Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Ankarada, gazetemizin bir abonesi, rüyâsında, örtülü, nûr yüzlü bir *Teyze* yi görmüş, meğer o, Enver âbinin *Annesi* ymiş. O kimseye demiş ki: 


Oğlum Enver'e söyleyin, Çankaya semtinde, uzun uzun sütunlar, direkler varmış. Çocuklar, oraya tırmanıp tırmanıp yere düşüyorlarmış. Çoğunun kolu bacağı kırılmış. 


Oğlum Enver'e söyleyin de bir *Hastâne* yapdırsın, o insanları *Tedâvi* etdirsin, demiş. İşte, Enver âbi, *Türkiye Hastânesi* ni bunun üzerine kurdu kardeşim. 

********

Allahü teâlâ, müslümânlara her ihtiyâcını gönderse, kâfirlere göndermese, o zaman arada *Fark* olur. Hâlbuki cenâb-ı Hak *İmtihân* ediyor. 


Biz müslümânlar da sebebe yapışacağız, fakat sebebin te’sîrini *Allah* dan bekliyeceğiz. Onlar, *Sebep* den bekliyor, aradaki fark bu. 


Görünüşte aynı. Onlar da sebebe yapışıyor, biz de. Ama onlar, *Sebep* den bekliyor, biz ise *Müsebbib* den bekli-yoruz. Müsebbib, *Allahü teâlâ* dır. Sebepleri gönderene, *Müsebbib* denir. 


Bu dünyâ fânî, her şey geçer. Ne *Beyi*, ne *Paşası*, hiç kimse kalmaz bu dünyâda. Gördüklerimizden, tanıdıklarımızdan kimler gitdi, kimler gitdi. 


Her şey geçer gider, fakat büyüklerimizden gelen *Feyz* ve *Nûr* ayrı, o geçmez, o gitmez. 

********

Dünyâda kimi severseniz, âhiretde de onun yanında olacaksınız. *Hadîs-i şerîf* bu. *El mer’ü me’a men ehabbe* İnsan dünyâda kimi severse, âhiretde de onun yanında olacak. 


Bu, büyük bir *Müjde* bizim için. Biz onları seviyoruz. İnşallah dünyâda onların *Himmet* leri bizimle berâber olduğu gibi, âhiretde de *Şefâat* leri olacak, kendileri bize yardım edecekler. 


O büyüklerin *Rûhâniyet* leri şimdi burada hazır. Onların rûhâniyetleri hâzır olur. O gün de hepimize *Şefâat* leri olur inşallah. 


Ben yukarı gidiyorum, size, *Enver âbi* yi vekîl bırakıyorum. Enver âbi den gelir *Feyz* ler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder