Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Evliyânın *Sohbet*’inden istifâde etmenin şartları var kardeşim. Önce, o zâta karşı *Edebli* olacak. Şâh-ı Nakşibend hazretleri buyuruyor ki: *Hiçbir bî-edeb vâsıl-ı ilallah olamamışdır*. 


İmtihan etmek için sorarsa, fayda değil, zarar görür. Sonra kerâmet istememelidir. Biz kazandıklarımızı, büyüklerimize olan *Edebimiz* sâyesinde kazandık. 


Efendi hazretleri çok *sevimli*, çok da *heybetliydi*. Heybetinden yüzüne bakamazdık kardeşim. Büyüklerin her bir zerresi, her bir hücresi, Allahü teâlâyı zikreder. 


Kalbin *Nûr’lu* olabilmesi için şartlar vardır. Bu şartları yerine getiren, kalbini nûrlu tutabilir, koruyabilir. Şartların birincisi, *İbâdetdir*. Yâni emir ve yasaklara uymakdır. 


Namazla olur, oruçla olur, hacla olur, zekâtla olur. Netîce îtibâriyle bunlar, insanın kalbini nurlandıran, aydınlatan unsurlardır. Bunların içerisinde en kıymetlisi, *Namaz*’dır. 


Son nefese kadar nefs, insanı kâfir yapmak ister, günâhkâr değil! Şeytan, insanı *Günâhkâr* yapar. Ama nefs, îmânını alır, insanı *Kâfir* yapar. 


Mü’minler bir araya toplanınca, kalblerindeki *Nûr*, birbirlerine akseder, te’sîr eder. Hele aralarında bir *Velî kul* varsa, Onun kalbindeki *Nûr*, şu lâmba gibi herkesi aydınlatır. 


Öyle biri yoksa, onlara olan sevgi ve muhabbet de aydınlatır. O zâtların yanlarında olması, hattâ *Diri* olması şart değildir. *Vefât* etmiş olsa da, Onun muhabbeti, *Feyz* almağa sebep olur. 


O büyüklerin sevgisini kazanmak ne büyük *Ni’met*’dir. İşte ben, böyle büyük bir *Zât* ile Eyyûb Câmiinde karşılaşdım. Hattâ daha evveliyâtı var. Üniversitede talebe iken, bir gün Bâyezid Câmiine girdiydim.


Tesâdüfen o *Zâtı* gördüm. Biraz dinledim. Çok hoşuma gitdi, ama derse yetişecekdim, fazla duramadım. Çıkarken bu zâtın kim olduğunu, Cum’a günleri Eyyûb Sultân câmiinde *Vaaz* etdiğini öğrendim. 


O zaman tâtil *Pazar* değil, *Cum’a* günü idi. İlk Cum’a günü, *Eyyûb* Câmiine gittim. Orada Efendi hazretlerinin vaazında hiç duymadığım, bilmediğim şeyleri dinlerken çok *Zevk* aldım. 


Kapıdan çıkarken ayakkabılarımı bağlıyordum ki; *Küçük efendi, ben seni sevdim. Bizim evimiz yukarıda, mezarlığın arasındadır. Arada bir gel, seninle sohbet ederiz*, diye bir ses işitdim. 


Meğer bunu diyen, *Efendi* hazretleriymiş. Beni ilk görüşde, *Seni sevdim*, dedi. Hâlbuki evliyânın sevgisine kavuşmak için *20* sene, *30* sene, *40* sene hizmet etmek lâzımdır. 


Beni ise daha ilk görüşde, *Küçük efendi, ben seni sevdim*, dedi. Neden? Çünkü *Kalbi* okur onlar. Ben de, *Baş üstüne*, dedim. O günden beri Efendi hazretlerinden *Feyz* aldık efendim, çok şükür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder