Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*(Vücûdumun her zerresi gelse de dile. Şükrünün binde birini yapamam bile)* buyuruyor İmâm-ı Rabbânî hazretleri. 


Dînini yaymak hizmetinde kullanıyor bizleri Allahü teâlâ. Çok büyük ni’mete mazhar olmuşuz kardeşim, çoook. Elhamdülillâh, çok şükr Allahımıza. 


Bu ni’met, bütün dünyâ ve âhiret ni’metlerinden daha üstündür Niçin? Çünkü bu, Peygamberlik vazîfesidir. Bunu yapanlar, Peygamberlerin *(vârisleri)* dir. 


Bir *(mürşid-i kâmil)* in kitaplarını okuyan veyâhut da gömleğini giyen, takkesini kullanan, o *(irtibât)* vâsıtasıyla o büyük zâtdan istifâde eder. 


Bütün mesele, irtibâtı kurabilmekdir. Başka türlü kuramıyorsak, mutlaka bir şeyle irtibât kurmamız îcab ediyor. Nasıl meselâ?


Ya Onun kabrine gideceğiz, ya Onu seven birine gideceğiz, ya Onun çok sevdiği birini göreceğiz, ya da Onun kitâbını okuyacağız. 


Niçin? Sırf o mürşid-i kâmil ile *(irtibât)* kurmak için. Bu asrın mürşid-i kâmili, *(Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye)* dir kardeşim. 


Çünkü bu kitap, yüzlerce, binlerce evliyânın, âlimlerin, büyüklerin, Velîlerin mübârek sözleridir. *(Velî)* demek, Allahü teâlânın sevdiği kul demekdir. Velî, Allahın *(dostu)* dur 


Ona, mânevî bağ ile bağlanacağız. Demek ki, *(mürşid-i kâmile)* inanmak ve onu sevmek, seâdetin anahtarıdır. Peygamber Efendimiz, mürşidlerin reîsidir. Onu sevene *(müslümân)* denir. 


Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için çalışana, uğraşana *(sâlih)* insan denir. Allah sevgisine kavuşmak için uğraşıyor, bizim gibi işte. İnşallah biz de sâlih kullardan oluruz kardeşim. 


Bu sevgiyi kazanmış olana *(Velî)* denir, *(evliyâ)* denir. *(Mürşid-i kâmil)* ler, Velîler arasından seçilmişlerdir. Bunlar, başkalarını da kurtarmak için çalışıyorlar. Onları sevdik mi, bağlandık demekdir. 


Sevmek de, tâbi olmak demekdir. Sevmek iki şeydir; Biri, *(inanmak)*, ikincisi de *(tâbi olmak)*. Velîyi görürse, sohbetinde bulunursa, daha çok feyz alır, yâni nûrlanır. 


Şimdi, bir *(mürşid-i kâmil)* dünyânın hiçbir memleketinde yok gibidir. Görmek şerefine kavuşmaya imkân yok. Herkese, kabiliyeti kadar *(feyz)* gelir. 


İslâmiyete uymıyanlara hiç feyz gelmez, islâmiyete uyanlara feyz gelir. O büyükleri *(sevenler)* de, o büyüklerden gelen feyzleri alırlar kardeşim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder