Tefsir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tefsir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kendi görüşü ile tefsir

 Kendi görüşü ile tefsir, caiz değil¬dir.Resûlullah'tan "sallallahü aleyhi ve sellem" ve Eshâb-ı kirâm'dan gelen haberlere, âlimlerin tefsirlerine ve tefsir ilminin usûlüne bakmadan ve Kureyş lügatini bilmeden ve hakikat ile mecazî düşünmeden mücmel, mufassal ve umumi veya husûsi olanları birbirinden ayırmadan ve âyeti kerîmelerin indirilme sebeblerini ve nasih, mensuh olduklarını araştırmadan verilen mânayı Allahü teâlânın kelâmı olarak söylemek nasıl doğru olabilir?Tefsir, Kelâm-ı İlâhiden, Murad-ı İlâhiyi anlamak demek¬tir. Kendiliğinden verilen mâna; doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için hatâ olur. Verdiği mâna yanlış ise, kâfir olur. Hadis-i şerifte "Kur'ân-ı Kerîm'e kendi görüşüne göre mâna veren, Cehennemde azap görecektir" buyuruldu.Müfessirin, 15 mühim ilmi bilmesi lâzımdır. Bu 15 ilmi bilen kimselerin Kur'ân-ı kerîmden çıkaracağı ma'nalara tefsir denmez.Te'vil denir. Çünkü bu ma'nalarda kendi görüşü bulunur. Bu görüşü, kitaba, sünnete ve icmaya uygun olmazsa fasittir, bozuktur. Bugün dünyada bu ilimleri bilen insan yok gibidir. 

(Mevdûât-ül-ulûm c.l, s.455; Ta'rîfât Tevil ve tefsir mad¬deleri; Berîka s.1297; Keşkül; Hadîka c.2, s.239-241)

Tefsîr ve Tevil

Ebü'l-Meyâmin Mustafa Efendi "rahmetullahi aleyh" hazretleri yirmibeşinci Osmanlı Şeyhülislâmıdır, buyurdular ki;


Tefsîr, beyan etmek ve keşfetmek demektir. Bildirmek ve açıklamaktır. (Tevil), rücû' etmektir. Tefsîr, bir mana vermektir. Tevil, çeşitli manalar arasından birisini seçmektir. Kendi reyi, görüşü ile tefsîr, câiz değildir. Tefsîr, rivayet ile yapılır. Tevil, dirâyet ile yapılır. Hadis-i şerifte, (Kur'ân-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, hata etmiştir) buyuruldu.


Resûlullah Efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Eshâb-ı kirâmdan (radıyallahü anhüm) gelen haberlere ve âlimlerin tefsîrlerine ve tefsîr ilminin üsûlüne bakmadan ve Kureyş lügatini bilmeden ve hakîkat ile mecâzı düşünmeden, mücmel, mufassal ve umûmî ve husûsî olanları birbirinden ayırmadan ve âyet-i kerimelerin indirilme sebeplerini ve nâsih, mensûh olduklarını araştırmadan verilen manayı, Allahü teâlânın kelâmı olarak söylemek doğru değildir.

Tefsir nedir?

Sual: Tefsir ne demektir?

CEVAP

Tefsir, kelam-ı ilahiden murad-ı ilahiyi anlamak demektir.


Tefsir için gereken 15 ana ilimden biri (Kalb ilmi)dir. Allahü teâlânın rasih ilimli âlimlere vasıtasız olarak ihsan ettiği bu kalb ilmine Mevhibe de denir. Bir kimse diğer 14 ilmi bilse, mevhibeye sahip olmazsa tefsiri muteber olmaz. Yaptığı tefsir kendi görüşü olduğundan Cehennemde azaba düçar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Kur’andan kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran kâfirdir!) [Mektubat-ı Rabbani]


Yani kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile meşru yoldan çıkarmadığı için hata olur. Verdiği mana yanlış ise imanı gider.


Kur’an-ı kerim, hiçbir dile, hatta Arapçaya bile tercüme edilemez. Her hangi bir şiirin kendi diline bile tam olarak tercümesine imkan yoktur. Hadis-i şeriflerde de durum aynıdır. Hadis kitaplarından hadis nakletmek için hadis âlimlerinden icazet almak gerekir. (Berika c.1)


Hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri, hadis kitaplarından ve Kur’an-ı kerimden değil, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından nakletmelidir. Mesela, (İhya’daki hadis-i şerifte) veya (Mektubat’ta bildirilen âyet-i kerimede buyuruluyor ki...) diyerek nakletmek gerekir.


Peygamber efendimiz bir gün, bir âyetin manasını Hazret-i Ebu Bekir’e anlatırken, orada bulunan Hazret-i Ömer, yapılan izahtan hiçbir şey anlamamıştır. Halbuki hadis-i şerifte (Eğer benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu) buyuruldu. Böyle yüksek olduğu ve arabiyi çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ömer Kur’an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadı. Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur’an-ı kerimi, mezhep imamları hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır. Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, zekât nisabı, orucun ve haccın farzları ile hukuk bilgileri açıkça bildirilmemiştir.


Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika)


Türkiye’de Kur’an tercümesi modası, Misak adında bir Ermeni tarafından başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur’an tercümelerini sürerek, “Öz Türkçe Kur’an okuyunuz, yabancı dil olan Arapça Kur’anı okumayınız!” demesi bu millete ihanetten başka bir şey değildir.


Kur’an-ı kerim Tercümeleri Sempozyumu’nda 1500’den fazla Kur’an-ı kerim tercümesi incelenmiş birbirini tutmayan hükümler görülmüştür. Bunun hakiki sebebi, naklin esas alınmayışıdır. Kur’an-ı kerimin hakiki manasını öğrenmek isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır.