Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bundan yirmi sene evvel, elime bir kitap geçdi. Kitâbın ismi, *Hâtırât-ı Abdülhamîd-i Hân-ı Sânî*, yazan da, mâbeyn başkâtibi *Esad bey*. 


*İslâm* harfleriyle yazılmış, *Yüz* sayfa kadar bir kitap. Bir yerinde diyor ki: 


Sultân Abdülhamîd Hân Cennetmekân, *Mülkiye* mektebinden, yâni *Siyâsâl Bilgiler* okulundan birincilikle çıkanı, saraya *Kâtip* alırdı. 


İkinci ve üçüncü derecede mezun olanları da, *Bâb-ı âlî* ye verirdi. Ben *Mülkiye* mektebini birincilikle bitirdiğim için saraya alındım ve *Baş kâtip* oldum. 


Bir gece İngiltere’den bir *Şifre* geldi. Acele cevap vermek lâzım idi. Cevâbı yazdım, fakat Sultâna *İmzâ* etdirmem lâzımdı. Gece yarısı, *Yatak* odasına gitdim.


Kapıyı vurdum, açılmadı. Bir daha çaldım. Yine açılmadı. Bekledim, bekledim. *Acabâ bir emr-i Hak mı vâki oldu?* diye düşündüm.


Üçüncü defâ tam *Hızlı hızlı* vuracaktım ki, *Kapı* açıldı. Bir de bakdım, *Sultân Hamîd* kolları sıvalı, elinde *Havlu*, kurulanıyor. *Evlâdım, seni bekletdim kusûruma bakma!* dedi. 


Ve şöyle devam etti: Daha Birinci vuruşunda uyandım. Böyle gece yarısı, *Mühim* bir imzâ için geldiğini anladım. Abdestim *Yok* du.


Abdest almak için seni bekletdim. Çünkü bu milletin hiçbir kâğıdına *Abdest* siz bir *İmzâ* atmadım. Onun için abdest aldım. Oku dinliyeyim, dedi. 


Yazdığım cevâbı okudum. Sultân; *Çok güzel yazmışsın. Bismillâhirrahmânirrahîm*, deyip  kâğıdı imzâladı. 


İşte böyle, *Abdülhamîd Hân* Cennet mekân, bu memleketi, Allahın emri ile *Sadâkat* la, *Hulûs* la, bir şefkatli *Baba* gibi idâre ediyordu. 

● ● ● 

Gerçek bir *İslâm âlimi* nde, iki özellik vardır. Birincisi, *Tevâzû*. Allahü teâlâyı *Tanıyan*, *Bilen* bir kişi, başını kaldıramaz kardeşim. 


*Kul*, Allahü teâlâyı ne kadar *Tanırsa*, o kadar Ondan *Korkar*. Gerçek âlimler, Allahü teâlâdan en çok korkan kişilerdir. 


İkincisi, *Kafası* ndan söyliyen değil, *Kitap* dan okuyandır, yâni *Nakl* edendir. Gerçek âlim, kendinden söylemez. *Filân zât şöyle buyuruyor*, der. 


Oturup *Tefsîr* yazmaz efendim. Âhir zamânın alâmeti, en kötülerin kürsüye çıkıp, insanların *Îmânı* nı ve *Îtikâdı* nı bozmasıdır kardeşim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder