AKIL

Efendi Hazretleri (kaddesallahu teala sirreh) buyurdular:

“Akıl, bir kuvve-i derrâkedir (anlayış kuvvetidir). Hakkı bâtıldan fark ve temyîz  (ayırmak) için halk olunmuştur (yaratılmıştır). Hakkı bâtıla iltibâs (karıştırma) isti’dâdında bulunan ins ve cin ve melâikede halk olunmuştur. 

Zât-ı Bârî’de (Allahu teala için) ve Zât-ı Bârî’ye tealluk eden mesâilde (meselelerde, işlerde) hakkı batıl ile iltibas (karıştırma) istidâdı olmadığından, o nev’i mesâilde başlıbaşına medâr-ı ihticâc (delile esas) olmaz. 

Umûr-ı ibâdda (kulların işlerinde) iltibâs istidâdı olduğundan mesâil-i ubûdiyyette sahîh olur. 

Umûr-ı rubûbiyyette iltibâs istidâdı olmadığından, o mesâilde akıl mütemeşşi değildir (yürüyemez). 

Rubûbiyyet, vahdet-i mutlakadır (her iş ve halde tek ve benzersiz olmaktır). Orada temyîz ve temyîze mecal yoktur (güç yetmez). Öyle ise aklın cevlângâhı (dolaşacağı yer) değildir. 

Bir de, akıl âlet-i kıyâs (ölçü âleti) olup, ma’rifetullahda kıyâs merdûddur (redd olunmuşdur).”

(Son Halkalar I, sh 445)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder