Bir gün bir küstah [patavatsız] kimse, zühd ve takvâdan dem vurdu. Mevlânâ hazretlerinin meclis-i şerîfine gelmiş idi. Yemek getirdiler. Nasılsa tuzluk koymamışlardı. O kişi, hizmet edenlere, tuzluk getirin de yemeğe tuz ile başlayalım, dedi. Mevlânâ hazretleri şaka yollu: "Ekmekte de tuz vardır" buyurdular. Sonra yemek yemekle meşgul oldular. O esnada aynı kişi, bir kimsenin ekmeği tek eliyle parçaladığını görüp, ona ekmeği bir eliyle parçalamak mekrûhdur dedi. Bunun üzerine Mevlânâ hazretleri buyurdular: yemek yerken sofrada bulunanların eline ve ağzına bakmak, ekmeği bir eli ile kesmekten daha çok mekrûhdur. O adam sustu, kaldı. Bir zaman sonra yine söylenmeğe başladı ve dedi ki, yemek yerken konuşmak sünnettir. Mevlânâ hazretleri buyurdular ki, çok konuşmak mekrûhdur. Artık bir daha meclisin sonuna kadar konuşmadı.
(Mevlânâ Abdurrahman Câmî kuddise sirruh)
[Reşahât, sf: 229]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder