Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Allahü teâlâ, her insanın, doğumundan ölünceye kadar yapacaklarının hepsini *Ezel* de biliyordu. Hepsini biliyor. Meselâ *Kâfirler* in, sonsuza kadar yaşasalar da, yine *Îmân* etmiyeceklerini biliyor. 


Yâni bir kâfirin, sonsuz hayâtının bir devresinde *Îmân* edeceğini bilse, o kimse sonsuz yanmakdan kurtulur. Nitekim *Mıhrik* böyle kurtuldu. 


Fakat Cehennemde *Sonsuz* yanacakların hiçbirinin kurtulma *Ümîdi* yok. Neden yok? Çünkü *Elli* sene değil, *Elli katrilyon* sene yaşasa, hattâ *Sonsuz* yaşasa, gene *Îmân* etmiyecek. Yine *Kâfir* olacak. 


Herhangi bir gün îmân etme İhtimâli olsa, sonsuz yanmıyacak. Ama yok. Îmân etme ihtimâli *Yok* ve cenâb-ı Hak, bunu *Biliyor*. 


Hiçbir zaman, hiçbir şekilde *Îmân* etmiyeceğini, Allahü teâlâ *Ezel* de biliyor. Hayâtının her hangi bir devresinde îmân edecek olsa, sonsuz yanmakdan kurtulacak, ama böyle bir *İhtimâl* yok. 


Kâfirlerin *Sonsuz* yanmalarının sebebi, işte bu. Sonsuz yaşasalar da yine *Îmân* etmiyeceklerini, Allahü teâlâ *Biliyor*. 


********

*Kitap* vermekde, dört türlü *Sevap* var kardeşim. Birincisi, *Hediye* sevâbı. Adam oturuyor köyünde, ona bir *Kitap* geliyor, hem de parasız, *Hediye* olarak. 


İki, hediyeyi aldığı zaman bu adam *Seviniyor*. Bir mü’mini sevindirmek, *Allahı* sevindirmekdir. Bu da ayrı bir *Sevap*. Sonra, gönderdiğiniz kitap, bir roman değil.


Hikâye değil, bir *Din kitâbı*. Yâni ilim yayıyorsunuz. İslâmiyeti öğretiyorsunuz. Bu da *Cihâd* dır, mal ile cihad. Çünkü *Para* sarf ediyorsunuz. 


En mühimi de, *Emr-i mâruf* yapıyorsunuz. Emr-i mâruf sevâbı yanında *Cihâd* sevâbı, *Deryâ* da bir *Damla* bile değildir. Bir de emr-i mâruf yapmış oluyorsunuz. Ne güzel işte. Bir *Taş* la kaç *Kuş*. 


********

Zamânımızda düşmanlar çok *Kuvvetli*, müslümânlar ise *Zayıf* ve çalışmıyor. Ne demişdik? Düşmanda olanı bizim de yapmamız lâzım. Ama insanlar *Keyf* inde, herkes *Dünyâ* kazancında. 


Hiç Allahü teâlânın *Emri* ni düşünen, yapan *Yok*. Evet, kendisi ibâdet ediyor. Fakat din kardeşlerinin fısk-ı fücûra, zevk-i sefâya daldığını gördüğü hâlde, *Emr-i mâruf* yapmıyor. 


Olmaaaz, çok yanlış. Hiç olmazsa *Kitap* ver, herkese *Dağıt*. Bu gün, en büyük emr-i mâruf nedir biliyor musunuz? *Kitap vermek* dir. Biz bunu yapıyoruz işte, elhamdülillah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder