*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Efendim ben Efendi hazretlerini tanıdığım zamanlar çok *Öfkeli*’ydim. Gençdim o vakitler. Biri namaz kılmadı mı, *Kızar*’dım, hattâ boğacağım gelirdi onu. Nasıl *Namaz kılmaz?* diye öfkelenirdim.
Bir kadın da *Açık* olunca, yine çok sinirlenirdim. Niçin *Açık* geziyor, niçin *Örtün*’müyor? diye kızardım efendim. Elimde değildi bu.
Ama Efendi hazretlerini tanıdıkdan sonra, o hâllerim *Gitdi*, hiç *Kalmadı*. Şimdi hep *Ağlamak* geliyor içimden. Sinirlenmek yerine *Üzülüyor*’um, kızmak yerine *Acıyor*’um efendim.
Bilmiyene kızılır mı? Ona acınır. Öğrensin diye *Kitap* verilir. Bunları Efendi’den öğrendik, O *Kızmaz*’dı, *Üzülür*’dü. Herşeyi Ondan öğrendik efendim, *Îmân*’ımızı bile Ona *Borçlu*’yuz.
Bir mü’min, Allahın bir kulunu *Sevindir*’se, birinin kalbine *Neş’e* verse, bundan, Cenâb-ı Hak *Râzı* olur, *Hoşnûd* olur. Çünkü Allahın kulunu, Allahın yaratdığı bir *Kul’u* sevindiriyorsun.
Cenâb-ı Hakkın bu *Rızâ*’sı, bu *Hoşnûd*’luğu, gökden yere bir *Ampül* olarak inmiş olsa, onun nûrunda, ışığında *Güneş* kararır efendim. Niçin? O’nun bir kulunu sevindirdiği için.
İnsanları *Sevindir*’mek böyle kıymetli işte. Çünkü Allahın kulunu sevindiriyorsun. İsterse *Kâfir* olsun. Allahü teâlâ, kulları için *İyâl’im* buyuruyor.
*Evlâd*’a yapılan, *Baba*’ya yapılmış gibidir. Allahın kulunu sevindirirsek, Allahü teâlâ *Hoşnûd* olur. Aksi olursa, *Tehlike’li*. Allahın bir kulunu incitirsen, *Allah* incinir.
● ● ●
İslâm âlimlerinin âdeti, *Kitap*’dan söylemekdir efendim. Bilseler de *Kitâb*’a bakarlar, kitapdan naklederler. Efendi hazretleri de vaaz vereceği zaman birkaç *Kitap*’la gelirdi kürsüye.
Onlara bakıp da anlatırdı. Peki bilmiyor muydu? *Biliyor*’du, ama âdeti böyleydi. *Kitap*’dan konuşurdu. Şimdikiler ne yapıyor? *Kafa*’dan konuşuyor, öyle olunca da hiç *Te’sîr*’i olmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder