Yâdigâr mektûblar 43.mektûb

 Bu mektûblar Kuleli'den talebeleri Mehmed Ali Karaduman'a (Beşışık) Arabî harflerle yazılmışdır.

Selâmün aleyküm kıymetli kardeşim Ali Karaduman

Cenâb-ı Hakkın seçtiği, ayırdığı, kendine çekdiği,siz mübârek gençlerin mektûblarınızı okumakla şerefleniyorum ve bereketleniyorum. Su katılmamış süt gibi hâlis olan yazınızdan ibret almağa gayret ediyorum. Sizler kavuşduğunuz ni'metin büyüklüğünü düşünüp, Cenâb-ı Hakka her an şükr ediniz. Şükr etmek, onun emirlerine yapışmak, harâmlarından sakınmak demekdir. Ona lâyık şükrü kimse yapamaz. Fakat elimizden geldiği kadar şükr etmeğe çalışacağız. Yeryüzündeki milyarlarca insanlar arasından bizleri seçip, sevdiklerini bizlere tanıttı. Ve onların muhabbetini bizlere tattırdı. Onları sevmek kerâmetdir. Ne büyük ni'metdir ki sizlere şükr etmek seâdetini nasîb buyurmuş. Ni'metin azametini idrâk ediyoruz. Cenâb-ı Hak bir kimseye kendi muhabbetini verince, nedir ki ona vermemişdir. Bir kimseye kendini tanıtmayınca, nedir ki ona vermişdir.

Dünyâ için çalışacağız ve onun verdiğine kanaat edeceğiz. Dünyâsı kendimizden az ve aşağı olanlara bakıp, elimizdekine kanaat ve şükr edeceğiz. Âhiret için çalışıp verdiğine şükr etmekle berâber daha çok isteyeceğiz. Âhireti bizden yüksek olanlara, Üstün olanlara bakıp onlar gibi olmağa çalışacağız. Hak yolunda olanlar, Hak yolundakileri sever. Onlara karşı sevgimizin azalıp çoğalması, kendi hâlimizdeki ve hareketlerimizdeki değişiklikleri gösteren bir aynadır. Şimdi küfrün girmediği, kaplamadığı bir yer yok, İslâm güneşi gurub etmiş; küfr ve dalâlet zulmeti her tarafı örtmüşdür. Çok az kimseler ışık bulmakda, doğru yolu görebilmekdedir.

1)  Yalnız başına nemâz kılan bir kimseye uyulmaz. Çünki sünnet mi, farz mı kıldığı ma'lûm değildir. Farz kıldığı ma'lûm olmadığı için ona uyulmaz. Ona uyacak kimse, onun imâm ile farz kıldığını görmüş idi ise, birinci imâma uymalı idi. Uzakdan gördü yetişemedi ise, mesbuk başkasına imâm olamaz.

2) Farzdan sonra müezzini beklemeden âyetülkürsîyi okumak [sabah ve ikindide] lâzımdır.

3) Hutbede peygamberimizin ism-i şerîfinde, içinden salavât getirmelidir.

4) Bu dünyâ firâk [ayrılık] dünyâsıdır. Senin İstanbul'da fazla kalman muhakkak değil. [Nemâzı kıldırdıkdan sonra imâmın] Cemâ'ate dönmesi sünnettir. Mü'min, Kâ'be'den efdaldir.

5) Rükû'da fazla eğilince, düz durmak için, bir hareket yapmak mahzurlu değildir. Bir hareket, her yerde mahzurlu olmaz.

6) Müslimânı ziyâret etmek sünnet veya vâcib demişlerdir. Harâma sebeb olan sünnet, vâcib, hatta farz terk edilir. Meselâ: Nemâz kılmak için, necâseti yıkamak farzdır. Fakat avret mahallini açmak îcâb ediyorsa, tenhâ yer yoksa, necâsetle kılmak câiz olur. Her yerde harâma bakan, harâma bakmamak için, müslimânı ziyâreti terk etmemelidir. Çünki oraya gitse de, gitmeyip başka yere gitse de harâma bakacakdır.

7) Dünyâ işi için mecbur olmadıkça, kadın yanına gitmek kat'iyen câiz değildir. Kadın hocadan yabancı dil öğrenmek bir zarûret değildir,câiz değildir.

Hepinize ve Harbiye'deki temiz kardeşlerime çok çok duâ ve selâm eder, hasretle ve muhabbetle selâmlarım. Hepinizin duâlarını beklerim kardeşim. [1958]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder