*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Kim, birine bir bardak *Su* verse, yâni bir bardak su verecek kadar ona *Hizmet* etse, mutlak sûretde Allahü teâlâ, o kuluna bir *Hizmetçi* yaratır.
Ve o hizmetçi, bu kula hem *Dünyâ*’da, hem de *Âhiret*’de *Hizmet* eder. Hadîs-i şerîfdir bu ve kıyâmete kadar geçerlidir.
*Men hademe hudime*. Ne demek bu? Yâni herkes misâfirini, kendi *İmkân*’ına göre ağırlar. Allahü teâlâ da, kendine *Lâyık* olan şekilde ağırlar.
*Cennet*, hiçbir ibâdetin *Karşılığı* değildir. Cennet, *İhsân-ı ilâhî*’dir. Peki, bütün bu yapdığımız ibâdetler nedir? Bunlar, birer *Sebep*’dir. Cenâb-ı Hak dünyâda ve âhiretde, hiçbir şeyi *Sebep*’siz yaratmaz.
*İbâdet*’ler de, Cennete girmek için birer *Sebep*’dir. Allahü teâlâ, *Cennet*’ini, bu sebebe yapışanlara, sebebe yapışdığı için, *İhsân-ı ilâhî* olarak verecekdir.
Meselâ, *İki kişi* namaz kılıyor, Cenâb-ı Hak birininkini *Kabul* ediyor, diğerininkini *Etmiyor*.
Onun için, bizim dînimizde *Amel* ölçü değildir. Lâzımdır, ama *Ölçü* değildir. Çünkü biri, *Allah için* kılar, öbürü, *Kullar beğensin* diye kılar. Bu ikisi bir olur mu?
Allahü teâlânın kulları, *Ben yanıyorum!* derken, biz burada *Su* içemeyiz efendim. Şu anda, kabristânlarda, toprağın altında, bir kısım insanlar *Yanıyor*.
Çünkü kabirler, ya *Cennet bahçesi*’dir, yâhut da *Cehennem çukur*’u. Yâni bâzı kabirlerde şimdi *Cehennem ateşi* var ve o ateşde yananlar, şu an *Feryâd* ediyorlar.
Bu *Feryât* seslerini biz duymuyoruz, ama *Hayvan*’lar duyuyor efendim. Allahü teâlâ, bizi *Ehl-i sünnet* yaratmış.
Efendimiz aleyhisselâm buyuruyor ki: Benim ümmetim *Yetmiş üç* fırkaya ayrılacak. Bunun bir tânesi *Doğru yol*’da olacak. Onlar da, benim ve Eshâbımın *Yolu*’nda olanlardır.
Elhamdülillah, Cenâb-ı Hak bizleri, bu *Ehl-i sünnet* fıkasından eyledi. Diğer yetmiş iki fırka, *Dalâlet*’de. Onlar *Cehenneme* gidecekler.
Ama Efendimiz aleyhisselâm *Ümmet*’im buyurduğu için, onlardan *Îmân*’ı olanlar, sonunda gene kurtulacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder