Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Eyüp Sultân’da o yörenin en meşhur şeyhi, *Hüseyin Efendi* vardı. Abdülhakîm Efendi hazretleri İstanbul’a gelip de Eyüp Sultâna yerleşince, Hüseyin Efendi merak etmiş. 


Kendi kendine; *Benden büyük şeyh olur mu, kimmiş bu Vanlı? Gidip bir göreyim*, demiş. Efendi Hazretlerinin yanına cübbeyle, sarıkla gelmiş, kendini tanıtmış. 


Efendi hazretleri; *Buyurun*, deyip, yanına oturtmuşlar. Herkes bir geri kaymış. Hüseyin Efendi, içinden; *Benim kıymetimi bildi, yanına oturtdu*, demiş. 


Fakat az sonra biri daha gelince, onu da yanına oturtmuş. Hüseyin Efendi de dâhil, herkes bir geri kaymış. Başkası gelince yine öyle olmuş. 


Hüseyin Efendi gide gide, kendini kapının eşiğinde bulmuş. Fakat bu arada hiç duymadığı önemli bilgiler öğrenmiş. Ertesi gün, *Cübbe*’yi, *Sarığı* çıkarmış.


Büyük bir tevâzu içinde Efendi hazretlerine gelmiş. Efendi hazretleri onu görünce sormuşlar: *Hüseyin Efendi sen misin, niçin geldin?* buyurmuş. 


Hüseyin Efendi de cevâben; *Efendim, ben şeyh değil, yâşeyh mişim, size kul köle olmağa geldim*, demiş. O vakitler Anadolu’da merkeplere, *yâşeyh* denirmiş. 


Bir gün vaaz esnâsında, İmâm-ı Rabbânî hazretleri mi daha büyükdür, yoksa Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri mi? diye Efendi hazretlerine sordular. 


O da, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerini sâatlerce anlatdı. Biz içimizden; *İmâm-ı Rabbânî hazretlerini kim bilir kaç sâat anlatır*, diye düşündük. 


Efendi hazretleri en sonunda; *Fakat ben, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin âşıkıyım*, buyurarak bir cümlede anlatdılar. 


İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Müceddid-i elf’dir. Ab-dülkâdir-i Geylânî hazretleri, Müceddid-i müey’dir. 


Elf, (bin) demekdir. Müey ise (yüz) demekdir. Biri, yüz senede gelen mücedditdir, diğeri bin senede gelen mü-cedditdir. Aralarındaki fark, Elf ile Müey arasındaki fark gibidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder