*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Efendi hazretlerine *İlk* gitdiğim sıralarda, henüz odada kimse yokken, beni alırdı yanına. Kendisi *Sandalye* ye oturur, beni de yanındaki sandalyeye oturturdu.
Sonra, elini bana uzatıp; *Tut elimi* derdi. Tutardım. Sonra da *Sık* derdi. Elini sıkardım, sıkardım. *Daha sık, daha sık* derdi. Artık yorulurdum efendim.
Bakardım ki gözlerini kapamış. *Uyudu* zanneder, elimi gevşetirdim, çünkü yorulurdum. Tam elimi gevşetirken gözlerini açar ve *Sık* derdi yine.
Bu şekilde, bir *Sene* müddetle hep elini sıkdırdı bana. Kim bilir? Onların bütün hücreleri *Zikr* edermiş efendim. *Evliyâ* nın bütün zerreleri *Zikr* edermiş.
Mektûbât’da var bu. *Bütün zerreleri zikr eder!* diye yazılı. Biz bunu sonradan öğrendik ve *Seâdet-i Ebediyye* ye de yazdık bunu.
Mübârek, elini bana sıkdırıyor ki, o *Zikr* benim hücrelerime ve kalbime de sirâyet etsin.
Şu koca kâinatda, dönen her şey *Allah* der kardeşim. Çünkü Allah kelimesinin sonu *(H)* dır.
Başındaki eliflâm, bu *(H)* harfini çıkartmak içindir. Allahü teâlânın simgesi *(H)* harfidir.
Nefes alırken *(H)* harfi çıkıyor, verirken yine öyle. Hayvanlar, bağırırken *Zikr* ediyor. Yapraklar sallanırken *Zikr* ediyor. Su akarken *Zikr* ediyor.
Çünkü her hareketde *(H)* harfi çıkar. Elini sallasan *(H)* harfi çıkar. Rüzgâr esse *(H)* harfi çıkar. Yâni devâmlı sûretde kâinâtda hep *(H)* harfi var.
Velhâsıl şu kâinatda Onu *Zikr* etmiyen tek bir nesne yokdur. Canlı olsun cansız olsun, her nesne *Zikr* ediyor. Dostu da düşmanı da zikrediyor.
Hattâ *Atom* un içindeki *Elektron* lar var ya, onlar bile çekirdek etrâfında dönerken *(H)* harfi çıkıyor. Velhâsıl her dönen şey *(H)* der, yâni *Allah* der kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder