Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*(Allahümmerzuknî hubbeke ve hubbe men yuhibbüke ve hubbe amelin yukarribünî ilâ hubbike.)* 


Yâni yâ Rabbî, bana kendi sevgini ver, seni sevenlerin sevgisini ver ve sevdiğin amellerin sevgisini ver. Yâni o amelleri yapmayı bana sevdir yâ Rabbî. 


Mehmed Mâsum hazretleri; *(En başarılı mü’min, büyüklerin şadırvanına musluk olabilendir)* buyuruyor. Yâni büyüklerden nakledendir. 


Eğer kendinden söylüyorsa, ona yaklaşma. Büyüklerin şadırvanından su veriyorsa, yâni ona *(musluk)* olmuşsa, ona yapış. O, doğru yoldadır. 


Birini sevmenin üç alâmeti var kardeşim. Biri, sevdiğin zâtı sevenleri seveceksin, Onu sevmiyeni sevmiyeceksin. Bu, çok mühim. 


Meselâ bir kimse, hocanı *(tenkîd)* ediyorsa, sen de bunu bildiğin hâlde onunla berâber olabiliyorsan, hiç (seviyorum) deme, *(yalancı)* durumuna düşersin. Çünkü hubbu fillâh ve buğzu fillâh diye bir şey var. 


Sa’d ibni ebî Vakkâs hazretleri, Efendimize diyor ki: (Yâ Resûlallah! Sen, Allahın sevgili Peygamberisin. Allahü teâlâ senin her duânı kabûl ediyor, duâ et de, Allahü teâlâ benim duâlarımı kabûl etsin.) 


Böyle diyor Efendimize. Resûlullah Efendimiz ne buyuruyor? Mübârek parmağı ile, mübârek ağzını gösterip; 


*(Yâ Sa’d, duânın kabûl olmasını istiyorsan, ağzına dikkat et. Ağzına harâm girmesin, ağzından harâm çıkmasın)* buyuruyor. 


*(Efendi)* hazretlerini yeni tanıdığım günlerde, yâni henüz lise çağında iken, bir gün dergâha gitdim. Huzûruna girince; (Efendim, ben bu gece sabaha kadar hiç uyuyamadım) dedim. 


Efendi hazretleri; *(Hayrdır inşallah, ne oldu?)* buyurdular. Dedim ki: (Efendim, Hazret-i Alî ile hazret-i Muâviye arasındaki muhârebeleri düşündüm. O kadar Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn şehîd düşmüşler. 


Birinin ictihâdı şöyle, diğerininki böyle. Acabâ hangisi haklıydı? Sabaha kadar bunu düşündüm efendim. Sonunda Hazret-i Alî’nin ictihâdının doğru olduğunu anladım) dedim. 


Efendi hazretleri bana bir bakdııı, bakdııı, bakdııı, sonra da *(Allah Allaaah!)* buyurdu. *(Hilmi, bu iş sana kadar düşdü mü?)* dedi.


(Yâni bütün ehl-i sünnet âlimleri, bu kadar din imâmları ve müctehidler, bu işi hâlledemediler de, sen bu işi hâlletmek için bütün gece uykusuz kaldın öyle mi?) dedi. 


Sonra da bana acıyarak bir bakdı ve; *(Vâh vaaaâh! Hilmi, senin hâline çok acıdım)* buyurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder