Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bizim vazîfemiz, *Doğru* yu bildirmekdir kardeşim. Nasıl bildireceğiz? *Kitap* vermekle. Bu kitapları dağıtmak, en büyük *Cihad* dır. En güzel *Emr-i mâruf* dur. 


*Hidâyet*, Allahın elinde. *Kalpleri* çeviren, Allahü teâlâdır. Bu gün, birine bir *Namaz Kitâbı* vermek, insana yüz *Şehîd sevâbı* kazandırır. Yüz şehîd sevâbı. 


Yâni *Yüz* defâ, Viyana kapılarına kadar gidip, düşmanla dövüşüp, kan revân içinde *Şehîd* düşen askere verilen sevâpdan, *Bin* kat fazla *Sevap* alır. Niçin? 


Çünkü bu, hem *Emr-i mâruf* dur, hem de *Cihâd* dır. Asker inki ise yalnız cihâd. *Emr-i mâruf* sevâbı yanında cihâd sevâbı, *Deryâ* nın yanında *Damla* gibi kalır. 


********

Bakın kardeşim evleniyorsunuz. *Hanımla* iyi geçinmeniz lâzım. Onu *Üzmemek* lâzım. 


Çünkü hanım, erkeğe *Emânet* dir. Allahü teâlânın emânetidir. Mutlaka onunla *İyi* geçinmeli. Peki, nasıl iyi geçineceğiz? 


İyi geçinmenin, *Çâresi* var, *Yolu* var kardeşim. Nedir o? Kadınlar *Hassas* dır, *Nâzik* dir. Onu üzmemeye bakın, anlaşmaya çalışın. 


Meselâ ona, sevdiğinizi söyleyin. *Seni seviyorum* deyin. Ayrıca *Tenkit* etmek yok, *Münâkaşa* hiç yok. Ne derse *Peki* deyin.


Ama bunun da bir *Sınırı* var kardeşim. *Şer’î* sınır içerisinde her dediğini yapın. Sınıra yaklaşıldığı zaman kesin *Tavır* koyun. 


Yâni *Dînî mevzû* larda sizin dediğiniz olsun. Diğer işlerde, o ne derse öyle yapın. Onu üzmeyin. O zaman *Mutlu* olursunuz. 


Kardeşim, ben yeni evlendiğim zaman, bir gün *Efendi* hazretlerine gitmişdim. Bana buyurdular ki: 


*Hilmi! Hanımı üzersen, kayınpederini üzersen, kayınvâlideni üzersen, bil ki kabirde kemiklerim sızlar*. Kemiklerim sızlar ne demek? Yâni haberim olur, üzülürüm. 


Hemen ardından da; *Kabirdekiler, dünyâdan haber alırlar, dünyâda olanlardan haberdâr olurlar. Ben de haber alırım ve üzülürüm*, buyurdu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder