*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bir insan hasta olunca, doğrudan *Doktora* giderse, doğrudan *İlâca* mürâcaat ederse, *Yanlış* olur. Her ne kadar; *Yâ Rabbî, şifâyı verecek sensin!* dese de.
Yine o ilâcın fazla *Etki* si olmaz. Peki niçin? Çünkü önce *Duâ* edecekti, Allahü teâlâya yalvaracakdı. Yâ Rabbî ben *Hasta* yım.
Efendimizin sünneti, *Sebebe* yapışmakdır. Onun *Sünneti* ne uyarak *Doktora* gidiyorum. Verdiği ilâçları alacağım, ama Onun sünnetine uyarak *İlâç* kullanacağım.
Böyle derse, hem hastalığı *İyi* olur, *Şifâ* bulur. Hem de, *Kalbi* ve *Rûhu* mânevî şifâya kavuşur.
********
Elhamdülillâh ki, Allahü teâlâ bize, dînine *Hizmet* etmek, Onun kullarını Cehennem *Ateş* inden kurtarmak vazîfesini verdi. Bu vazîfe, ancak *Peygamber* lere verilir.
Bir de *Onun Vârisleri* ne verilir. O hâlde bu *Hizmete* tâlip olanlar, bu hizmet için koşduranların hepsi, Peygamberimizin *Vârisleri* olurlar.
İşte sizler, bu *Kitap* ları dağıtıyorsunuz kardeşim. Siz hepiniz, *Onun Vârisi* oluyorsunuz. Bu *Ni’met* in kıymetini bilin.
*Âlim* in mürekkebi, âhiretde *Şehîd* in kanı ile tartılacak, mürekkep daha *Ağır* gelecek efendim.
Ama hangi *Mürekkep?* Kitâbı yazmış, *Rafa* koymuş, öylece duruyor. Hiç kimse bundan *İstifâde* etmiyor. Bu mürekkep tartılmaz.
Orada kastedilen *Mürekkep*, milletin istifâdesine sunulan kitapların mürekkebidir. İnsanların dînini öğrendiği *Kitaplar* ın mürekkebidir efendim.
O hâlde, bizim kitapların mürekkebine, hem *Yazan*, hem *Satanlar*, hem de *Dağıtan* lar dâhildir. Yâni bütün arkadaşlar dâhil kardeşim.
Peki niçin? *Bizim Kitapları* dağıttıkları için. İşte *Sizler* bizim kitapları dağıtıyorsunuz. Sizin dağıttığınız o *Kitaplar* dan, insanlar okuyup istifâde ediyorlar.
İslâmiyeti öğreniyorlar. Yâni bu kitapları dağıtmakla *Emr-i mâruf* yapıyorsunuz. Bunun için, siz de bu *Mürekkep* den payınızı alacaksınız kardeşim.