Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*(Dağ)* başında yaşıyan, yâhut amazonlarda, *(Kutup)* larda yaşayıp da islâmiyeti duymıyanlar, öldükden sonra Cehenneme gitmiyecekler. Hayvanlar gibi *(Toprak)* olacaklar. 


Neden? Çünkü *(İnkâr)* yok. İnkâr etmediler ki. *(Cehennem)*, inkârcıların yeri, *(Münkir)* lerin yeri. Duyup da inanmıyanların yeri. Cehennem, *(Küfr)* ün karşılığıdır kardeşim. 


Mü’minin evinde *(Kur’ân-ı kerîm)* okununca, *(Namaz)* kılınınca, oraya dağlar gibi *(Feyz)* gelir. Dağlar gibi. Hattâ dışarı *(Taşar)* efendim. Evin kapısının altından, pencerenin dışından taşar. Konu komşuya gider. 


Müsâit *(Komşu)* ları arar, o *(Ev)* lere girer. Başkasının evinden de size öyle *(Feyz)* gelir. Orada da Kur’ân-ı kerîm okunuyorsa, namaz kılınıyorsa, *(Başkası)* nın evinden de size doğru feyz akar. 


Onun için *(Mü’min)*, mü’minlerin oturduğu mahallede *(Ev)* almalıdır. Bu, çok mühim efendim. 

● ● ●

Vefât etmiş olan bir mübârek zâtın, *(Kabir)* de ne işi olur? O büyük zât, *(Arş-ı âlâ)* dadır, yâni *(Cennet)* dedir. Kabirde olan, sâdece *(Bedeni)* dir. 


Rûhun o *(Kabir)* de ne işi var? İnsan, *(Rûh)* demekdir, o da *(Cennet)* de. Ama biri, onu kabrinde ziyârete geldiği zaman, bir *(İrtibât)* yeri lâzım. 


İşte *(Kabir)*, irtibât yeridir. Bir bağlantı yeridir. Biri onu ziyârete gidip de *(Selâm)* verince, *(Rûh)* ânında o kabre geliyor. Niçin? *(Kim)* gelmiş beni ziyârete, onu *(Görsün)* diye. 


Onun için kabir ziyâretine gitdiğimizde, o zâtın bizi *(Gördüğü)* nü düşüneceğiz. Böyle inanarak ziyâret edeceğiz, çünkü o bizi *(Görüyor)* efendim. 

● ● ●

Bir *(Kız)* ın okuyacağı, yetişeceği yer, onun her şeysi, *(Evi)* dir kardeşim. Evinin dışı *(Ateş)* dir. Ne niyetle olursa olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder