*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Eshâb-ı kirâm, Resûlullah Efendimizi çok seviyorlardı. İçlerinden diyorlardı ki:
*Onun Cennetdeki derecesi çok yüksek olur, bizimkiyse aşağıda kalır. Bu yüzden Cennetde Resûlullahı göremeyiz*.
Böyle diyorlardı ve bunu düşünüp, çok üzülüyorlardı. Hattâ aralarında bu *Mevzû* yu konuşup dertleşirlerdi.
Ne zaman ki Efendimiz bir *Müjde* verdi onlara. O zaman sevinçlerinden hepsi bayram etdiler. Neydi o müjde? *Bu yolda ehil, nâ ehil, berâberdir!*
Ne demek bu? Yâni dünyâda birbirini sevenler, âhirette, *Cennetde* de ayrılmıyacaklar. Bu *Ehil* dir, şu *Ehil* değildir, diye ayırım yok. Yeter ki *Sevsin*, sevenlerin hepsi, berâberdir.
Öyleyse biz de, *Allah Dostları* nı seversek, âhiretde onlarla berâber oluruz efendim. *Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî* hazretleri öyle buyuruyor.
● ● ●
*Mehmed Ma’sum* hazretleri, bir gün talebeleriyle bir yerde oturmuş konuşuyorlar. Mevzû *Yaş* dan açılınca, talebelerine sıra ile;
*Sen kaç yaşındasın?* diye sormaya başlıyor. Orada, *Sâdullah* adındaki bir talebesi, bir yerde *Vâli* imiş ve hocası Mehmed Ma’sum hazretlerini çok seviyormuş.
Mübârek, ona da soruyor ki: *Sâdullah, sen kaç yaşındasın?* Sâdullah da cevâben; *Üç yaşındayım efendim*, diyor.
O böyle deyince herkes şaşırıyor tabii. Anlıyamıyorlar. *Üç yaşında adam olur mu?* diyorlar. Sâdullah, onların hayret etdiklerini görünce, hocasına dönüyor.
Ve diyor ki: Efendim, bendeniz *Zât-ı âlînizi* tanıyalı *Üç sene* oldu. Ondan evvel *Hayvan* gibiydim. Ondan evvelki ömrümü, *Ömür* den saymıyorum.
Böyle diyor. İşte o *Büyük* leri tanımak, görmese bile kitaplarını okuyarak o zâtı *Sevmek*, çok büyük *Ni’met* dir. Böyle şanslı ve tâlihli kullar, *Evliyâ* olurlar.
● ● ●
Kalp, Beytullahdır. Allahü teâlâ; *Ben yerlere göklere sığmam, ama mü’min kulumun da kalbinden çıkmam!* buyuruyor.
Onun için kalp, Beytullahdır. Ne demek Beytullah? Yâni *Allahın evi*. Mâdem ki; *Kalpden hiç çıkmam* diyor, o hâlde kalp, *Allahın Evi* dir.
Onun için Beytullahı, yâni hiç kimsenin *Kalbini* kırmıyacağız kardeşim. Hattâ *Kâfir* in kalbini bile kırmak *Câiz* değil. Meselâ kâfire; *Sen kâfirsin!* demiyeceğiz.
Kalp kırmak yok. Kızdığı zaman, gücü kuvveti olduğu hâlde, hiç karşılık vermiyen, intikam almıyan kimse, kıyâmetde istediği *Cennet köşkü* ne gidecek.
Ama bu, kolay değil. Herkes yapamaz bunu. Velhâsıl kızdığı zaman kalp kırmıyan kimse, *Ehl-i Cennet* dir. Yâni âhirette *Cennete* gidecek kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder