Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bu *Büyük*’lere kavuşan, hattâ bunların *Sâdık* talebelerine kavuşan, kurtulur efendim. *Nebî, Sıddîk ve Selmân, Kâsım, Ca’fer, Bistâmî* diye gelen bu büyüklerin çok üstün bir *Âdet*’leri vardır. 


Bu, diğer hiçbir *Yol*’da yokdur. Diğer yollarda olanlar, kendilerini sevenleri ana caddeye çıkartırlar ve *Bu yolun sonu Cennetdir, devâm et, çalış, Cennete gir!* derler. 


Onlar da çalışırlar. Kavuşan kavuşur, kavuşamıyan *Yol*’da kalır. Bu yolun *Büyük*’leri ise böyle değildir. Bu yolun büyükleri, kendilerini sevenlerin *Eli*’nden tutar.


*Kolu*’na girer, *Cennet*’in içine sokuncaya kadar bırakmazlar. Hattâ *Kendi Cenneti*'ni de ona gösterip; *İşte, şu köşk senin!* der, sonra bırakırlar. 

● ● ●  

İnsan oğlunun tek sermâyesi, *Âciz* olmasıdır. İnsan âhirete giderken ne *Malı*’nı, ne *Mülkü*’nü, ne çoluk çocuğunu, hiçbir *Şeyi*’ni götüremiyor. Sâdece Allah için olan *Amel*’lerini götürüyor. 


Seyyid *Tâhâ-i Hakkârî* hazretleri, Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerine; *Bize ne getirdin?* diye sormuş. Seyyid Fehîm hazretleri de; 


*Size, sizde olmıyan birşey getirdim, günâhlarımı getirdim*, demiş. Biz Cenâb-ı Hakka ne götüreceğiz? Dağlar kadar *Günâh*’lar, Everest Tepesi kadar *Kusûr*’lar. 

● ● ●  

Mürşid *Olgun*, mürîd *Uygun* olunca, yâni mürşid, kâmil ve mükemmil olunca, mürîdde de *Sevgi* ve *Muhabbet* varsa, *Sene*’lerin işi, *Sâat*’lere ve *Sâniye*’lere döner. Mürşid-i kâmilin bir *Bakış*’ı yeter. 


Diğer *İlimler*’de de aynı kâide vardır. Yâni *Hoca*, mâhir ve müşfik olursa, *Talebe* de zekî ve çalışkan olunca, öğrenilmiyecek hiçbir *İlim* yokdur. 


Efendi hazretleri bize husûsî *Emek* verirdi. Biz ne öğrendiysek, hepsini *Efendi*’den öğrendik kardeşim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder