*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*(Muhyiddîn-i Arabî)* hazretlerine; Bu makâma ne ile, nasıl kavuşdun? demişler. Cevâbında; *(Evliyâyı çok sevmekle)* buyurmuş.
Meselâ bir yerde, bir *(Evliyâ)* zâtın aleyhinde konuşuluyorsa, hemen o *(Velî)* yi müdâfaa edermiş.
Efendimiz aleyhisselâm buyuruyorlar ki: *(Güzel ahlâkı tamâmlamak için geldim)*. Bir şeyin en iyisi veyâ en kötüsü söylenince, o şeyin *(Hepsi)* anlaşılır.
*(İbâdet)* lerin en iyisi, *(Güzel ahlâk)* dır. Güzel ahlâk denilince, bütün *(İbâdet)* ler anlaşılır. Evâmiri yapmakla emrolunduk, *(Emr)* leri yapacağız.
Âyet-i kerîmede; *(Yalnız şirki affetmem)* buyuruluyor. Çok çeşidli *(Küfr)* vardır. Ama *(Şirk)* denince, bütün küfrler anlaşılır. Bu, bir edebiyat kâidesidir.
Efendi hazretleri, bizi *(Huzûr)* una kendisi çağırırdı. O çağırmasaydı biz gidemezdik. Bize, her *(Şeyi)* o öğretdi.
Tek maksadımız, islâmiyete *(Hizmet)* dir kardeşim. Bu iş, *(Sen-ben)* dâvâsı değildir. Asıl iş, *(Niyet)* de. Amellere verilecek karşılık, *(Niyete)* göredir.
İki kişi aynı *(Ameli)* işler, niyete göre amellerin *(Cezâ)* sı değişir. Burada cezâ demek, *(Karşılık)* demekdir.
Karşılığı, *(Niyete)* göre değişir. Bir safda iki *(Kişi)*, yan yana namaz kılar. Birinin niyeti *(Hâlis)* dir, ötekininse, hâlis niyetden haberi yok.
Onun ibâdetiyle, öbürünün ibâdeti arasında *(Dağ)* lar kadar *(Fark)* vardır. Ama görünüşde, ikisi de aynı.
Elhamdülillah, bütün *(Dünyâ)* ya, bütün *(Müslümân)* lara hizmet ediyoruz kardeşim, tek niyetimiz bu.
Bu *(Niyet)* oldukdan sonra Allahü teâlâ *(Yardım)* eder. Allahü teâlâ, bizleri o *(Büyük)* lerin şefâatinden mahrum eylemesin kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder