*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Efendi hazretleri merdiven çıkarken, hep; *Yâ Allah! yâ Allah!* derdi. Efendi hazretlerini görmeden evvel, ben Askerî Lisede talebeydim. Nerede bir apartman görsem;
*Âh, benim de böyle bir apartmanım olsa!* derdim. Bir otomobil görsem, *Âh, benim de şöyle bir otomobilim olsa!* diye kalbimden geçerdi. Bu şeyleri isterdim.
Ama Efendi hazretlerini *Gördük* den ve *Sohbet* inde bulundukdan sonra, bunların hepsi gitti. Hâtırıma bile gelmiyor. Bu *Büyük* ler, dünyâyı işte böyle unutduruyorlar insana.
Elhamdülillah. Şimdi vapurları görüyorum, otomobilleri görüyorum, apartmanları görüyorum. Bunlar *Rüyâ* gibi geliyor bana, *Hayâl* geliyor onlar şimdi. *Efendi* nin himmeti işte. *Himmet* denir buna.
● ● ●
Asr-ı seâdette, *Fakîr* bir kadıncağız, *Kızını* evlendirecek, ama parası yok. Gidiyor, Resûlullah Efendimizden *Yardım* istiyor. Peygamber Efendimizin de o esnâda hiçbir şeysi yok.
Ama yine de onu boş göndermiyor. Ufak bir şişe içine, mübârek *Ter* inden bir parça koyup veriyor ve *Bunu kızına götür. Esans olarak kullansın!* buyuruyor.
O kızcağız, parmağını o *Şişe* nin ağzına koyar, üstüne başına *Sürer* miş. Artık nereye gitse, o yerler, hattâ geçdiği sokaklar *Mis* gibi kokarmış.
Resûlullah Efendimizin *Koku* su. Velhâsıl büyüklerin *Fiil* leri ve *Amel* leri ni’met olduğu gibi, *Koku* ları dahî ni’metdir.
● ● ●
*Şevâhidün Nübüvve* kitâbı var, biz onu hülâsa etdik. Beş altı sahîfe *Hülâsa* sını çıkardık. Herkes gezip dolaşırken, biz böyle *Şey* lerle uğraşırdık kardeşim.
Efendi hazretlerine bunu anlatınca; *Biraz oku!* buyurdular. Sonuna kadar okudum. Bir yerinde yanlış buldular. Kitapda, *Kırk yaşında peygamber oldu*, diye yazıyordu.
Ben de öyle yazmışım. Efendi hazretleri; *Öyle yazma* buyurdu. *Kırk yaşında Peygamberliği kendisine bildirildi* diye yaz. Çünkü O, çok eskiden de Peygamberdi, buyurdular.
● ● ●
Bizim kitaplarımızın gitdiği yerlerden çok güzel mektûblar alıyoruz: *Talebelerimizle toplanıp, İhlâs’ın mensûblarına duâ ediyoruz*, diyorlar.
Başka yerden gelen mektupda da; *Büyük fedâkârlık, maddî ve mânevî fedâkârlık yapıyorsunuz*, diyorlar. Biz de seviniyoruz kardeşim.