*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Peygamber aleyhisselâm buyuruyorlar ki: *Ey Eshâbım! Siz, emr olunduklarınızın onda dokuzunu yapsanız, birini terk etseniz, helâk olursunuz*.
Bu helâk olma, bulunduğu makâmdan tenzîl-ür rütbedir, yâni bir aşağı dereceye düşmekdir. Onlar için bir makâm aşağı düşmek, bin *Azâb*’dan daha zor ve dehşetlidir.
Yine Efendimiz buyuruyorlar ki: *Âhir zamanda gelecek ümmetim, emirlerin onda birini yapsalar, dokuzunu terk etseler, kurtulurlar*.
Yapılacak olan bu onda bir nedir? *Îmân*’dır. Âhir zamanda gelecek mü’minlerin en büyük tehlikesi, *îmânsız* olmakdır.
Çünkü bu gün, harâm ve helâl karışmışdır. Eskiden harâmın yolu başkaydı, helâlin yolu başkaydı. Harâmlar belli idi ve yapanlar ayıplanırdı.
*Cömertlik*, sâdece cebindeki parayı vermek, elindeki maldan vermek, insanların gönlüne hoş gelsin diye para dağıtmak değildir. Evet, bunlar bir nevî cömertliktir.
Ama asıl cömertlik, insanlara *Îmân* vermekdir. Allahın kullarını *Küfr*’den kurtarıp, îmân etmelerini, müslüman olmalarını sağlamakdır.
Meselâ *Ebû Bekr-i Sıddîk* radıyallahü anh Resûlullaha geldi, *Îmân* edip müslümân olunca, hemen ardından; *Yâ Resûlallah!* dedi.
*Beni gibi îmân edecek altı arkadaşım daha var. Gidip onları getireyim, onlar da bu îmâna kavuşsunlar*, dedi.
İşte *Cömert*’lik budur. Yâni kendisinin sevdiği bir şeye, kendi kavuşduğu bir ni’mete, bir başkasının da kavuşmasını istemek. Asıl cömertlik budur işte.
Onun için, bizim bu kitapları basanlar, yayanlar, bu yolda çalışanlar, ne için çalışıyorlar? İşte bu cömertliklerinden çalışıyorlar. Millet istifâde etsin, Cehennemde yanmasın diye!
Hediye, *Sünnet*’dir efendim. Hediye vermek de sünnetdir, hediyeyi kabûl etmek de, almak da sünnetdir.
Dünyâ hayâtı *Hayâl* oluyor, hayâl. Geçen hafta da burada böyle oturmuşduk, konuşmuşduk, sohbet etmişdik. Ne oldu? *Hayâl* oldu.
Sorsalar, bugün için ne diyeceğiz? *Hayâl* diyeceğiz. Bizim şu hâlimiz, biraz sonra *Hayâl* olacak.
Efendim, insan ne kadar harâmlardan sakınırsa, ibâdetlere sarılırsa, insan ne kadar Allah sevgisine kavuşursa, kendisini ne kadar âhirete yakın hissederse, onun bir *alâmeti* vardır.
Nedir o alâmet? *Mütevâzı* olmakdır, yâni kendini *Kötü* bilmekdir. Hatâlarını, kusurlarını görmekdir. Hattâ kendini *Hiç* bilmekdir. Rabbimiz kusurlarımızı afvetsin kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder