*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Kul hakkı* nı Allah affetmiyor kardeşim. İllâ helâllaşması lâzım, başka *Çâre* si yok. Onun *Tövbe* si de yok. Önce helâllaşacak, sonra tövbe edecek.
Kul hakkından, peygamberler bile titremişlerdir. *Kul hakkı* nın tövbesi, helâlleşmekdir.
*Sırât* da, altı yerde *Suâl* durağı var. Önce *Îmân* dan sorulacak. Altıncı, *Kul hakkı* ndan. Burada Peygamberlere bile *Korku* gelir efendim, o kadar mühim.
Bu yolda *Râbıta* çok mühimdir. Her an hocasını düşünmelidir. Meselâ namaz kılarken, *Ben kılmıyorum, o kılıyor!* diye düşünmelidir. Bizim *İlmihâl* de, râbıta-i telebbüsiyye diye var bu.
Her işinde, her zaman *Hocası* nı düşünür. Bu şekilde ibâdetlerden *Zevk* alınır. Bu râbıta, zorlanmadan, kendiliğinden olmaya başlayınca, bu yolda *Cezb* ederek, uçurarak ilerletirler.
● ● ●
Bir gün, Efendi hazretlerine gitmişdim. Kendilerine, o gece gördüğüm rüyâmı anlatdım. *Efendim, çok uzun bir rüyâ idi, birkaç saat sürdü*, dedim.
Efendi hazretleri, hayret ederek; Allah Allah! Hilmi, bu rüyâ birkaç saat mı sürdü? Sana öyle gelmiştir. O, aslında bir veyâ bir kaç *Sâniye* sürmüşdür! buyurdu.
İşte *Mü’min* kabre girdiği zaman da, orada binlerce, belki onbinlerce *Sene* yatacak. Ama uyandığı zaman, bu ona birkaç *Dakîka* gelecek. Kesinlikle hiç anlamıyacak.
Nasıl ki *Rüyâ* da, o zaman dilimi genişliyor, ama gerçekde, o çok kısadır, birkaç *Sâniye* dir, işte *Kabir hayâtı* da öyle, çok kısa gelecek. Ama mü’minlere böyle olacak, kâfirlere değil.
İşte bunun gibi, büyükler buyuruyor ki; *Kelimetâni*, iki kelime vardır. *Hafîfetâni fil lisâni*, lisânen söylemesi hafifdir, kısadır. İnsanın diliyle bunu söylemek çok kolaydır.
*Sakîletâni fil mîzâni*, Mîzânda, yâni terâziye konduğunda, çok ağır gelir. Onun ağırlığından, günâhlar küçücük kalır. Öyle ağır gelir.
*Habîb-i alerrahmâni*, öyle iki kelime ki, bunu Allah celle celâlühu çok seviyor. Peki, nedir o iki kelime? *Sübhânallahi ve bihamdihî sübhânallahil azîm!*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder