Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Kardeşim, biz şimdi, sizinle *Yol* da karşılaşdık diyelim, birbirimize rastladık, ne yapıyoruz? *Selâm* veriyoruz değil mi? Niçin *Selâm* veriyoruz? 


*Selâm* vermekle, birbirimize *Duâ* ediyoruz efendim. Bir mü’min, bir mü’minle karşılaşdığı zaman yapacağı *Duâ* şu olmalı: *Esselâmü aleyküm!* Peki, mânâsı ne bunun? 


Esselâmü aleyküm demek; Allahü teâlâ sana, hem *Dünyâ* da, hem de *Âhiret* de, *Sağlık* versin, *Selâmet* versin, *Âfiyet* versin, sen inşallah *Cennete* git! demekdir.


Ne *Güzel* bir duâ. Peki, o mü’min ne diyor? O mü’min de ona cevap verip; *Ve aleyküm selâm!* diyor. Yâni Allahü teâlâ sana da *Selâmet* versin. 


Hem dünyâda, hem âhiretde, sana da *Sağlık*, *Selâmet* ve *Âfiyet* ler versin. Hattâ devâmı var efendim. *Ve rahmetullahi ve berekâtüh*. 


Bunun mânâsı nedir? Rabbim sana *Rahmet* etsin. Kazancına, ömrüne sağlığına *Bereket* versin. İşte bir mü’min, bir mü’mini gördüğü zaman yapması gereken *Duâ*, budur kardeşim. 

● ● ● 

*Seâdet-i Ebediyye* kitâbını okumak, büyük *Seâdet* dir. Cenâb-ı Hak *Sizi* de, *Bizi* de, bu seâdetden ayırmasın. Hergün okuyalım. *Ezber* olsun, kalbimize yerleşsin. 


Onunla *Amel* edelim, onun rûhâniyetine kavuşalım. Çok okudukça *Hakîkat* ine yaklaşabiliriz. Bu *Aşkı*, bu *İhlâsı* size ihsân eden Allahü teâlâya sonsuz *Şükr* ler olsun. 


Cenâb-ı Hakkın size ihsân etdiği bu *Ni'met* ve bu *Seâdet*, milyonda bir kimseye *Nasîb* olmuyor. 


Okuduğunuz bu *Kitap* lara ve bu kitaplar vâsıtasıyla tanıdığınız büyüklere *Sevgi* niz ve *Saygı* nız nisbetinde, daha nice *Ni'met* lere kavuşacaksanız. 


Ben de sizin gibi, bu *Büyük* leri işitmekle ve *Kitapları* nı okumakla şereflendim. Kavuşduğunuz *Ni'met*, çok, hattâ pekçok *Büyük* dür. 


*Ni'met* sanılan, *Seâdet* sanılan başka şeyler, bunun yanında *Hiç* dir. 


Çok *Bahtiyâr* sınız kardeşim. *Dünyâ* için üzülürseniz, Allahü teâlâ ve büyüklerimiz size *İncinir*. Çok sevininiz ve Allahü teâlâya çok *Şükr* ediniz. 


Herşey, Allahü teâlânın *İrâdesi* ile olmakdadır. İslâmiyete *Uyan* kimseye gelen herşey *Hayırlı* dır. İnsana sıkıntılı ve üzüntülü görünseler de *Hayır* bilmelidir. 


*Îmân* ve *Ehl-i sünnet* ni'meti yanında, başka şeylerin *Hiç* kıymeti yokdur. Bu büyük *Ni'mete* kavuşan kimsenin, kıymetsiz şeylere üzülmemesi lâzımdır. 


İslâmiyete uymakda bir *Kusûr* olursa, ona üzülmelidir. Çünkü bunun netîcesi, dünyâda da âhiretde de *Felâket* ve *Musîbet* dir. Bunun da ilâcı, *Tövbe* etmek ve Allahü teâlâya *Yalvarmak* dır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder