Çay ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri

Abdülhakîm Arvasi Efendi Hazretleri ,çayı çok severdi. Yoğurtla beraber ve tek şekerli açık içerdi. Saatin aksi istikâmetinde karıştırır; dibinde biraz şeker kalınca karıştırmayı bırakırdı. Çay bittiğinde dibinde şeker de kalmamış olurdu. Çayı, bardağı baş, üçüncü ve dördüncü parmaklarının arasına kıstırarak içerdi. Çay “lebrenk (dudak renginde), lebrîz (dudaktan taşan) ve lebsûz (dudak yakan) olmalı” derdi ve “bir bardak ne kadar küçük ve ince olursa, çayın lezzeti o kadar büyük olur” buyururdu. [Seyyid Fehim efendi çayı çok sever ve buyururdu ki: “Çay, Resulullah efendimizin zamanında olsaydı, sünnet olurdu. Çünki sohbete sebeptir.”] Tütün içmez, ancak zaman zaman mübahlığını göstermek üzere eline çubuk alıp bir iki nefes çektiği olurdu. Yoğurdu çok sever, üzerine bal koyup yerdi. Ehibbâdan Râmi’de terzi Muhyiddin efendi taze yoğurt getirirdi. Van’dan otlu peynir gelirdi. Efendi hazretleri peynir demezdi de, şark şivesiyle “piynir” derdi. Hatta peynirleri alır, ekmek lokmasını iki kat edip sarar, öyle yerlerdi. Ekseriya sabah kahvaltısında çay, yoğurt, peynir ve domates bulunurdu. Efendi hazretleri bamya yemeğini ve domates dolmasını severdi. Yağda yumurtayı da severdi, üzerine yoğurt kordu. “Kızgın yağın zehirine karşı yoğurt panzehirdir” buyururdu. Makarnanın ve pilavın üzerine eliyle peynir ufalardı. Tabağına yemeği az alır; ekmeği bunun üzerine bükerek parçalar; severse yine alır; yutmadan yeni lokmayı yemezdi. Havucu da çok severler; “Al sarıyı, ver sarıyı” [yani bir havuç tanesi bir altın da olsa, alın] buyururlardı. Zeytinyağlı pek yemezlerdi. Dergâhda yemekler Van’dan gelme sade yağ veya Urfa yağı ile yapılırdı. Efendi hazretleri, “yemeği gösteren yağıdır” derdi. Abdülhakîm efendi, yemeklerden sonra, şu düâyı okurdu: (El-hamdülillâhillezî eşbe’anâ ve ervânâ min-gayri-havlin minnâ ve lâ kuvveh. Allahümme at’im-hüm kemâ at’amûnâ!). Efendi hazretleri masada ve ayrı ayrı tabaklarda yemek yerler, çatal-kaşık kullanırlar, günde birden çok öğün ve bir öğünde birkaç çeşit yemek yerlerdi. Va’zlarında ve hususî sohbetlerinde sık sık: Temiz ve yeni elbise giyiniz! Mevkı’ ve hürmet sâhibi olan kimseler gibi giyininiz! Halâl olan elbiseleri ve yemekleri ve şerbetleri lüzûmu kadar kullanınız! Gitdiğiniz yerlerde ahlâkınızla, sözlerinizle islâmın vekarını, kıymetini gösterdiğiniz gibi, giyinmenizle de saygı ve ilgi toplayınız! Çeşidli, lezzetli yemeklerle ve tatlı, soğuk şerbetlerle bedeninizi, nefslerinizi râhat ve hoş tutunuz!” buyururdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder