Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Osmanlılar zamânında Beylerbeyi’nde, büyük bir *(zahîreci)*, karşısında da küçük bir *(arpa)* dükkânı varmış. 


Zahîreciye gelenler, *(zahîre)* aldıktan sonra, hayvanlarına lâzım olan *(arpa)* yı da, aynı yerden alıp çıkarlarmış. O zahîreci bakmış ki, karşıdaki arpacıdan alışveriş eden yok. 


Kendisininki ise yarı olmuş. O da çoluk çocuğuna ekmek götürecek diye, kendi arpa çuvalının üzerini örter ve müşteriler arpa da isteyince;


*(Arpamız kalmadı, onu da karşı dükkândan alın)* dermiş. İşte din kardeşliği budur efendim. *(Osmânlı)* da böyle olursa, ya *(eshâb-ı kirâm)* nasıldı? 


İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretleri şâhzâde idi. Şehzâde değil de *(şâhzâde)* idi. Arkadaşlarıyla bir gün ava gitdiklerinde bir topluluğu gördüler, araştırdılar.


*(İmâm-ı A’zam)* hazretlerinin, talebeleriyle sohbet etdiğini anladılar. İmâm-ı A’zam hazretlerini çok merak ediyordu. *(Gidip dinliyelim)* dediler. Fakat kalabalıkdan yaklaşamadılar.


Uzakdan, ancak birkaç dakîka dinlediler. İmâm-ı A’zam hazretleri o esnâda talebelerine, *(helâ)* da islâmiyete uygun nasıl oturulacağını anlatıyordu. 


İslâmiyetde, helâda oturmanın dahî âdâbı vardır. Sağ kol *(bacak)* da, sol el *(yanak)* da olacak. İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretleri bunu dinledi ve *(Sonra tanışırız)* diyerek, ayrıldılar. 


Biraz sonra abdest bozması îcab etdi. Arkadaşlarından ayrılıp, sâkin bir yere gitdi. *(Zengin)* olduğu için eşkıyâlar Onu tâkip ediyordu. İmâm-ı A’zam’dan öğrendiği gibi çömeldi. 


Eşkıyâlar onu yalnız görünce, *(kement)* atdılar. Eli başında olduğu için, kemendi asılınca, sıyrıldı ve çıkdı. O da hemen kalkıp, *(imdaat!)* diye bağırdı, eşkıyâlar kaçdılar. 


İmâm-ı A’zam hazretlerinin sohbetinde birkaç dakîka bulunduğu için hayâtı kurtuldu. Eve geldiğinde babasına olanları anlatdı ve İmâm-ı A’zam hazretlerinin sohbetine gitmek istediğini söyledi. 


*(Birkaç dakîka sohbetinde bulunmakla hayâtım kurtuldu. Daha fazla sohbetine gidersem, âhiretim de kurtulur)* dedi. 


Babası da uygun görünce, İmâm-ı A’zâm hazretlerinin talebesi oldu. Muhammed Şeybânî hazretleri, çok da *(güzel)* di. Onun için İmâm-ı A’zâm hazretleri, Onu kürsünün arkasına oturturlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder