KERİM

 - KERİM: Şerîki [ortağı], nazîri [benzeri] olmayan. Menfaati çok ve güzel ma'nâlarına gelir. Her çeşit mahlûku, aşağı mertebe olan yokluktan, yüce mertebelere eriştirmiştir. Taleb ve sualsiz [istemeden] ve karşılıksız. İstiğfâr edenlerin günâhlarını afv eder. Fakat "istiğfâr" yalnız sözde olmamalı, fi'lî olmalıdır. Abdestdir, namazdır, gusüldür. Envar-ı kabâih ve fedaihden [çeşitli kabahat ve rezilliklerden] sonra tövbe ve istiğfar edenlere sâlih yapar. Kereminin en büyüklerinden biri ahde ehil etmesidir. "Verdiğiniz sözü ifâ edin [yerine getirin], Ben de size verdiğim sözü ifâ ederim" buyurmuştur.

Yeryüzünde halk ettiği bütün şeyleri, insana menfeati olmak üzere halk etmiştir. İmam-ı Gazalî diyor ki: Kerîm odur ki, muktedir olduğu halde verirken, ne verdiğine, ne kadar verdiğine ehemmiyet vermez, kendisine ilticâ edenleri, kendisine sığınanlarını. Hulâsa-ı kelâm, kerîm ancak Allah celle şânühüdür. Meşâyıh-ı izam buyurmuşlar ki: Kerîm odur ki, verir, hiç de minnet komaz. Kerîm odur ki, tevbe eden âsileri ümidsiz bırakmaz. Kerîm odur ki, verdiği vakit çok verir, ona iltica edenleri zâyı' eylemez.

(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

[Son halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyâtı, 2.cild, sf: 202]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder