Esseyyîd Abdülhakîm Arvâsî (kaddesallahu teâlâ sirreh) Hazretleri buyurdular:
“Deynin (borcun) eceli, yâni vakti hulûl ettikten sonra (borcun ödeme vakti geldiğinde) medyûn (borçlu) muktedir olduğu halde (imkânı varken) deyni vermemesi bir zulümdür. Hadîs-i şerîfde;
“Borcunu vaktinde vermemek (uzatmak) zulümdür”
vârid olmuştur. Edâsına muktedir olan kimsenin deynin ecelinin hulûlünde (borcunu ödeme zamanında) vermemesi, uzatmadır, tehirdir. Bu ise zulümdür ve habs de zulmün cezasıdır.
Deyn, yani borç vermek bir emr-i ilâhîdir.
“İyilik ve takvâ üzere yardımlaşın”
(Mâide, 2)
Allahu teâlâ, muhtaçlara borç, karz-ı hasenle (bir menfaat karşılığı olmadan verilen borç) muâmelede bulunmayı emr ediyor. Muhtaçlara vermemek, emr-i ilâhiye adem-i imtisâldir (yok saymaktır). Fâize, ribâya mecbûr etmek ve bin-netice (sonuç olarak) zarar vermek demektir.
Karz-ı hasenle verilmezse, fâizle muâmeleye mecbûr olur, yani ribâya teşvîk ve tergîb olur.”
(Son Halkalar I, sf 383)
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder