* Cenâb-ı Hakka mahsûs bir sıfâtı insana, insana mahsûs olan bir sıfâtı Cenâb-ı Hakka söylemek ilâhî gadaba sebeb olur. Mahz-ı küfürdür. [Tam küfürdür].
* Allah'ın kahrından merhamet sıfâtına îman,tevhîd ve tâat ve ibâdete devamla ilticâ etmelidir.
* Allahu teâlânın kahrını ve gazabını iki şey intâc eder: İmansızlık, ibâdetsizlik.
* Yemeği yedikten sonra: "Elhamdü lillahillezi et'amenî hâzihit-taâm ve rezekanî min gayri havlin velâ kuvvet", diyen kimsenin günâhları afv olunur.
* Namazdan sonra üç defa: "Estağfirullahellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyel-kayyûm" denir.
* Sabah ve akşam yirmi beş defâ "Estağfirullahellezî lâ ilâhe illâ hüverrahmanürrahîm elhayyel-kayyümellezî lâ yemûtu ve etûbü ileyh, Rabbiğfirlî."
* Gizli ve zelîlâne olmak duada kabûle sebebdir.
* Dua ederken kendi şanına lâyık olanı istemelidir. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî'nin (kuddise sirruh) istediği sana lâyık değildir.
* Duada, peygamberlik rutbesi, göklere yükselmek istenilmez.
* Yüksek sesle dua edilemez.
* Duanın reddinden [kabûl olunmamasından] büyük belâ yoktur.
* Duada, amellerine bakıp havf [korku] ve fadlına bakıp ümid lâzımdır. Her ne vakit dua etmek istersen, evvelâ sadaka ver.
* Rahmet-i ilâhî muhsinlere yakındır. Cenâb-ı Hakkın rububiyyetini tasdîk etmek, kendi ubûdiyetini tasdîk ve ikrâr etmek ve zât-ı ilâhînin rububiyyetini tefekkür etmek ihsândır.
* Duada kabûle vesîle salavat-ı şerîfe getirmektir.
* Umûr-ı diniyyede [din işlerinde] inanmak lâzımdır. Anlamak lâzım değildir.
* Murâd-ı ilâhî irâde-i ilâhîden tehalluf etmez [ayrılmaz]. İrâde ile o iş vuku' bulur.
* Âdet-i ilâhiye öyle câri olmuştur ki, enbiyâ-i izamı tekzîb eden [yalanlayan] kavim hakkında, zamanı gelince, derhal irâde-i ilâhi zuhûr ederek, azâb nuzûl eder gelir]. Allahın azâbı nuzûl edince dua kabûl olunmaz.
* Haramdan korkan zâhiddir. Şübheliden korkarsa velîdir.
* Cihad-ı ekber, Cenâb-ı Hakkı bilmek ve tanımaktır.
* Cenâb-ı Hak bir kimseyi severse, o kimsenin kalbinde bir nur halk eder de onunla dînini tanıtır ve sevdirir, fakîh yapar.
* Hutbenin şartları: Hamd, Salavat, Nasîhat, dua, kıraat olmak üzere, aralarında yabancı bir kelâm edilmeden arabî olarak okunmasıdır.
* Sihir, bir şeyin hakîkatinden çıkarılmasıdır. Sihir edenin vefâtıyla hakîkatine dönüşür.
* Mu'cize ise, değişmez.
* Sihir ilmi vardır. Okuması câiz, yapması câiz değildir.
* Hamd, ibâdât ile o hakîkî ni'met vereni bilmektir.
* Hamd, zât-ı ilâhiyi vasfetmektir. Diğer ma'nâsı şükürdür.
* Şükr, Cenâb-ı Hakkın ihsânına, verdiği ni'meti Onun yolunda, emrinde kullanmaktır.
* Bir müslümanı korkutacak bir halde -yalan, iftira, zulüm gibi birisi bulunsa, iki bin sene Cennetten uzak kalır". Hadîs-i şerîf.
* Resûlullah'dan (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) rivâyet olunur: Sabah namazından sonra bu duayı yüz defa okuyanın Cenâb-ı Hak on güne kadar hâcetini görür: "Allahümme innî es'elüke bi-enneke entellahü lâ ilâhe illâ ente-l-vâhid-ül-ehad-ül-ferdüs-samed ellezi lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehü küfüven ehad.
* İşbu duayı -ki hadîs-i şerîfdir- kaîde-ı ahîrede tehıyyat ve salavât-ı şerîfelerden sonra okumağı Efendi hazretleri tavsiye buyurmuştur: "Allahümme innî eûzü bike minazâb-il kabri ve min azâb-in-nâr ve min fitnet-il mehyâ vel-memât ve min fitnet-il mesîhid-deccâl."
* Tevazu ve zillet duada kabûlü mûcibdir.
[Son halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyâtı, 2.cild, sf: 131-132-133]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder