*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Vefât etmiş olan evliyâ *(Zât)* lar kabir içinde düşünülürse, hiç *(İstifâde)* olmaz. Çünkü *(Kabir)* de, aşağıda görmek, *(Hakîr)* görmek sayılır.
*(Kabr)* ini ziyârete gidince, oradaki büyük zâtı, *(Arş-ı âlâ)* da göreceğiz, öyle bileceğiz. Feyz, *(Arş)* dan gelecek.
Peygamber Efendimiz; *(Men ehabbe ehâhü, fel yu’lim iyyâhu)* buyuruyor. Yâni, bir kimse, bir din kardeşini *(Sever)* se, ona, sevdiğini bildirsin.
Ona sevdiğini bildirmek, (Seni seviyorum) demekle olmaz. Sevginin *(Şart)* larını yerine getirmesi lâzım. Meselâ biri, onun aleyhinde konuşurken; *(Sus! Din kardeşimin aleyhinde konuşma!)* diyecek.
Onu bir *(Müşkilât)* da görünce, hemen *(İmdâd)* ına koşacak, ona *(Yardım)* a koşacak, onun arkasından *(Duâ)* edecek. Bakın ben namazda duâ ederken ne dedim?
*(Mesâimize, hizmetlerimize iştirak eden din kardeşlerimize…)* diye sizlere duâ etdim. Beş vakit namazda ben size *(Duâ)* ediyorum. Neden? Sizleri seviyorum da onun için.
Hadîs-i şerîfde öyle buyuruluyor. *(Bir kimse, din kardeşini severse, sevgisini ona bildirsin)*. Bu da, *(Lâf)* la olmaz. Ben seni seviyorum, demek *(Kâfi)* değil. Sevginin *(Şart)* larını yerine getirecek.
Ben seni seviyorum demeye, *(Lisân-ı kâl)* denir. Sevginin şartlarını yerine getirmeğe de *(Lisân-ı hâl)* denir. Sevgimizi, *(Hâlimiz)* le anlatacağız kardeşim.
Elhamdülillah, bizlere, İslâma *(Hizmet)* nasîb oluyor. Peki, bize nasıl *(Nasîb)* oldu bu? Allahın *(Lutf-ü ihsân)* ı kardeşim. Allahü teâlâ, herkese bir şey ihsân etmiş.
Kimisine, insanların *(Sıhhat)* ine hizmet etmek, yâni *(Tabâbet)* ni’metini vermiş. Bize de, Habîbinin, Resûlünün *(Yolu)* nu göstermek ni’metini vermiş, elhamdülillah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder