*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Abdülhamîd hân* hazretleri, Beğlerbeği sarayında iken, sabâhları, hava almak için gezinti yaparmış. Bahçede, kafeste bir *Arslanı* varmış.
Arslan bakıcısını kandırmışlar, *Kafesin kapısını açık bırak!* demişler. O da mecbûr kalmış, kafesin kapısını açık bırakmış.
O sabâh, *Sultân* gezintiye çıkdığında, o *Arslan* la karşılaşmış. Arslanı sevmiş. Sevdikden sonra; *Haydi oğlum, sende kabâhat yok!* demiş ve götürüp kafesine koymuş.
********
*Abdullah Beylânî* diyor ki; Dervişlik, yalnız namaz, oruç ve geceleri ibâdet yapmak değildir. Bunlar, herkesin yapacağı kulluk vazîfeleridir. Asıl dervişlik, kalp kırmamakdır, demiş.
Yaaa, kalp kırmamakdır. Kalp, *Beytullah* dır. Allahü teâlâ; *Ben, yerlere ve göklere sığmam, ama mü’min kulumun da kalbinden çıkmam!* buyuruyor.
Onun için kalp, *Beytullah* dır. Ne demek Beytullah? *Allahın evi*. Mâdem ki, hiç çıkmam diyor, o hâlde *Kalp*, Allahın evidir. Onun için beytullahı kırmamalı, yâni hiçbir kalbi incitmemeli.
Hattâ kâfirin kalbini bile kırmak câiz değil. Kâfire; *Sen kâfirsin!* demiyeceğiz. Kalp kırmak yok. Rabbimize şükürler olsun. Allahü teâlâ ihsân ediyor.
*Hak tecellî eyleyince, her işi âsân eder. Halk eder esbâbını bir lâhzada ihsân eder*.
Hak teâlâ arzu ederse, irâde ederse, isterse, her işi *Âsân* eder, yâni kolaylaşdırır. Sebeplerini gönderir ve o kulunun istediğini bir anda *İhsân* eder.
Müslümânlar Allahü teâlâya *Tevekkül* eder. Tevekkül ne demek? Yâni Allahü teâlâdan bekleriz, başka kimseden beklemeyiz. Tevekkülün mânâsı bu.
Ooh! O hâlde hiç çalışma, sırt üstü yat, Allahdan bekle. Tevekkül buna denmez. Çalışdıkdan sonra, sebebine yapışdıkdan sonra, o sebebin *Te’sîri* ni Allahdan bekleriz. Tevekkül budur.
Yoksa sen sebebe yapışma, ondan sonra, *Yâ Rabbî sen bana ver!* Namaz kılma, *Yâ Rabbî, sen benim günâhlarımı affet!* demeye benzer bu. Olur mu öyle şey?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder