Vazîfe olduğuna inanmayarak, ehemmiyet vermeyerek, hafîf görerek namaz kılmamak, oruç tutmamak, zekât vermemek küfür olur.
(Muhammed Hâdimî hazretleri “rahmetullahi aleyh” )
Vazîfe olduğuna inanmayarak, ehemmiyet vermeyerek, hafîf görerek namaz kılmamak, oruç tutmamak, zekât vermemek küfür olur.
(Muhammed Hâdimî hazretleri “rahmetullahi aleyh” )
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramazân-ı şerîfde beş şey ihsân eder ki, bunları hiçbir Peygambere vermemişdir:
1-Ramazânın birinci gecesi, Allahü teâlâ mü'minlere rahmet eder. Rahmet ile bakdığı kuluna hiç azâb etmez.
2-İftâr zamânında, oruclunun ağzı kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan dahâ güzel gelir.
3-Melekler, Ramazânın her gece ve gündüzünde, oruc tutanların afv olması için düâ eder.
4-Allahü teâlâ, oruc tutanlara, âhıretde vermek için, Ramazân-ı şerîfde Cennetde yer ta'yîn eder.
5-Ramazân-ı şerîfin son günü, oruc tutan mü'minlerin hepsini afv eder)
Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye
ORUCUN FAZÎLETLERİ: Allahü teâlâ senede bir ay (Ramezân-ı şerîf ayında) gündüzleri oruc tutmayı emr etmişdir. Allahü teâlâ, bu emri sebebsiz vermemişdir. Oruc, insanlara hem maddî, hem de ma’nevî fâideler sağlar. Bütün bir sene, çeşidli yemekleri eritmek için, yorulan insan mi’desi ve bağırsakları, senede bir ay dinlenerek sağlığını korumuş olur. (İftârda çok yimemek şartıyla). Bu maddî fâidesidir. Ma’nevî fâidesi de şudur: Oruc tutan bir insan, aç kalmış bir insanın çekdiği ızdırâbı, bizzat his ederek fakîr insanlara yardım etmek ihtiyâcını duyar. Bu da, insanların birbirlerine yardım etmelerine sebeb olur. Birbirlerine yardım eden insan topluluğu arasında ise çekişmeler olmaz.
Bundan başka, Allahü teâlânın emrini yerine getirmek için gündüzleri bir ay oruc tutan bir müslimân, Allahü teâlânın emrlerini yapmak i’tiyâdını da kazanır. Böylelikle, Allahü teâlânın başka emrlerini yapmağa da isti’dâd peydâ eder.
Emekli tümgeneral
Hayri Aytepe
(Tam İlmihâl Se`âdet-i Ebediyye,sf: 708-709)
İmâm-ı Gazâlî “rahmetullahi aleyh” (Kimyâ-i se’âdet) kitâbında, oruc bahsinde buyuruyor ki:
Üç türlü oruc vardır:
Birincisi avâmın, ya’nî ictihâd makamına yükselmiyenlerin orucudur. Zamânımızdaki bütün hocaların, imâmların, hâfızların, müftîlerin, vâizlerin orucları bu birinci derecededir. Bunların orucları, vücûda bir şey girmekle, ya’nî gıda veyâ devâ sokmakla ve cinsî mübâşeretle bozulur. İğne ile ilâc şırınga edince, hanefîde de, şâfi’îde de bozulur. Câhillerin fetvâlarına aldanmamalıdır.
İkinci derece, havâsın ya’nî müctehidlerin orucudur. Bunların orucu, herhangi bir a’zânın günâh işlemesiyle bozulur. Meselâ, gıybet, yalan, söz taşımak, nâmahreme bakmak ile bozulur. Ba’zı âlimler, bunların avâm orucunu da bozacağını bildirmiş ise de, Hanefî mezhebinde, bunlar avâm için yalnız mekrûhdur. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh” [80 senesinde tevellüd ve 150 de vefât etdi. Bağdâddadır.] bunu bildiren hadîs-i şerîfi, (Orucun sevâbını bozar) ma’nâsına almışdır. Ya’nî bunlar, orucun sıhhatini değil, kemâlini giderir.
Üçüncü derece de, Ehassülhavâs orucudur ki, bunların orucu, Allahü teâlâdan başka bir şeyin kalbe girmesi ile bozulur…
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Oruç, sadece yemek ve içmekten kendini alıkoymak değildir. Hakiki oruç, boş sözlerden ve günahlardan korunmaktır. Bir kimse sana söver ve cahilce bir hareket yaparsa, ben oruçluyum de). [İbni Hibban]
Muhammed bin Kutbüddîn-i İznîkî “rahime-hullahü teâlâ” hazretleri buyurdu ki, (Oruc tutanların bayramı, üç nev’dir: Câhiller bayramı, âlimler bayramı, Enbiyâ ve Evliyâ bayramı. Câhiller bayramı, akşam olunca, iftâr ederler. Ve istediklerini yerler ve içerler ve bizim bayramımız budur derler. Âlimler bayramı, akşam olunca, iftâr ederler. Eğer, Allahü azîm-üş-şân tutduğumuz orucdan râzı olduysa, bizim bayramımız budur derler. Eğer râzı olmadı ise, bizim hâlimiz nice olur, diye tefekkür ederler. Ammâ Enbiyâ ve Evliyâ bayramı, rü’yetullahdır. Onlar Allahü azîm-üşşânın rızâsına müştakdırlar.) İslam Ahlakı
Büyükler buyuruyorlar ki: “En büyük haram, en büyük günah, Cenab-ı Hakkı unutmaktır. Allahü tealayı unutarak yapılan her iş, iş değildir. Allahü tealayı unutarak yapılan her şey hiçtir. Ancak her amel ihlâsla, Allah için yapılırsa makbul olur. Oruç tutmak çok büyük ibadetdir. Ama rejim yapmak için oruç tutarsa on para etmez…”
Abdullah ibni Abbas hazretleri buyuruyor ki, (Günlerin en kıymetlisi Cum’a günüdür, ayların en kıymetlisi Ramazân-ı şerîf ayıdır. İşlerin en kıymetlisi ihlâs ile kılınan namâzdır).
- Bina yapan veyâ ekin biçen kimsenin, bu çalışmalarına Ramazan ayının orucu zarar verirse, ya'nî oruçtan dolayı ekinini biçemeyip ekin telef olursa, bina yapılamayıp kışın yıkılmak tehlikesi olursa, oruc tutmayıp bu işlerini yapar. Ramazan ayı orucunu da sonra kaza eder; hiç günâhı yoktur. Hiçbir kesbe [işe] zararı olmaksızın, sadece çok susadığı için tehlike şübhesi olursa, yine oruc bozulup kazâ olunur. Dinde harac ve usr [zorluk] yoktur.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)
[Son halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyâtı,2.cild, sf: 224-225]