı 

Sefinen yok ise kalma karada    
Ara bul sen dahi bir keştibanı            

Hudâ hazır diye  ikrar edersin 
Kimin yanında söylersin yalanı 

Ya dersin birdurur Hallak-ı alem    
Beğenmezsin filan oğlu filanı 

Benim gözümde görürsün hilali    
Senin gözünde görmezsin giranı            

Helak etmek dilersin mar-ı nefsin    
Ya sen beslersin ol ejder yılanı 

Eğer derdin olaydı ey birader 
Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı 

Hakikat güllerin görmek dilersen 
Arayıp sen de bul bir bağçevanı 

O kim âma-durur çeşm-i basiri 
Göremez Pîr-i Sami gibi canı 

Cihanda mürıid-i Rabbani Ol'dur 
Der'i asilerin darü'l-emanı      

Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur 
Bu asrın hem O'dur  kutb-u zamanı  

Füyuzatı erişir şarka garba       
Sarıbdır nisbeti cümle cihanı      

Meded pîrim benim ol dest-i girim     
Ziyalandır kulub-u aşıkanı  

Derunum pak edip hubb-u sivadan 
Münevver eylemek şanındır anı 

Bu ten-i Yakub'un ref et hicabın  
Görünsün Yusuf'un vuslat nişanı     

Seni Hak bilmeyen ol geçreviler          
Buluğa ermez anların imanı 

Kelam-ı Hakk'a guışolmayanlar        
Alamaz feyzi himmet-i pîranı  

Senin sayende salihdir bu Salih 
Ki senden gayrı yoktur mihribanı