*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Evyap* sabun fabrikasının sâhibi *Rıfat bey*’in babası Abdülvehhâb Efendi, *Bitlis*’de din tahsîlini bitirip, daha yükseğini okumak için *Siirt*’deki Abdülcelîl Efendi’ye gitmiş.
Fakat Abdülcelîl Efendinin *Van*’da olduğunu öğrenince, *Van*’a gitmiş. Van’da *Şâbâniye* Câmiinde olduğunu öğrenince de o *Câmi*’ye gitmiş.
Bakmış ki câmi, mihrapdan kapıya kadar dolu. Kürsüde *Nûr* yüzlü ve *Heybet*’li bir zât *Vaaz* ediyor. Kendi ken-dine;
Abdülcelîl Efendi herhâlde bu *Zât*’dır, diye düşünüp, en *Arka*’ya oturmuş. Herkes, boynu bükük olarak *Edeb*’le vaazı dinliyor.
Ortalarda bir *Genç* de hizmet ediyormuş. O gence; *Abdülcelîl Efendi* burada mıdır? diye sormuş. O genç de; *İşte şu!* diyerek, önündeki *Kişi*’yi göstermiş.
O da, herkes gibi boynu *Bükük* olarak vaazı dinliyormuş. Abdülvehhâb Efendi çok şaşırıp; *Peki, kürsüde vâz eden zât kimdir?* diye sorunca; O zât, *Seyyid Fehîm Efendi*’dir, demiş.
Sonra namâza kalkmışlar. *Seyyid Fehîm* hazretleri imâmete geçmiş. İftitah *Tekbîr*’ini aldığında, herkes *Ceryan*’a çarpılmış gibi titremeğe başlamış.
Abdülvehhâb Efendide de aynı *Hâl* vâki olmuş. Bu *Vak*’ayı, bizzât Abdülvehhâb Efendi bana anlattı ve dedi ki: O ortalarda *Hizmet* eden genç de, *Abdülhakîm Arvâsî* efendi idi.
● ● ●
*Mü’min*’ler bir araya toplanınca, *Kalp*’lerindeki *Nûr*, birbirine *Aks*’eder, *Te’sîr* eder. Hele aralarında bir de Allahü teâlânın sevdiği bir *Velî* kul varsa.
Onun *Kalb*’indeki nûr, şu *Lâmba* gibi herkesi aydınlatır. Aralarında öyle biri *Yok*’sa, öyle büyük bir *Zât*’ın *Sevgisi* de aydınlatır.
Bunun için o *Zât*’ın, yanlarında olması şart olmadığı gibi, *Diri* olması da şart değildir. *Vefât* etmiş olsa da, Onun muhabbeti, *Feyz* almağa sebep olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder