Gürpınar’da Muhammed Pirân aşiretinden Alî isminde bir zât, Van’da Hazret-i Şeyh Fehîm Arvâsî (kaddesallahu teala sirreh) hazretlerine intisâb eder. Zahost ismindeki köyünün üstündeki dağda karşısına, vaktiyle hasmı olduğu bir düşmanı çıkar. Alî’yi öldürmek için hemen tüfeğine davranır, nişan alır. Alî;
“Beni öldürme! Hazret-i şeyhe intisab ettim ve dünyanın bütün gâilesinden kesildim”der. Adam vazgeçmez. Tüfeğinde beş mermi olduğu halde ateş eder. Fakat ses duyulmaz. Fişek yuvasına bakar, fişekleri göremez. Şaşırır.
“Şeyhin seni öldürtmez”
der ve gider. Alî efendi bir müddet sonra, ziyaret için Arvâs’a gelir. Sâliklerin hücresinde Hazret-i Şeyh’i ziyaret eder. Hazret-i Şeyh, Alî efendiye;
“Köyün tepesinde çok mu korktun”
buyurur.
“Evet efendim”
der, Alî efendi. Hazret-i Şeyh, postun altından beş adet fişeği çıkarıp verir ve;
“Kul hakkıdır, zimmetimizde kalmasın”
buyurup, fişekleri sahibine vermeği emir buyurur.
Alî efendi bu emâneti sahibine verir. O da tevbe ve istiğfar eder. Arvâs’a gelip ittiba eder.
(Son Halkalar I, sf 106, Süleyman Kuku)
...
Muhabbetten nasibi olanlara bu hadise ne güzel bir derstir!
Ne buyrulmuştu?
“Evliyâullah ehl-i vefâdır”