*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Asıl maksat, *Allahı* hâtırlamakdır. Ama bu, *Zor* dur efendim. Hele bu zamanda. Ama bunun kolayı var. Bir *Âbi* ile berâber olmak, *Râbıta* olur. Ne güzel işte.
Bizim *Âbiler* le berâber olan, o *Büyük* leri hâtırlar. Büyüklerin *Kitâbı* nı okuyan da, onlarla berâber sayılır. Meselâ bizim kitaplar, o büyüklerin *Sözleri* dir.
Onların mübârek *Kelâmları* dır efendim. Onları okuyanlar, o büyüklerle *Râbıta* hâlinde olur. Niçin? Çünkü onların *Rûh* ları, anıldıkları yerde *Hâzır* olurlar.
Ruhlar için *Zaman* yok efendim. Rûh zamansızdır. *Ânında* gelir ve okuyanın rûhuyla berâber olur. Ne büyük *Ni’met* efendim. Bu fırsat kaçar mı?
Kendisi talep etmeden, cenâb-ı Hak, bir kuluna *Hastalık* gönderirse, şöyle düşünsün:
Bu, benim duâlarımın *Kabûl* olması için, yüce Rabbimin yaratdığı bir *Sebep* dir. Öyleyse *Duâ* edersem, bu hastalık sebebiyle *Rabbim* duâlarımı *Kabûl* eder, desin.
Ve ne ihtiyâcı varsa *Talep* etsin, *Duâ* etsin. Ne dileği varsa dilesin. Ne isteği varsa istesin, ama *Şifâ* için de duâ etsin.
Çünkü *Mutlak* olan bir şey var ki, Allahü teâlâ, bu kâinâtda *Kendisi* ni, sebepler âleminde gizlemişdir. O, her şeyi, bir *Sebep* le yaratır.
Yâni Allahü teâlâ, *Kendisi* ni gizlediği gibi, *Kudreti* ni de, sebepler altında gizlemişdir. Kendi sevgisi için, *Evliyâ* zâtları sebep yaratmışdır.
Kalbin ferahlaması ve temizlenmesi için de *Namâz* kılmayı, *Kur’ân-ı kerîm* okumayı ve *Sohbeti* sebep yaratmışdır.
Bütün sohbetlerin, bütün ilimlerin, bütün nasîhatların kaynağı, *İmâm-ı Rabbânî* hazretleridir kardeşim.
O da, *Peygamber Efendimiz* den almış, hamur yapmış. Bize hazır lokma, hazır kaynak efendim. *Mektûbât*, en sağlam *Kaynak* dır.
Biz kitaplarımıza, hep oradan aldık, koyduk. Kitaplarımızın temeli, *Mektûbât* dır kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder