Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Albay idim. Beşiktaş’da, Yıldız’daki *Hamîdiye* câmiini ziyârete gitdim. İhtiyâr bir imâm beni gezdirdi. Câmi-i şerîfde, *Sultân Abdülhamîd Hân* Cennetmekâna hediye edilmiş *Kâbe örtüsü* nü ve *Levha* ları gezdirdi. 


Sonra yukarıya çıkdık. *Hünkâr* ın namaz kıldığı yeri gösterdi. Daha sonra bir odaya ve afedersiniz abdesthâneye girdik. Abdesthâne taşının üstünde, iki tâne *Nalın* [takunya] vardı. 


İmâm bana; *Bu nalınları, Sultân Abdülhamîd Hân Cennetmekân giyerdi*, dedi. Sultân Abdulhamîdin mübârek ismini işitince, gözlerim sulandı. 


*Halîfe-i müslimîn* in mübârek ayaklarının temas etdiği o nalınlara eğildim. Yüzümü, yanaklarımı sürdüm, öpdüm. Gözlerimin *Yaşı* nalınlara damladı. 

********

*Âdi nefseke fe innehâ intesabet li-mu’âdâtî*. Hadîs-i kudsîdir bu. *Âdi*, adâvet, düşmanlık et, yâni onu kendine düşman bil. *Âdi nefseke*, nefsini düşman bil. 


Allahü teâlâ, kuluna buyuruyor ki; Nefsin, senin düşmanındır. Sen ise, gece gündüz onun emrindesin, onun arzularının peşinde koşuyorsun. Hâlbuki o senin düşmanın. 


*Fe innehâ*; elbette o senin nefsin, *İntesabet*, dikilmişdir. Benim karşıma dikilmişdir. *Li-mu’âdâtî*, bana düşman olarak. Cenâb-ı Hak buyuruyor. 


Nefsiniz, bana düşman olarak, karşıma dikilmişdir. Yâni nefsiniz benim düşmanımdır. Siz de, benim düşmanım olan nefse düşman olun. 


Allahü teâlâ böyle buyuruyor. Ama bu, Kur’ân-ı kerîmde yok, çünkü bu, *Hadîs-i kudsî* dir. Peygamber Efendimiz buyuruyor bunları. 


Yâni Allahü teâlâ, Efendimizin mübârek *Kalbine* bildiriyor, *İlhâm* ediyor. İlhâm etmek demek, Allahü teâlâ bildiriyor demek. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 


*Mü’min vefât ederken, yâni rûhu bedeninden ayrılırken, tereyağından kıl çeker gibi hiç zahmetsiz, hiç acı duymadan kolayca çıkar*. 


Peygamber aleyhisselâm böyle buyuruyor. Eshâb-ı kirâmdan biri, Sevgili Peygamberimize soruyor ki:


Yâ Resûlallah! sizin her sözünüz *Kur’ân* dandır. Her sözünüz, Kur’ân-ı kerimden bir *Âyet* in mânâsıdır. Sizin bu mübârek *Hadîs* inizi, Kur’ân-ı kerîmin neresinden aldınız? 


Peygamber Efendimiz de, o sahâbîye cevâben; *Sûre-i Yûsüf* den aldım! buyuruyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder