*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Allahü teâlâ kullarına iki büyük ni’met vermişdir. Bu iki büyük ni’metin şükrü, hiç bir şekilde edâ edilemez. Biri, *Îmân* ni’meti.
Onun için, bu gece en çok sevinmesi îcâb eden, en çok Allahü teâlâya boynunu büküp teşekkür etmesi îcâb eden, bizleriz kardeşim. Âbilerin hepsi. Onlar, Peygamber aleyhisselâmın *Vârisleri’dir*.
Çünkü Onun getirdiği *Dîni* yaymak için uğraşıyorlar. Mûris, vârisini yolda bırakmaz. Bu, ancak öldükden sonra belli olacakdır. Kavuşduğumuz *Ni’met* çok büyük.
İkincisi, *Sağlık* ni’meti. İnsanın gözü olmasa, insanın kulağı olmasa, insanın burnu olmasa, insanın ağzı olmasa, eli olmasa, ayakları olmasa, buna ne denir?
Buna *Kütük* derler, kütük ne işe yarar? Allah korusun. İnsan 24 saat devâmlı sûrette Allahü teâlâyı *Zikr’etse*, duâları kabûl olur. Allah, hepimizi affetsin.
Ama âlimler buyuruyor ki: *Beş vakit namâzını kılan bir kimse, 24 saat Allahü teâlâyı zikretmiş olur*. Neden?
Çünkü o kimse, yatarken; *Yâ Rabbî, sabah namâzına kalkmak niyetiyle yatıyorum*, der ve saatini kurar.
Sonra, *Öğlen yaklaşıyor, abdestimi alayım*, der. İkindiye yine öyle. Yâni düşüncesi hep namazla ilgili olduğu için, bu düşünceleri, *Namaz kılma* kabûl edilir.
Devâmlı *Zikr* kabûl edilir, devâmlı Allahü teâlâyı hâtırlamak ve anmak kabûl edilir. *Zikr* de anmak, yâni hâtırlamakdır zâten.
Doğru *Îtikad* ve doğru *Îmân*, Cennete giden yoldur. Ehl-i sünnet yolu demek, Cennete giden yol demektir. Cenâb-ı Hak bize, Cennete gitmeyi ihsân etmek istemeseydi, hiçbirimize bu *Îmânı* vermezdi.
Bu, Rabbimizin bize *İhsânı*, hem de karşılıksız. İki mü’min muhabbetle bir araya gelse, hiçbirşey konuşmasalar bile, sâdece birbirlerinin yüzüne sevgiyle baksalar, mutlaka birbirlerinden *İstifâde* ederler.
Hiç şüphe yok. Hiç konuşmasalar da istifâde ederler. Çünkü kalbden kalbe *Yol* vardır, aynen bileşik kablar usûlü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder