*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Îmân* ın kuvvetli olması için îmânımıza şükredeceğiz kardeşim. Allahü teâlânın diğer ni’metlerine şükredersek, o ni’metler de *Artar*. Ama îmâna şükredersek, îmânımız *Kuvvetlenir*.
*Elhamdülillâhi alâ dîn-il islâm ve alâ tevfîk-ıl îmân ve alâ hidâyetirrahmân*. Hani burada *Şükür* kelimesi geçmiyor, denirse;
İşte baştaki *Elhamdülillah* var ya. Bu, hamdetmek mânâsınadır. Lisânen olursa, *Hamd* denir, fiilen olursa, *Şükr* denir.
Cenâb-ı Hakkın verdiği ni’metin kıymetini bilir de; *Elhamdülillah yâ Rabbî!* dersen, ona *Hamd* denir. O ni’meti emredildiği yerde kullanırsan, ona da *Şükr* denir.
Meselâ *Göz* vermiş. Göz ni’meti. Buna, ağzımızla *El-hamdülillah* dersek, hamd etmek olur. Ama fiilen şükretmek için, o ni’meti emretdiği yerlerde kullanacağız.
Yasak etdiği yerlerde kullanmıyacağız. Meselâ annemizin, babamızın yüzüne *Şefkat* le bakacağız. Böyle emrediyor Allahü teâlâ.
*Ananıza, babanıza şefkatle bakın. Hocanıza hürmetle, muhabbetle bakın. Harâmlara bakmayın!* buyuruyor.
İşte bu emre uyan, şükretmiş olur. Buna şükredince de gözün nûr’u artar, kuvvetlenir. Îmân nasıl kuvvetleniyorsa, gözün *Nûru* da artar, kuvvetlenir.
Dînimizin her emrine uymak lâzımdır. Çünkü islâmiyetin her emri ni’metdir. Yâni cenâb-ı Hak birşeyi emretmişse, o *Ni’met* dir, yasak etmişse, yine *Ni’met* dir.
Çünkü zararlı şeyi *Yasak* etmiş, fâideli şeyi de *Emr* etmiş. İkisi de ni’metdir. Şerîatın bütün emirleri ni’metdir. *Emrleri* de ni’metdir, *Nehyleri* de ni’metdir.
********
Evliyânın büyükleri, hep *Mevlîd* okurlardı. *Hasan-i Basrî*, Tâbiînin en büyüğü idi, mevlîd okurdu.
*Cüneyd-i Bağdâdî*, seyyid-üt tâifedir. O da okurdu. Yalnız mevlîdi, para ile ve harâm işlenen yerlerde okumak *Günâh* dır. Şimdikiler öyle yapıyor.
Bizden duyduklarınızı, genç kardeşlerimize anlatın kardeşim, onlar da sizden duyduklarını başkalarına anlatırlar.
Nasıl ki, siz bize; *Sizin sâyenizde* diyorsunuz, gün gelir, onlar da size; *Sizin sâyenizde* derler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder