Fahr-i Âlem'in (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) hadd-i zâtında bir nûr-i nübüvvet ve risâleti vardı. Bu nübüvvet ve risâlet kisvesi ile iktisâ [kisvelenmiş] olduğu için ehâdîs-i şerîfeyi söyleyebilirdi. Hadîs-i kudsîyi beyân buyururlarken bir başka nûrla iktisâ ederdi [nûrlanırdı]. Âyet-i kerîmeleri teblîğ buyururlarken, onun fevkinde bir nûrla nûrlanır, ya bir kisve ile kisvelenirler, başka bir sıfatla sıfatlanırlar, başka bir heykelle heykellenirlerdi.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder